bugün

elif mim elif te.
bütün öykünün "amat" adındaki bir gemide geçtiği ihsan oktay anar romanı..önceki romanları "puslu kıtalar atlası", "efrasiyabın hikayeleri" ve "kitabül hiyel" de olduğu gibi bu kitabında da bizi büyülü bir dünyaya götürüyor yazar..sadece güzel osmalıca türkçe karışımı dili için bile okumaya değer bir kitap..
kitabı tam olarak anlamak için denizcilik terimlerinin bilinmesi bilinmese dahi tahayyul edilebilmesi gereken ihsan oktay anar'ın her romanı gibi mükemmel hayalgücünün kanıtı olan roman.
kitaptaki bazı terimlerin anlamları şöyledir.

- omurga : baş-kıç doğrultusu boyunca postaların bağlandığı ağaç veya çelik kısım

- posta : omurga'dan küpeşte'ye kadar uzanan, geminin şeklini belirleyen, kaplama saç veya tahtalarının bağlandığı ahşap veya çelik kısımlardır.

- güverte : geminin kemereleri üzerine döşenmiş, baştan kıça kadar uzanan kısım.

- karina : geminin sualtında kalan kaplamalarının dış kısmıdır.

- sintine : geminin sualtında kalan kısmının iç tarafıdır.

- alabanda : geminin yan satıhlarının yukarıdan aşağıya kadar olan iç kısmıdır.

- loça : baş demir zincirinin geçtiği büyük deliktir.

- mapa : el incesi yada halatların geçtiği halkalardır.

- neta : herşeyi hazır etmek, çalışır hale getirmek.

- alesta : dikkatli bir şekilde beklemek.

- mayna : herhangi bir şeyi halat veya palanga ile indirmek.

- avara : limandan ayrılma, açılma.

- volta : halatı bağlamak.

- funda : bırakmak, boşaltmak.

- vira : demir almak yada ırgat veya vinci çalıştırmak.

- aganta : halatı gergin tutmak.

- laçka : boşalt, gevşet.

- hisa : iki kat bağla.

- iskele alabanda : dümeni tam sola kır ( max. 35° ).

- sancak alabanda : dümeni tam sağa kır ( max. 35° ).

- viya : tutulan rotada ilerle, rotayı bozma.

- toka : bayrağı çekmek.

- arya : bayrağı indirmek.

- mezestre : bayrağı yarıya kadar çekmek.

- ispasa : palanga donanımını çözmek veya çıkartmak.

- yalpa : geminin sancak - iskele yönünde yaptığı salınımlar.

- meyil : geminin bir tarafa ( sancak - iskele ) yatık olması.

- trim : geminin baş - kıç doğrultusunda eğimli durması.

sancak tarafı geminin solu
iskele tarafı geminin sağıdır *

http://www.turkishnavy.com
puslu kıtalar atlası ve efrasiyab'ın hikayeleri'ndeki tadı veremeyen, terimlerle okuyucuyu boğan kitap. Yine de güzel.
ihsan oktay anar'ın son kitabı. puslu kıtalar atlası'nın gölgesinde kalma tehlikesi olmasına rağmen, yazar'ı hiç okumamış olan biri için amat'ı okumak gayet çarpıcı bir deneyim olabilir. anar'ın tüm kitaplarındaki karakterlerin gizliden gizliye birbirine bağlı olduğu fikri bu kitapla pekişti diyebilirim. zira puslu kıtalar atlası'nda kör Uzun ihsan Efendi en son açık denizlere yol alıyordu. Ve (olağan mantığı bir kenara bırakırıp yazar'ın döngüsel zaman takıntısını da hesaba katarsak ) kitaplar arasındaki bağ tesadüften fazlasına inandırıyor...

