sözlük yazarlarından şiirler

entry5570 galeri45 ses1
    5423.
  1. Gülme zamanı çoktan geçti.
    0 ...
  2. 5424.
  3. Süzme akıllı
    Süzme zekalı
    Arap'a acımayan
    Arap tanrısı
    Sana mı acısın?
    eh çağının safı.
    1 ...
  4. 5425.
  5. ''Başını göğsüme sakla sevgilim
    Güzel saçlarında dolaşsın elim
    Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
    Sevişen yaramaz çocuklar gibi''

    Sabahattin Ali.
    1 ...
  6. 5426.
  7. Bir kazandibi ve bir çay sipariş versem finalinde ise iki yüz lira ateşlesem
    Her gün gelip devamlı sipariş versem bir şansım olabilir mi garson kız
    Deli gibi her gün kafeye gelsem senden başka garsona sipariş vermesem
    Arada sırada seni çapkınca izlesem bir gülümsemeyi bana çok görür müsün garson kız

    Şair bu şiiri, küçükyalı mado şubesinde karşılaştığı siyah saçlı, merve boluğur'a benzeyen kız için yazmıştır.
    Ama mevzubahsi edilen kızın ölünceye dek bundan haberi olmayacaktır.
    Sahi ne muazzam bir güzellikti o. Utangaç insanlarında kaderi bu işte...

    O kadar güzel kız garsonluk yapar mı yahu. Bu kadar güzel kız bu allahın sıcağında saatlerce çalıştırılır mı yahu, günah be günah. Allah çarpar adamı.
    0 ...
  8. 5427.
  9. Gidişine şiirler yazacak değilim...
    Aşındırdığım yollara,
    Seni bana soranlara,
    Gördüğüm son güne, son ana
    Durup durup ağlayacak değilim.

    Gidişine şiirler yazacak değilim...
    Yıllar önce yaşanan bir günü,
    Yediğimiz ekmeği, verdiğimiz sözü,
    Ne yarını,ne dünü,ne bu günü,
    Anımsayıp da yakınacak değilim.

    Gidişine şiirler yazacak değilim...
    Gezmeyi, gülmeyi, sevmeyi,
    Ağlamayı, özlemeyi, kederi,
    Lezzeti, şehveti, sevişmeyi,
    Başkasında arayacak değilim.

    Gidişine şiirler yazacak değildim.
    Öyle güzel gittin ki,
    Sana yine, dizeler biriktirdim. *
    3 ...
  10. 5428.
  11. Dergide yayımlanmış Bi şiirim vardı. Keşke ifşa olmadan gösterebilme imkanım olsaydı.
    0 ...
  12. 5429.
  13. Sabahın huysuz kadını

    Saçlarında sonbaharın izleri;
    Dağılmış, yıpranmış, savruk...
    Sabah uyanırsın göz altında morluk
    Sabahın huysuz kadını...
    0 ...
  14. 5430.
  15. Kadınlar,
    Ne şahane yaratıklar.
    Kristal bir şişede,
    Vitrinin en güzel yerinde.
    Renksiz, kokusuz, cezbedici.
    Gizemli bir bilinmeyen.
    Açmadan anlayamazsın ki şişeyi.
    içinde ki çok mu zehirli,
    Yoksa abu hayat şerbeti mi.
    Dünyada ki en etkili zehir,
    Tıpkı kadınlar gibi,
    Yavaş yavaş öldürendir.
    Kesinlikle, hemen hepside,
    Çok benzerler kediye,
    Okşadıkca severler seni,
    Mutluluklarıysa elini çekene kadardır.
    Gerisi külliyen yalandır.
    En güzeli, en şahanesi ise,
    Kararınca hava, ışıklar sönünce.
    Yorganın altında,
    Soğuk kış geceleri.
    1 ...
  16. 5431.
  17. Yine sessiz bir gece
    Kulaklarımda senin sesin eksik.
    Yine sessiz her hece
    Sensiz anlamı eksik.
    3 ...
  18. 5432.
  19. milyonlarca yıldız olsa da gökyüzünde
    insan güneşin doğuşuna çevirir yüzünü yine.
    2 ...
  20. 5433.
  21. Toprağa yıldızlar düştükçe
    savaşımı kaybediyorum
    günler bitip yıllar olunca
    her çatışma bir cephe oluyor.
    2 ...
  22. 5434.
  23. Geldim ve seni gördüm
    Sana mis gibi kazak ördüm
    ilgiye ihtiyacın var mı bilmiyorum
    Sen söyleyene kadar adeta bir kördüm.

