Karşımdakine günlerce dil döksem de anlamayacağını ya da fikrinin değişmeyeceğini farkettiğimde yapıyorum genelde. Susmak ve bilmiyorum diyebilmek bence insan ilişkilerinde çok iyi bir adım.
Anlayana cevap aslında ama anlamayan beyni basmayan insanlar için ayrılık sebebi. Sunmaktan bile ayrılık sebebi çıkartan insanlar var düzeltmek yerine. Sokayim böyle aşkın izdirabina.
Genellikle yapmayı tercih ettiğim eylem. Ya da o kadar içi boş konuşuyorum ki asla kendimle ilgili bir bilgi vermiyormuşum dışarıya.
Fakat siz böyle yapmayın çocuklar. içinizde hiçbir şey tutmayın, siz üzüleceğinize o üzülsün.
Savruk bir yazı oldu aman boşverin.
Susmak en güzel çözüm bence.. Boğazda biraz düğüm bırakıyor sadece, onun haricinde çok güzel bir çözüm.. Biri bir şey diyince susuyorsun mesela, bir şey söylemediğin için cevap da veremiyor.. On numara iş.. Biri kızarsa susuyorsun, konuşsan daha fazla sinirlenecek, o yüzden öfke limiti koymuş oluyorsun.. Sinirlenince, bir şeye kızınca veya bozulunca susuyorsun, “siktir git ne bok yersen ye, cevap bile vermiyorum bundan sonrasını sen düşün” gibi bir şey demiş oluyorsun..
Çok amaçlı, her derde deva..
En sevmediğim huyum. En büyük tepkim. Normalde cok konuşan insanlar icin susmak cidden büyük bir tepki oluyor. Biri sizi susarak cezalandırıyorsa acayip kıvranıyorsunuz.
anlamak, görmek, duymak, düşünmek için lazım olandır.
uzun süredir. konuşmamın fazla bir anlamı olmadığını biliyorum. kendi fikirlerini çok önemseyenlerden olmadım zaten hiçbir zaman. çünkü konuşmadan evvel benden çok daha mühim insanları okumaya, dinlemeye ihtiyacım olduğunu biliyordum.
insanlar size bilmek ve bilgiçlik taslamak arasındaki farkı çok iyi öğretiyor.
cüret edemedim. en cahiller arasında alkışlanmak arzusuyla dolaşan kimseler aptallıklarıyla gururlanırlar.
susmak kendimizi bilmenin ve de anlayışımızın göstergesidir.
sözsüz konuşabilmek, sözsüz anlaşabilmek güzel şey. susmak ve anlamak, susarak anlatmak güzel şey. sözcükler elbette konuşabilmemiz için var. ama sessizliğin de bir esrarı, bir büyüsü, bir anlamı var. derin denizlerin sessizliği hangimizi büyülememiştir. suskun, derin, kocaman bir maviliğin kıyısında hangimizin içini biraz korku, biraz hayranlık diye tarif edebileceğimiz, aslında tam olarak da tarif edemeyeceğimiz duygular kaplamamıştır. ve hangimizin kalbi ürpermelerle dolmamıştır. dalgalı denizlerin durgun, mavi denizler kadar görkemli olmadıklarını düşünmüşümdür hep. sessizlik ya da eskilerin deyimiyle “sükut” size de, zaman zaman da olsa, daha anlamlı ve daha gizemli gelmemiş midir?
aslında insanı insan yapan bütün değerler: aşk, sevgi, sabır, hoşgörü, özveri, sözün bittiği yerde başlamıyor mu? sözün bittiği yerde başlamıyor mu sanat, edebiyat, resim, müzik gibi yaşamımıza renk katan bütün güzellikler. an geliyor duyguları sese dönüştürmek yetersiz kalıyor ya da anlamsızlaşıyor. bazı şeyler var ki anlatılamıyor, anlaşılmayı bekliyorlar. yine an geliyor hiçbir söz, hiçbir konuşma sessizlik veya ortaya konan iş kadar etkili olamıyor. bu yüzden bir ingiliz atasözünde de “actions speak louder than words” der. yani “hareketler sözcüklerden daha gür sesle konuşur.”
evrende görkemli, gizemli ve sırlı olan her şey susuyor. susan her şey de görkemli, gizemli ve esrarlı oluyor. konuşmak, biz insanlar için yeri geldiğinde anlaşmak için bir zorunluluktur, belki ama susmak da bir süstür. sessizliğe katlanamayan, gürültüyü bir yaşam şekli olarak benimseyen, çok ve gereksiz konuşan çağımız insanına uzak bir olgu, galiba susmak. anlaşılan, susmak bir yürek işi. susmak bir cüsse işi. susmak yüce dağların, derin denizlerin, masmavi göklerin, uçsuz bucaksız çöllerin işi. ve susmak derin sevdalıların işi.
kimi vakitlerde doğru olanı yapmaktır, erdemliliktir. ama kimi durumlarda da korkaklıktır. o yüzden hangi konu hakkında nerede ve ne zaman susman gerektiğini, öfke kusman gerektiğini bileceksin.
susmak bir yürek işi. Susmak bir cüsse işi. Susmak yüce dağların, derin denizlerin, masmavi göklerin, uçsuz bucaksız çöllerin işi. Ve susmak derin sevdalıların işi.
Çoğu zaman hatadan kurtaran eylemsizliktir susmak.
Ne zaman ki hararetle bir şeyler söylemek istiyoruz tam da o zaman susmalı.
Canımız çok yandığında, haksızlığa uğradığımızı hissettiğimizde oluyor bu durum genelde. Konuşma ihtiyacımızın en çok olduğu anlarda söylemlerimize illaki nefsani duygular karışıyor, kibir, övülme isteği, beğenilme, dedikodu, haklı çıkma derdi vs. Derdimiz anlaşılmak değil rahatlamak oluyor çoğu zaman. Biraz susup beklemek, duyguların, olayların demlenmesini bekledikten sonra hala söyleyeceklerimiz varsa kısaca söylemek mantıklı olan. Çünkü boşa sarfedeceğimiz her kelime üzerimize yorgunluk olarak çökecektir.
Birçok zaman daha iyi bir cevaptır.
En azından bir anlık duyguların çoşmasıyla söylenip sonrasında keşkelerin doğacağı durumları yaşamaktansa, susmanın altınlığını keşfedip kendini tutmak ve sonrasında bunun tadını çıkarmak yeğdir.
Hem bazen bazı durumlar ve kişilere tek kelime bile fazladır.