Girmek istiyorum dünyanıza alın artık beni
bilmek istiyorum dünyanızdaki bütün olan biteni
sizi yönetiyorum belki ama kesmiyor artık
belki ben de sizdenimdir anlayın artık
sanmayın ki sizi zevklerim için kullanıp kenara atıyorum
Gül, sen gül ki, kararsın gülüşünle şavkı ayın,
Kokunu duyan çiçekler, solmaya yüztutsun.
Telleri ağıt yaksın sesini duyan sazların,
Gül, sen gül ki, gülüşün bin yoksula aş olsun.
Kehkeşan serdarı gözlerin güneşe akın eder,
Damlalar akınca yanağa kaybolur sıcağı yazın.
Bir lahza görse meczup gönül, şükür eder,
Gülümseyince cemalin, zemherisi yok olur kışın.
Susma, fısıltıların bağırsın lâl olmuş gecede,
Sesini duyan kurtlar yüce dağlarda ulusun
Sözcüklerin ab-ı hayat olsun susuz çöllerde,
''Ayrılık belasından Tanrı bizi korusun''
lise birinci sinifta sevdigim kiza yazmistim. cok sevmistim be. gidip seni seviyorum dedim. cikma teklifi ettim. siiri yazdigim kagidi da ona verdim. cok begendigini soyledi. lakin "sevgilim var" dedi. o gunden beri siir yazmiyorum. ilham gelmiyor...
Yapraklar dökülür, son bahar sanırsın
Son üç yıldır hayatımı katleden tek kadınsın
Tanıklık edip aklımın, almadığı yanımsın
Sag tarafım haylice, sol tarafım yarımsı.
özgürdür ruhum, yetmez bana tek dünya,
dualshock'u alır, giderim başka diyarlara.
hüzün, korku, eğlence; hikâyeden hikâyeye,
gelin dostlar kol'alın, şimdi oyun zamanı.
raccon'da nemesis'ten, az mı yürek hopladı?
m. combat'da fatality'den, nice yiğitlerin canı yandı.
kılıcım; kalk adalete, atım; şahlan özgürlüğe!
gelin dostlar kol'alın, şimdi oyun zamanı.
ps4 pro kazanma umuduyla sony türkiye nin düzenlediği yarışma için yazmıştım. *
Bu gece yine merhaba dedi özlemin
Yolların peşine düştü birden gözlerim
iliklerime kadar işledi sigaram, acı figan
Zaruretime tek teselli kalemimdeki ilham
Unuturum sanma sakın mağrur gözlüm
Ben seni en derine, satır aralarına hapsettim
Mecal vermez gözyaşlarıma sancılı kirpiklerim
Gecedir habercisi özlemin sayıklar kalemim
Mahşerin adında yakamozların ardında kaldı
Cihanlara bedel sana ayrıcalıklı sevgim
Nede güzel gitmiştin gönlüme hatırlar mısın
Bir gülüşünle beni benden etmiştin
Nasıl reva gördün ebedi figanı ömrüme
Sahi şimdi hangi kalbe gökkuşağı çizdin
Neydi sana tutkun, viran canıma hasedin
Şu hicran kelepçelerini bileklerime dizdin
Neden hatırlatır ki beni amansız hasretin
Bir sigara yaktığında hiç aklına gelir miyim
Ben geceleri harcarken aklımı parçalarcasına
Bir gün gözlerine düşer mi adına yazılı şiirlerim.
Kara kışa, çöl sıcağına tamahım yoktur benim...
iki yanım, iki mevsimdir mütemadiyen.
Bir yanım zemheri kıştır kar altında,
Bir yanım, sahra çölünde bir kum tanesidir kavruk.
Bir yanım boyun eğer her türlü melanete,
Bir yanım serseri, başına buyruk.
Bir yanım kızılca kıyamettir benim,
Bir yanım süt liman denizdir.
Bir yanım ağlar sensizliğine,
Bir yanım, şükreder kimsesizliğine.
Kara kışa, çöl sıcağına tamahım yoktur benim.
Sen benim yazım, sen benim kışım oldukça,
Emret, buyruğun demiri keser, sen benim sultanım oldukça,
Kıyametten kim korkar, suret-i melek senden oldukça,
Kimsesizlikten ne gam, yanıma yaren olan sen oldukça...
Kara kışa, çöl sıcağına tamahım yoktur benim...