    Kadavra vücutlar içinde sıkışıp kalmışız
    En sonunda nihai intikamımızı almışız
    iki basamaklıları çokça tüketirken
    Bilmeden kendi hayatımızdan da çalmışız

    Şiirde kafiye olmalı arkadaşlar, benden bi tavsiyedir.
    1 ...
  24. 5435.
  25. harikulade eserlerdir.

    aferin çocuklar, gece gece göğsümüzü kabarttınız.
    1 ...
  26. 5436.
  27. Iki kulağım da delik benim.
    Fıldır fıldır bakar gözlerim.
    Bir sincap gibi sıçrarım en ufak seste.
    Uçar gibi koşarım çoğu kere.
    Yakalamasınlar peşimden gelenler diye.
    Bir kuş gibi çırpınıyor gene zavallı kalbim.
    Hapishane olmuş ona göğüs kafesim.
    Bilmiyorum beni kovalayanlar kimler,
    Nefes nefeseyim, kaçıyorum ama niye.
    Bir kabahatım yok aslında benim.
    Bir güzel bakışa eğilir bu dik başım.
    Diz üstü çökmeme yeter bir tatlı kelime.
    Herkes gibi biriyim aslında ben de.
    Sonun da öğrendim kaçsam da senelerce.
    Felekmiş devamlı kovalayan beni her yer de.
    Daha en başından yakalamış zaten kader.
    5 ...
  28. 5437.
  29. gecem neredesin ihtiyacım var sana
    hapset ört beni karanlığında
    dünya denen gafil görmesin sakla
    beni sen anlarsın sar bırakma

    hediye mi bana bu yıldızlar
    peşinden bana getirirken umudu
    sır ver bana gecem
    yıldızın bana hediyeyse eğer
    ellerimi uzatsam tutabilir miyim onu.
    0 ...
  30. 5438.
  31. Ayrılık ne biliyor musun?
    Ne araya yolların girmesi,
    ne kapanan kapılar,
    ne yıldız kayması gecede,
    ne ceplerde tren tarifesi,
    ne de turna katarı gökte.

    insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

    ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
    birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
    Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
    duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
    Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
    Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
    Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
    Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
    iki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
    hüznün arması ayrılık.

    Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
    bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
    Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
    Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında….

    Ne mi yapacağım bundan sonra?

    Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
    Şiir yazmayacağım bir süre,
    Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
    Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
    Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
    Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
    Trafik polislerine adres sormayacağım,
    Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye….

    Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

    Tenin tenime bu kadar sinmişken,
    ömrüm azala azala önümden akarken,
    gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
    Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
    bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
    4 ...
  32. 5439.
  33. Daha önce de umuma sunulmuş enteresan şiirlerdir.

    çok eski bir güneşten kalan ışıkla görür gözlerim.
    evimin kapısında
    başkalarının bacaklarından asılan kuzular.
    engin ve derin bir denizde
    birkaç kış önce boğulmuş
    bir çocukla paylaşırım odamı.
    kulakları işittiklerinden kızarmış,
    elleri tutamadıklarından oyulmuş
    küçük bir çocuk.
    mebuslarca bildirilmiş ölümü
    ama gerek de yokmuş
    sanki bilmez mi insan öldüğünü
    bilirmiş de çocukmuş, ondan,
    ondan dolayı bildirmişler.

    masamda, masam dışında kalan pek çok şey vardır.
    ayaklarından boşluğa asılıdır.
    gözlerime benzer biraz.
    her akşam tavandan sarkan boşlukla idam edilir gözlerim de.
    her sabah yeniden doğar ısrarla.
    dünden kendi ölümünü izlemiş
    hatta tezahüratlarla defnetmiştir kendini.
    duvarlarında boş çerçeveler asılıdır odamın.
    içine koyacak pek bir şey bulamadım.
    bazı günler tam içine denk gelirse gölgem...
    bir tek o doldurur.
    hem nesi tuhaf bunun?
    her biri gölge sayılmaz mı fotoğrafların?
    öyle soluk, öyle karanlık gelirler bana.
    hem bir de
    küstahtır fotoğraflar.
    ihtiva ettikleri anın yaşandığını iddia ederler.
    pek anlamam, dedi çocuk.
    ben de anlamam.

    pencerelerimden dışarısını gören olmadı daha.
    birkaç misafirim geldi tabiiyeden,
    perdeleri sıyırıp baktılar.
    "ee" dediler, "dışarısı yok mu bu pencerenin"
    güldüm bir laf etmeden.
    olsaydı dilim belki derdim:
    "camların ardı içerisiyle aynı."
    tasalanma çocuk, ben de anlamam söylediğimden.

    bir halısı vardı odamın,
    desenleri birbirini takip ederdi.
    buna hep çok şaşırmıştır kedim.
    sormadım nedenini hiç,
    bana düşmez ki.
    sormadım ama o dedi ki bir gün:
    miyav.
    bir kedi ne der ki başka?
    açıkçası çok şey der de
    olmaz şimdi laf taşımak.
    hem laf taşımak da ne canım?
    lafın kendisi taşımaz mı zaten başka lafları?
    hatta hep bir öteki lafa gitmez mi bir laf?
    lafın gelişi diyorum. lafın gelişi.