Mutlaka okunması tavsiye edilir.
çok kaliteli bir denizcilik hikayesini anlatan ihsan oktay anar romanıdır..yazar tüm alanlarda olduğu gibi denizcilik alanında da bilgi ve terminoloji zenginliğini döktürüyor resmen..islam dinine ve Kuran'a göndermeler yaparak daha bir mistik hava veriyor kitaba..dili ağır gibi görünsede aslında değildir,sadece tasvirlerin gerektirdiği denizcilik terimleri fazladır hepsi o
ihsan oktay anar ın 4. kitabı. keşke hiç bitmese denilen kitaplardandır. hikayenin genel akışı içinde karakterler hakkında ufak hikayeler ile zaman zaman kitabın asıl konusunu unutturur. sonu hakkında oldukça merak uyandıran bir kitap, sayfaları ikişer ikişer okumaya zorlar insanı. ancak sonu pek tatmin edici değil. yine de baş yapıt sayılabilir. * * *
en güzel en edebi beddua örneklerinden birini içinde barındıran kitap;

--spoiler--
allah sizi sürüm sürüm süründürsün! yetmiş yerde yetmiş türlü belaya tuş olasınız da can verip kurtulamayasınız! hepinizin yedi ceddine lanet olsun! gözünüzün elifi sönsün! ocağınız tütmez olsun! ömrünüz ahla vahla geçsin! kolunuz çolak başınız kabak olsun! allah size bilenmez dertler versin! can evinize kurşun rastlasın! zındanlarda leşiniz kalsın! tuttuğunuz oruç boşa gitsin! kenlı kefenleriniz elime geçsin! bre zalimler!
--spoiler-- *
beni benden alan kitap. kurul zamanındaki biricik sıgnagım oldu.sagolasın
ihsan oktay anar
sayende dört duvar arasından okyanuslara harika bir yolculuk yaptım.
tersine kurguyla yazılmış şaşırtıcı roman. öyle ki; kitabı okuyup bitirdiğinizde anlatılan olayların aslında henüz gerçekleşmemiş olduğunu öğrenirsiniz. örneğin, diyavol paşa'nın çaldığı keman, 1699 yılında yapılmıştır, oysa romandaki olaylar 1670 yılında yaşanmaktadır.

--spoiler--
"ilk kez öldürdüğünde bir değil, sanki bin kişiyi öldürmüş gibi olursun. yeni doğmuş ve annesi tarafından emzirilen o bebeği öldürmüşsündür. babasının başını okşadığı o çocuğu da, bir genç kıza aşkını ilân eden o delikanlıyı da, zavallı bir kadının kocasını da, savaşa giderken ailesi tarafından uğurlanan o masumu da... bütün bu kişileri öldürmüş olursun. ikinci kez birini öldürdüğünde alt tarafı bir tek kişi öldürmüşsündür. üçüncü kez ise, kimseyi öldürmüş sayılmazsın."
--spoiler--
döngü...

kitabın meşrulaştırdığı en önemli şey budur. denizcilik terimleri ile örülü olmasının ve bu terimlerin anlaşılabilirliğini etkilemesinin pek bir anlamı yok. kitabı okuyup denize açılacak değilsiniz. ki hangi kelime artık bilinmeyen olarak kalabilme yeteneğine sahip.

amat tüm metaforları/simgeleri/göndermeleri ile aslında kelimelerin gizemini de artırıyor. misal saldırı anında üflenecek prinç boru/onu üfleyecek olan. ölüm/ölümsüzlük. kaptan/yardımcı kaptan. kelimelerin giderek kendi anlamlarını kaybetmeye başlaması ihsan oktay'ı etkilemiyor anlaşılan. bu romanında da kelimeleri gereğinde/dozunda saklayarak/saklıanlamlaryükleyerek kullanıyor.

gidip bir şapka edinin. *
kullanilan onca terime ragmen heyecanla okunan kitap.anar in kitaplarinin bu kadar sevilmesinin sebebi sanirim osmanli ictimai hayatina olan yabanciligimiz,lakaplar,hitaplar,ifadeler,mekanlar;sikca kullandigi kendi tabiri ile konstantiniye de mekanlar,olaylar ozlemimizin,merakimizin gostergesi.
kitapda bahsi geçen bodrumlu cevat şakir, halikarnas balıkçısından başkası değildir.