Ab-ı hayatı, dudaklarından içen ben oldukça... *
Acı nedir bilir misin?
Hissedilen bir şey mi?
Yoksa yaşanan anlatılan?
Bir hikaye olabilir mi?
Belki bir anındır seni mahveden?
Acı belki yaşamdır seni hayata bağlayan?
Belki acı sevgidir herkesin kavrayamadığı ?
Yanlış anlaşılan karşılıksız bir sevgi?
Belki sevginin sevgilisi yada kardeşidir?
Belkide acı kendimizi avutma yada kandırmamızdır?
Sence acı nedir ?
Acı kötü müdür herkesi üzer mi?
Acısız hayat olur mu?
Acı üç harfli bir kelimeyken niye hayatımızı bu kadar etkiler ?
Belkide acı sensindir kendi benliğindir.
içinde sakladığın tutsak ettiğin?
Belkide kendi içinde Yok olmaktır?
Yada var olmaktır.seni yokluktan var eder.
Belki herşeyin kaynağıdır o acı.
Benim için acı hayata tutunmanın bir yoludur,onu sevmenin.
Acı ölümle yaşamın arasında insanı onlara hazırlayan bir güzelliktir,herkesin göremediği.
Güneştir yakınındakini yakan dünyadakilere yaşam veren.
Bitkidir,hayvanlardır,dünyadır insanı yaşatan.
Acı olmazsa diğerlerinin kıymetini bilebilirmiydik?ben bilemezdim.
Annem olmasa ananın kıymetini bilemeyeceğim gibi.
bir kavak ağacının gölgesinde düşledim seni.
tıpkı o kavak ağacı gibiydim aslında.
orada olmak zorundaydım, ayakta durabilmek için toprağa sarılmak zorundaydım.
en şiddetli akyele bile dayanmalıydım, her ne kadar sallansamda yıkılmamalıydım.
tıpkı o kavak ağacı gibiyim aslında.
tek yararım gölgem bu hayatta.
sadece benim gölgemde oturmanı istiyordum.
her ne kadar sana meyve veremesemde,
o kızgın güneşten korumalıydım seni.
ama artık güneş gitti, yakmıyor artık kollarımı,
oturmuyor artık kimseler gölgemde ısıtmıyor artık içimi,
hatta yapraklarım da döküldü sonbaharda,
hatta sen benden dökülen yapraklarla çekildin soh fotoğrafını
son kez gördüm seni o sonbaharda ,
bilemedim en son baharın bu sonbahar olacağını.
vedalaşamadım seninle, saramadım seni toprağı sardığım gibi.
sende bilmiyordun sanırım bu baharın ensonbahar olduğunu,
bilsen gidermiydin hiç.
gitsen bile almazmıydın bir yaprağımı son hatıram diye.
son kışımda kesildim ben, aldılar topraktan,
kestiler kollarımı, yapma diyemeden yere devrildim,
parçaladılar beni küçük küçük parçaladılar.
sonra güneşin sıcaklığını hissettim yine,
ama farklıydı bu sefer çok daha sıcaktı,
çok daha yakıcı.
çok geç olmadı yandığımı hissetmem,
eriyordum bir yanım küllere karışmıştı.
bir rüzgar ile çıktım bacadan
akyel bu sefer sallamıyor uçuruyordu küllerimi
tanıdıktı buralar kendi mahallemi ilkkez böyle görüyordum,
babannemin, dedemin ve amcamın yattığı mezarlığa uçurdu beni akyel,
ama onların mezarına değil bambaşka bir yere savurdu beni,
yeniydi bu toprak daha suyu kurumamıştı.
onun adı yazıyordu o küçük tahtada
bu onun mezarıydı.
işte o zaman anladım neden yıkıldığımı
işte o zaman anladım neden parçalanıp
neden yandığımı.
sonra bir tabanca sesi duyuldu,
toprağın tekrar ıslandı,
ama bu sefer su değildi toprağını ıslatan
su değildi.
Sözlük yazarlarının yazdığı şiirleri paylaştığı başlıktır.
başlıyorum...
Öğrendim
Gövdeme sarılmış kollarım
Bunun adı yalnızlıkmış yeni öğrendim
Ben daha nice şeyi yeni öğrendim
Ölebileceğim de buna dahil ve buna hüzün
Kendime yetemeyen eksik yanlarım
Bir suya tükürmek kadar eğlenceli
Yitirilmiş misketler ve soyulan değnekler kadar eski
Unutmanın bile unutulabileceğini öğrendim
Grip olmuş sevgilim
Burnu yastığa kapalı , ah o burnu
Duvarlara sürterek ellerimi hiç ettim hep
Hiç ettim hep sevgilileri , yanlış sözlerle
Ben daha nice şeyi yeni öğrendim
Sadece dedelerin ölmeyeceğini
En yakın arkadaşın bile ölebileceğini
Bir çamuru öpmek kadar şaibeli
Yitirilmiş şapkam ve silinmiş kazağın desenleri
Eşyaların bile özlendiğini öğrendim
Şimdi gökyüzünü bir şiire konu etmek saçma olurdu
Yüreğimde bir karartıyla yaşarken hem de
En büyük hastalık bir şeyi çok istemekmiş
Sen kırmızı entarinin güllerini kopartma sakın
Söz almancılar gelir yaz başında idare et işte
Ben daha nice şeyi yeni öğrendim
Tüm annelerin öleceğini ya da ölmezse
Evlatlarını gömerken tükeneceğini
Çok sevdik hayatı , en büyük suçumuzu öğrendim
Yolların hüzün gibi sündüğünü gördüm tepelerde
O yollarda süzülen farların umutsuzluğunda
Varılacak yerler varmış gibi hissettim
Ben daha nice şeyi yeni öğrendim
Ne güzel kokar ilk baharın neşesi
Bir çocukluk öldürmüşüm on üç yaşında
Meğer bulutlar pamuk değilmiş , baki değilmiş sevda
Ciğer yakan gerçekleri bile öğrendim.
öğrendim
gövdeme sarılmış kollarım
bunun adı yalnızlıkmış yeni öğrendim
ben daha nice şeyi yeni öğrendim
ölebileceğim de buna dahil ve buna hüzün
kendime yetemeyen eksik yanlarım
bir suya tükürmek kadar eğlenceli
yitirilmiş misketler ve soyulan değnekler kadar eski
unutmanın bile unutulabileceğini öğrendim
grip olmuş sevgilim
burnu yastığa kapalı , ah o burnu
duvarlara sürterek ellerimi hiç ettim hep
hiç ettim hep sevgilileri , yanlış sözlerle
ben daha nice şeyi yeni öğrendim
sadece dedelerin ölmeyeceğini
en yakın arkadaşın bile ölebileceğini
bir çamuru öpmek kadar şaibeli
yitirilmiş şapkam ve silinmiş kazağın desenleri
eşyaların bile özlendiğini öğrendim
şimdi gökyüzünü bir şiire konu etmek saçma olurdu
yüreğimde bir karartıyla yaşarken hem de
en büyük hastalık bir şeyi çok istemekmiş
sen kırmızı entarinin güllerini kopartma sakın
söz almancılar gelir yaz başında idare et işte
ben daha nice şeyi yeni öğrendim
tüm annelerin öleceğini ya da ölmezse
evlatlarını gömerken tükeneceğini
çok sevdik hayatı , en büyük suçumuzu öğrendim
yolların hüzün gibi sündüğünü gördüm tepelerde
o yollarda süzülen farların umutsuzluğunda
varılacak yerler varmış gibi hissettim
ben daha nice şeyi yeni öğrendim
ne güzel kokar ilk baharın neşesi
bir çocukluk öldürmüşüm on üç yaşında
meğer bulutlar pamuk değilmiş , baki değilmiş sevda
ciğer yakan gerçekleri bile öğrendim.
h ani nerede benim pastam
a nnemin yapıklarından hani
h ani hediyelerim
a rkadaşlarımdan gelen
h ani nerede mumlar, maytaplar
a lkışlar eşliğinde söndüreceğim
s evinç ile gireceğim yeni yaşımda
i nsanların asık suratlarına inat
k endime yeni mutluluklar edineceğim
t abii yoklar değil mi
i nsan yalnız olunca çocuklaşıyor mu ne
r esmen saçmaladım ama he.
başyapıtım olan bu akrostiji köklü trollerimizden oytunkaran'a ithaf ediyorum.
Özlemek , eskiyi.
Özlemek , eskiyi ;
Ölmüş bir bedenin parçalarını saklamak gibidir.
Anıların turkuaz rengine , eller ensede dalmak ;
Eli silahlı bir teröristte , teslim olmak gibidir.
Arabalar ve insanlar çok değişti artık.
Bakkallar ve kaldırım taşlarının tadı kalmadı.
Gözümü yumunca koşmaya başlayan o çocuğum,
O çocuğun ; ben olduğunu bile unuttum artık.
Arşivimde süslenmış , anne dizi ve baba uzaklığı.
Kareli , ruh daraltan ceketleriyle öğretmenleri
Yüzümü bir düşman gibi parçalayan o gündüzleri,
O gündüzleri bile , özlemekteyim.
Özlemek , eskiyi ;
Şimdiyi eskiten bir hastalık gibidir.
Anıların en yabancı geldiği anda, gözleri iyice yummak;
Gül desenli perdelerde,uçabilmeyi düşlemek gibidir.
Kediler ve insanlar çok değişti artık.
Dede kokusu ve köy evleri kalmadı artık
Ellerini iki yana açıp bir akşamüstü koşmak
Evde yemek hazır ve kalbim kırık değil.
Şişe kapaklarından süsler yaptık duvalarımıza
Boncuklar dizdik iplere, dünya renklerinden
O vakit duvarlar insanın üstüne gelmemekteydi
O duvarları bile , özlemekteyim.
Özlemek , eskiyi ;
ipi kopmuş uçurtmaların ardından bakmak gibidir.
Anıların gök rengine , eller ensede dalmak;
Mayın dolu tarlalarda koşmak gibidir.
Uçurtmalar ve insanlar çok değişti artık.
Oyunların ve gökyüzünün tadı kalmadı.
Gözümü yumunca uçmaya başlayan o çocuğum.
ipin çoktan koptuğunu , düştüğümü anladım artık.
Hatıramda süslenmiş , bir arkadaş yumruğu ve acısı
Kara damlayan kandan aldığım o hazzı
Yüzümü bir düşman gibi ayartan ayazları
O yazları bile , özlemekteyim
içtiğim sigara boğazıma takıldı
Her gördüğümde yolda biraz daha kasıldı
Aldığın her alkolün mililitresini foto at
Çünkü senin bildiğin tek şey bilkentli kız çantasındaki tarak.
Mutluluğu sevdiren bir bahar gibi,
Umudum oldu her yanın
Hayatımın en sessiz halinde
Amansız çıka geldi gülüşlerin.
Masalsı bir kahraman misali,
Mâna dolu tüm benliğin,
Esen ılık bir rüzgar gibi,
Tenime işler sıcaklığın.
Biliyordu güzel olmamıştı şiir ama olsundu daha iyilerinide yapardı zamanla.
Seni seviyorum ama yarın iş var
Bakma öyle güzel gözlerini gözlerime dikip
Şimdi sana saatlerce bakamam
Yarın sabah Çinli iş adamlarıyla toplantım var
Onlara sempatik görünüp anlaşmayı sağlamalıyım
Biliyorsun saatlerce seni seyredebilirim
Ama sevgilim yarın iş var.
Seni seviyorum ama yarın iş var
Ben de istiyorum sana sarılarak film izlemeyi
Ama romantik bir sahnede öpüşmemiz gerekebilir
Öpüşemem seninle yarın bir sürü hastam var
Onları muayene ederken dikkatli olmam lazım
Biliyorsun nefes almadan seninle öpüşebilirim
Ama hayatım yarın iş var.
Seni seviyorum ama yarın iş var
Gamzelerini göstererek gülümseme bana
Sonra sabaha kadar seni güldürmeye devam etmem gerekir
Öyle tatlı gülme o yüzden yoksa mahalleli aç kalır
Sabah erkenden kalkıp fırını açamazsam
Biliyorsun pervasızca kahkahalar atabilirim seninle
Ama bitanem yarın iş var.
Seni seviyorum ama yarın iş var
Sürme o kırmızı ruju dudaklarına
Dudaklarım dudaklarına şehvetle yapışabilir
Sevişemem seninle yarın maçım var
Rakibin yumruklarına karşı güçlü ve dikkatli olmalıyım
Biliyorsun soluksuzca sevişirim seninle
Ama sevgilim her ne kadar seni sevsem de
Yarın iş var.
Gül, gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti.
Gül triplere devam etti, bülbülün sabrı bitti.
Bülbül güle dedi ki; bu kadarı bana yetti!
Bülbül sustu, gül soldu, herkes kendi yoluna gitti...
meczup şiiri sonladı, garip selamını yolladı;
şairlerin kemikleri sızladı, gül gibi şiirin içine etti!