    şimdi kaldırdım sofrayı
    bulaşıkları attım gitti çöpe.
    tekrardan bir şey yiyeceğimi sanmıyorum.
    bayağı doydum çünkü.
    birkaç ömür yeter bana o yemek.
    olur da kıyılırsa midem
    birkaç lokma koparıveririm bahçemdeki ağaçtan.
    kökleri bir çocuk dinozorun
    yaşlı kalbine büyüyen bir ağaçtır o.
    insana benzer bu yönünden.
    tarihi kurar köklerini,
    annesi babası şekil verir gövdesine
    şansı varsa eğer yapraklarını kendi seçer.
    bugünlerde pek yok
    kökünden, gövdesinden farklı yaprağı olan ağaç;
    pek yok.
    aman canım, yok da ne ki?
    onun da koyuverirsin sonuna "olmak"
    işte o da oluverir.
    tanrıdan daha önce sözcükler yaratır.
    yaratmak demişken...
    ben az önce bahsettiğim çocukken
    var etmek ile bir sanırdım yaratmayı.
    meğer yaratmak için bile var edilmek gerekmiş,
    dün saat sekizde anladım.
    yo', kimseden duymadım,
    kendim anladım.

    kendim mi dedim?
    yine ayıp oldu ben'e.
    ötekileştirmesek iyiydi.
    neyse.
    iyiyi de hiç sevmem zaten.
    kaplumbağa kabuğuna benzetirim iyiyi:
    cılız ve zayıf bedenleri koruyan bir kabuk
    başka bir şey değil.

    belimde bir bükülme yatıya kaldı bugün.
    doktora gidecektim ama
    ağrı da misafirdir, dedim. gitmedim.
    biraz uzansam geçer belki.
    az önce de
    uzandım kendi üstüme.
    epey ağırmışım.
    bunca zaman nasıl taşımışım?
    hakikaten:
    bunca zaman nasıl taşımışım
    10 ...
  34. 5440.
  35. 5441.
  36. sonsuzluk düşlemek sonu olanın işi değildir diyorum.
    ama düşünmedende edemiyorum.
    unutmakla unutmamak arasında kalıyorum.
    araf, kızılca kıyamet aklım, anlayamıyorum.
    biraz heyecanlı, biraz sinirli zihnim.
    ya fikirlerim ikizler burcu, yada şizofrenim.
    0 ...
  37. 5442.
  38. Siskoyum ben sisko
    Bir nevi dobisko
    Hello baby
    Im from sanfransisko.
    2 ...
  39. 5443.
  40. götürün beni, günahlar işlediğim o şehre
    şimdi bir afetin yokluluğundan sızlıyor ellerim, dirseklerim
    mavili yeşili gözlere kanarak yaptığım devasa hatalar
    bağışlasın, misyoner papazlar
    kendi kendimi bağışlamadığım sürece
    bir önemi yok, ötüşsün manifestolar
    -olduğum gibi kabul edilmediğim yerleri nasıl özlerim
    bir kalpte iki adam nasıl durur, savaşırlar-
    cüsseli sessizlikte yemekhaneci er askeriyim
    siluetsiz bakışlarım düşer çatışmalarımın ortasına
    -düşman ateşine gülücükle karşılık verilir mi,
    top atılan yangınlı çayırlara çıplak gidilir mi-
    sevişmelerin hesabı kitabı
    dursun orada, bu gece, dönsün yalnızlığım
    aldanmayın kambur vücuduma, ruhum bir dal parçası
     evrenler toplaşsın etrafında dağınık çarşafların
    bir kan lekesi kadar basittir ve derinlere işlenir yaşanmışlıklar
     kimi şiirler okunamayacak kadar güzeldir
    2 ...
  41. 5444.
  42. Dâr’ül-simân içinde gözlerin içun
    Gönülden bir od har oldu benim içun

    Afak-o basiret lazım geldi cihana
    Bir pâre umut damlası içun

    Aff-ı gerek yüreğim senin elinde
    Cerh-i berş lazım dag-ı dil içun

    Sormalı harab-ı lev’a-i kalbe
    Bir yudum şarab-ı neşe içun

    Affa sığınır bed-dil-i shomolo
    Geceleyin safa-Ender uyku içun

    Selata çeker pare-i kalb-zerre
    Şehr-i sadr bir hayat içun.
    9 ...
  43. 5445.
  44. zamanla nasıl değişiyor insan!
    hangi resmime baksam ben değilim.
    nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    bu güler yüzlü adam ben değilim,
    yalandır kaygısız olduğum yalan

    Cahit Sıtkı Tarancı.
    4 ...
  45. 5446.
  46. Bunlar şiirden çok günlük yazıları gibi ama neyse ben yine de fazla üzmeyeyim..
    5 ...
  47. 5447.
  48. vaktimiz daralıyor!!
    çabuk getir göğüslerini svetlana,
    dilimde kalan son anı göğsüne işlemek istiyorum,
    pek tabi sevgilim,
    beni sen çıkaracaksın topraktan,
    sen alıp emzireceksin,
    işte o an,
    göğsünde bıraktığım zamana döneceğim tekrar,
    anlıyor musun svetlana,
    güzelim,
    kendine gel,
    vaktimiz daralıyor!
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük