Yattım, uyudum.
Uyandım.
Sabah olmuştu.
Ben yokken,
Sıkıntılarım da
Kaybolmuştu.
Şimdi her şey,
Olduğu yerde,
Bekliyor.
Ta ki ben,
Uyuyup tekrar
Kaybolana dek.
Vay be. Ne yazdım ama. Yunus günce halt etmiş eheh.
GiDERKEN
Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur .
Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
bu sabahların bir anlamı olmalı demiş şair
ne de güzel demiş
fakat iyi demiş he
her sabah karanlığa kalkıyoruz
haybeye yaşıyoruz
hava da soğuk zaten
açım hem
bitse de gitsek şu hayat
Cümle de düştü zaten.
kaçmak istiyorum,
gördüklerimden, bildiklerimden ve her şeyden.
yakalanacağımı bile bile uzaklaşmak istiyorum kendimden.
fakat yapamıyorum.
derin bir sessizliğe ihtiyacım var.
ölü evine gelen samimiyetsiz komşular misali.
boş köşe arayan bir çift göz var.
saklambaç oynarcasına saklanan bir çocuk misali.
sanırım gidiyorum.
kapıyı çarpıp çıkan bir çocuk gibi.
fakat yapamıyorum.
vücudum çivilenmiş yalnızlığa mezara mahkum bir ölü gibi...
sana dün yüksek bir plazmadan baktım, istanbul
ananı sikmişlerdi, boş arsalarında koca gökdelenler vardı
çok pahalıydılar amına koyim
taşı toprağı harç olan istanbul, nede güzeldin doksanlarda.
Siz hiç içinizdeki karanlığa bağırdınız mı?
Anlatmanıza yasak konan dertleriniz oldu mu hiç?
Kırk yedi gece
Kırk yedi gün
Her geceye bir şarkı
Her güne bir sahte gülüş.