karşımdakinin anlatsam da anlamayacağını fark ettiğim anda yaptığımdır. ne anlatıp nefesimi tüketeceğim.
bir de sevdiklerim için yaptığımdır, haklı olsam bile.
Bazen olur ya..
Bazen..
Düşünceleri kelimelere dökmek için sanki yüreğinizi elinize almanız gerekir.
Bir şey anlatırken telefonda veya yüz yüze birden uzun bir zaman dilimi havada gittikçe büyür.
Siz sustuğunuzda bile sizi anlayan biri varsa eğer,
O susuşların ardındaki acıları gören
Yorgunlukları gören..
Sizinle susmayı sizden daha çok seven biri varsa eğer
Onu kaybetmeyin.
Çünkü susuşlarınızı kaybedince, dolmayan boşluklar ediniyorunuz onun yerine.
Farklı sebeplerle yapılan konuşmama eylemi diyelim.
Burada ele alacağımız sebep: "konuşmanın faydasını göremeyip susmak."
Konuşsa anlatacak çok şeyi olan, bir çoğu konuda farkındalık sahibi insanların genellikle yaptığı daha doğrusu yapmaya mecbur kaldığı eylemdir susmak. Başta konuşur, anlatmayı dener. Anlattıkça anlaşılmaz, yaftalanır, yargılanır. Bir süre sonra aslında dinlenilmediğini fark eder. Ve susar, susar... Kelimelerini anlamlı cümlelerle sıralamak yerine boş şeylerle harcar. Herkes gibi konuşarak susar. istediği gibi özgürce konuşamayarak susar. Zamanla içinde biriktirdiği kelimeler boğazında düğümlenir. Konuşup rahatlamak ister. Ama bilir ki konuşsa anlayacak, dinleyecek kimsesi yoktur. Anlayacak birinin varlığına ihtiyaç duyar. Bulsa bir daha susmadan konuşacağını düşünür.
Bir gün dinleyecek, anlayacak birini bulur. Heyecanlanır. Konuşmak ister. O kadar çok şey birikmiştir ki konuşacak, anlatacak, anlaşılacak. Ama bu sefer de ne diyeceğini bilemez. Unutmuştur anlatabilmeyi. Başlayamaz konuşmaya. Anlatamaz. Boğazında düğümlenen kelimeler daha da acı verir. Yine susar.
göğüs kafesine sıkışıp kalmış dağlar taşıyarak susuyorsan en acı olanı. Bazan bazı olaylara susmak gerekir, konuşmanın tesiri kalmadığı yerlerde; içinde çok büyük çığlıklar barındırsan da. Çünkü bilirsin ki sessizlik sesden korkunçtur çoğu zaman, kıyameti sonsuz bir sessizlik olarak tasavvur ederim.
Susunca kelimeler cambazlığını kaybeder. Susunca kasıntısız olur insan, dış dünyadan gelen sürtüşmelerden biraz uzaklaşır, kendini bulur, doğanın sessiz müziği ile dolar içi. Tek başına susuş olduğu gibi ikili susuşlar vardır. Anlaşan iki insanın güneş batışı sırasında ya da bir ocak başında yan yana susuşu bazen sütunlar dolusu laftan daha veciz bir iç konuşma sağlar. Zaten ben büyük şeylerin susularak daha iyi ifade edileceğine inananlardanım. Konuşma ister istemez, bir şeyleri kısıtlamak, sınırlamak, indirgemek değil midir? Susuşta sonsuza açılan bir pencere vardır. Onu lafla bozmanın âlemi var mı?
Sözün bittiği, gözlerin konuştuğu, vücudun duygulara tercüman olduğu yerdir...
Buruk bir kalbin lisanı gözlerdedir, çok şey ifade eder ama tüten sigaradır tek dert ortağı, zirâ anlayan olmaz...
haksızlığa karşı susmaya karşıyım ama bazı durumlarda sözlerden etkili olduğu kesin. bazen bağırarak anlattıklarınız bazı kulaklarda duyulmaz. sustuğunuzda ise " buyur yokum", " artık vazgeçtim" mesajını verir ve anlatırsınız. anlarlar.