ihsan oktay anar tarafından kaleme alınan, kitabı bitirdikten sonra bir dönemlikte olsa suskunlar kervanına sizi de katan;son dönemlerde okunan en güzel kitaplardan birisidir, şiddetle tavsiye edilir.
bir diğeri: (bkz: parfümün dansı)
--spoiler--
en sevilen karakter eflatun olmustur acik ara. onun kadar saf, onun kadar masum, onun kadar günahsiz olabilse keske herkes...
dergaha yaptigi yolculuk sirasinda, karsilastigi 7 insan ve 7 ölümcül günah ile hristiyanlik'ta gecen, alip götürüyor insanlari da bambaska diyarlara.
sonra dergah'a gelmesi ve en sevilen ikinci karakter; $eyh ibrahim dede.
-efendim beni siz mi cagirdiniz?
-biz insanlara "Gel" diyenleriz, dogru yere geldin.
-peki beni niye cagirdiniz, bir emriniz, bir ihtiyaciniz mi var?
-evet, senin temiz kalbine ihtiyacimiz var.
bazilari vardir ki, buraya gelip huzur bulur. bazilari da vardir ki, buraya gelince bizler onda huzur buluruz...
sonre eflatun'un ney ile bütünlesmesi, kulaklarinin sagir, dilinin lal olmasi...
ve onun caldigi ney ile, yaradanin dünyayi 7 günde, 7 makamda yaratmasi...
--spoiler--
--spoiler--
ya nevayı (aşık olduğu kadın) ya da her şeyi isteyecekti. … her şeyi yani ölümsüz olmayı istedi. ama bir daha düşünüp yeni bir seçim yapmak zorunda kalsaydı, değil ölümsüz olmak, nevanın bir busesi için tüm hayatından vazgeçebilirdi.
--spoiler--
herkesin söylemeye doyamadığı gibi "güzel kitap.."
insan birşeyler yazmam gerekiyor diyor, fakat ihsan hoca mecal bırakmıyor kitabın son sayfasında. ne yazarsam yazayım anlatamam. bana farz da suskun olmak kalıyor.
kitap okumama alışkanlığımı onunla kırmayı düşündüğüm kitap. iyi bir anahtar sanki, edindiğim izlenimlere göre. belki de vaktinden önce söylenmemesi gereken bir dönüm noktası benim için.
hatanın neresinden dönersen kardır.
okumanın yaşı yoktur.
gibi sözlerle sanırım gönlümü ferah tutmaya çalışıyorum ama geç kaldığımın farkındayım. çok çalışmam lazım, çok ve çok okumam lazım çok.
Akiciliga ve belki okurun anlam ile bulusmasina engel teskil edebilecek iken baska acidan yarattigi dünyanin icerisine okuru civileyecek bir baska iksirdir o muhtesem dili.. Amat her ne kadar beni biraz olsun hayal kirikligina ugrattiysa Suskunlar da o derece memnun etti. Bu belkide denizcilikten cok muzige olan ilgimin daha fazla olmasindan da kaynaklanabilir..
Bir osmanli tarihcisi dahi bu denli hakim olamaz o dönemin yasantisinin ayrintilarina.. Böyle bir türk yazari görmek insani umutlandiriyor gelecek adina.. Ben Ihsan Oktay Anar'i romancilik konusunda Kemal Tahir'lerin de üzerinde görüyorum ve Ahmet Hamdi Tanpinar gibi cagini asan yetenekler olarak yerlestiriyorum en güzel köseme..
Gercekten bir osmanli masalinin icerisine girmek istiyorsaniz bu kitap tam size göre.
yazarın evvelden okuduğum diğer kitabı amat'a nazaran beni daha çok kendine çekmiş ve okumuş olmaktan mutluluk duyduğum eseri. puslu kıtalar atlası'nı henüz temin edip okuyamadım. fakat bu kitap onu da keşfetmem adına fikrimi şiddetli bir şekilde tetiklemiş oldu.
eser; musiki ve mevleviliğe ait terimler ve tanımlamalarıyla, cımbızla çekilip alıntılanabilecek aforizmaları, döneme ait insan manzaralarının fevkalade tasvirlerinin yanında, kurgusu ve olayların akışıyla sayfalara daha da sağlam bağlıyor okuru. bu bağlanmışlık içinde sona doğru ilerlerken ve finalin gelmiş olmasına hafiften üzülürken kötülenemeyecek bir son ile de nihayete eriyor kitap.
--spoiler--
belkide susmak gerçeği anlamanın tek yoluydu.
--spoiler--
'ne var ki, her şeyi bilmek için, belki hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatlarını adadı. çünkü onlara göre, ancak hiçbir şey bilmeyen bir masum, gördüğü anda o'nu tanıyabilirdi. bunun için belki de, ölmeden önce ölmek gerekiyordu.'
huzur, saygı ve hayranlık içinde bitiveren kitap.
"eflâtun rengi hayaller kuran bir 'suskun'un sözleridir, bu roman." baştaki ve sondaki mor sayfalarıyla ayrı güzeldir.
son cümlesini kaç kere okuduğumu hatırlamıyorum. bıraktım sonra sessizlik içinde tınlasın içimde..
okuduğum onca kitap arasında beni en çok etkileyen kitapdır. kitabın dili, anlatılan konular, karakterler insanı alır götürür. kitabı 1 kez okuyabildim fakat 2 aydır sürekli 2. kez okuyacağımı hayal ederek vakitlerimi geçiriyorum...
okumamış olanlara şiddetle tavsiye edilir.
Üstat bu romanında tam anlamıyla yardırmıştır, ezmiştir, geçmiştir.Yok usta yok ya değeri bu adamın, daha üst seviyelerde olmalı. eski konuşma dilini böylesine ihtiraslı ve insanı cezbedecek tam manasıyla şiir tadında yazan başka bir yazar görmedim göremem de herhalde.şimdi bir kez daha inandım ki ihsan oktay anar her kitabını yazmadan önce kitabıyla alakalı (şimdi hatırlamıyorum kitabının önsözünü yazan güzide bir şahsiyetin belirttiği gibi) binlerce kitap okumuştur.Buna adım gibi eminim ,evet bu adam okumuş okumuş , düşünmüş düşünmüş ve bir büyüleyici serüven yazmış.Ama biraz kendi halim de de olsa kırgınım ona yahu böyle yazıyorsun be adam kitapların bilmem kaç dile çevriliyor milletinle alakalı kötü aşağılayıcı bir söz söyle de sende al şu nobeli.Ama biliyorum yapmazsın işte bu yüzden bu adamı seviyorum önünde saygıyla eğiliyorum.selam olsun sana ey çekik gözlü tatar uzun ihsan efendi.
yazılması için kaç tane kitap okunması gerektiğini kestiremediğim bir kitaptır. ihsan oktay anar sahiden bir insan mı yoksa devasa bir kütüphanede esir kalmış bir eski zaman ruhu mu diye düşüncelere gark etmiştir bu kitap beni.
--spoiler--
mevlevi şeyhi ibrahim dede, eflatun'a şöyle dedi:''senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'git' demeleri. hiç kimseye 'kötüdür' deme. aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır.
--spoiler--
--spoiler--
ibrahim dede: 'ama mükemmellikle güzellik aynı şey değildir. işin zor. çirkin bir şeyi güzel yapmak mümkündür ama mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha zahmetli bir iştir.'
--spoiler--