(bkz: cevat şakir kabaağaçlı)
en az içindeki hikaye kadar gerçek ihsan oktay anar klasiği.
karakterler,tarihte yer almış önemli kişileri sembolize etmektedir. (bkz: metafor)marangoz nuh , nuh peygamberi simgeler; çünkü rivayete göre kendisinden bir gemi yapılması istenmiştir. romanda da amat gemisini yapan marangoz nuhtur.ayrıca kur'an'a göre sur borusunu üfleyecek meleğin adı israfildir. amat'ta, borudan ses çıkarmayı başaran tek kişi olarak bahsedilen karakterin adı israfil'dir. rüzgara hükmettiği rivayet edilen hz.süleyman'ı simgeleyen amat kaptanı kırbaç süleyman da şiddetli rüzgar sırasında amat'ı rüzgardan kurtarmaktadır. tüm yorumlarda da geçtiği üzere 247 meşe ağacından yapılan amat'ta 247 adet denizci vardır; fakat anlam veremediğim, hikayede hiç birşeyle ilişkilendiremediğim bikaç şeyden kafama en çok takılanı sürekli aynı sayıları getiren zar.
--spoiler--
"ben sana, günah işleyen ellerinden daha yakınım!"

her nefis bir gün ölümü tadacaktır.

--spoiler--
kitabın giriş cümleleri bile ömre bedeldir.

--spoiler--
peygamber efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin mekkeli putperestlerden gördükleri eza ve cefa nedeniyle medine ye hicretlerinden 1080-1082 yıl,isa aleyhisselamdan ise 1670 yıl kadar sonra ,şevval ayının üçüncü gecesi ,debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nam salmış o kostantiniye şehri,gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı.
--spoiler--

breh breh
boyunlarında veba hastalığına karşı muska içinde taşıdıkları birer meşe palamudu olan iki yüz kırk yedi gemici, iki yüz kırk yedi meşe ağacından yapılmış bir kalyon.

aramaya koyuldukları efsanenin aslında kendi hikayeleri olduğundan habersiz, kaderlerine doğru kürek çeken insanlar.

modern bir simurg efsanesi ya da sofistike bir kader göndermesi.
iletişim yayınlarından çıkan romandır. ihsan Oktay Anar'ın felsefe eğitimini dibine kadar kullandığı kitaptır.
bol bol dini göndermeler içeren ihsan oktay anar şaheseri.
(bkz: diyavol paşa) : diavolos, şeytan
(bkz: kırbaç süleyman) : süleyman peygamber (rüzgara hükmetmesiyle)
(bkz: eşek israfil) : israfil (suru çalmasıyla)
(bkz: nuh usta) : nuh peygamber (gemiyi yapmasından dolayı)
(bkz: ali reis) : şeytana(diyavol paşanın yanından kovulurken sarfettiği sözlerle)
ali taner baltacı tarafından sinemaya uyarlanması düşünülen kitap. ihsan oktay anar'ın okuyucusunun ağzına çaldığı bir parmak balın lezzetini düşününce nasıl uyarlanırsa uyarlansın hep biraz eksik bir film olacaktır.
(bkz: ahmet) (bkz: amed) (bkz: amet) (bkz: ahmed)
Amat.. şimdiden bir kült eser olabilecek nitelikte, tarih ve edebiyatın içiçe harmanlanarak okuyucuyu büyüleyen, sarsan, irkilten, düşündüren ve en çokta heyecanla bir solukta okutan,karakterlerden bir kaç roman konusu oluşturabilecek hikayeleri barındıran nitelikte enfes bir eser.
Amat'ı okumadan önce biraz dini, biraz tarihi ve biraz da -ki bunun için yanınızda osmanlıca sözlük bulundurması önerilir- kelime dağarcığınızı yüksek tutmanız gerekir. eğer bu donanıma az çok sahipseniz ve pek tabi tarih, gemi savaşları, serüven ve efsaneleri seviyorsanız bundan iyi bir roman bulmanız güç..
Harika bir üslupla hazırlanan olaylara bir de ince detaylar barındıran karakterler eklenince muhteşem bir eser ortaya çıkmış. Üstat (bkz: ihsan Oktay Anar)'a saygıyla..
ihsan oktay anar'ın zamanın döngüselliğini masalsı bir dille anlattığı şaheseri.
çok kitap düşkünü biri olamama rağmen bu kitabı elime aldığım andan itibaren birşeyler olacağını sezmiştim. uzun soluklu bir filmin içine çektiğini hissedeceksiniz zaten.gemi güvertesinde ateş edenin kıç tarafında gemi gözetleyinin topu ateşlemek için israfilin borusunu bekleyenin siz olduğunu bu olayınların sanki sizin çevrenizde geçtiğini şahit olunca içinden çıkamayacağınızı anlayacaksınız.