kuranda dediğine göre erkekler, ipek tüller giyip, altın takılar kolyeler takacakmış, ha bire şarap ve seks var. yani rocker bir yaşam dostum. dünyada günah olan herşey cennette serbest. düşününce saçma mı geliyor ne.
"insan" bir zaman sonra yok olmak ister. insan varlığı öyle bir şeye dayanamaz. Bunlar kulağa hoş gelir ama gerçeklikte yeri yoktur. Masal dünyası yani bizler için.
Kimse varlığının sonsuz azabına dayanamaz. Aklen ruhen bedenen ne derseniz deyin.
Ha siz diyorsanız ki kardeşim oraya bu halimizle zayifliğımızla aklımızla gitmeyeceğiz oraya uygun dizayn edileceğiz yeniden...
o zaman ben de sana sorarım.
Bu benle o ben arasındaki ayrılıklar bizi biz olmaktan çıkarır. hislerimizi düşünmemizi degistirir.
dop oynayacağız cevabına sahip sorudur. takımlar kuracağız böyle sabahtan akşama maçlar yapacağız zemzemine *
bir gidelim de ne yapacağımıza karar veririz orada durun hele..
Bu soru esasen bir özenti ve beklenti bir merak bir gerçekten öğrenme niyetinden ziyade klasik bir alaya alma, hafife alma, meseleyi dünyevi normlara indirgeyerek çürütme taktiği. Taktik kurnazca. Plan kusursuz gibi görünüyor. Karşı tarafın argümanlarından yola çıkarak netice elde etmeye çalışmak. Fakat neresinden baksan iddia edilen konuya çelişkilerle ve mantık hatalarıyla dolu. Üstelik de buram buram küfür kokuyor. insan hem yaradana inanmaz hem onun nimetini sorgulamaya kalkarsa onun aklından zoru vardır. Yada salaktır, veyahutta karşısındakileri salak yerine koymaya kalkmaktadır. Dereyi görmeden paçaları sıvamak diye işte buna derim ben. Bırakın da bunu cennete girecek olanlar düşünsün öyle değil mi ? Şahsen şuan buna kafa yoracak kadar salih bir insan olarak görmüyorum meseleyi. Müminler bu tip mevzuları kafaya takıp dert edinmez bile. Ateistleri niye ilgilendirsin ki bu konular ? Yani... size ne ?
Adriana ya gelince, Metin hara ayısı balı götüre dursun. Tasası da bunlara düşsün. Nefis işte durmuyor öyle değil mi ? istiyor. Ha bire istiyor. Hiç mi aklınız çalışmıyor sizin ? Arzu ve istekleri yaradan, onları --salih ve helal dairede-- mutmain etmeye de kaadirdir. Adriana olsaydı bile şayet Sizin için korkarım ki arta kalan posası bile bulunmaz bir nimet olacaktır.
isterseniz Şimdi kısa bir psikolojik analiz yapalım. Bir insan böyle bir fikri niçin dile getirir ? içsel bir çatışma sebebiyle. Yani lisanı halle kalpte meydana gelen küçük çaplı bir çatışmanın yazıdaki tezahürlerini görmekteyiz. Ruh, yani özbenlik kalpte dile gelip adeta şöyle söylemekte: aldığım duyumlara ve gerek görsel dünyevi kim bilir belkide uhrevi edindiğim bilgilere göre, bir yaradan var, o na iman etmeye ve o nun ilahi emir ve yasaklarına riayete binaen müjdelediği sonsuz bir hayat ile birlikte akla hayale kıyasa gelmedik her nevi türlü nimetler var. O halde gereğini yap ey bedenin geçici sahibi. Tam bu esnada aklı ele geçirmiş iblisin, kalpteki sözcüsü olan nefs devreye girer ve der ki, yok hayır olamaz, imkansız, yalan, ruhu dinleme sakın ha ona itaat etme, ve netice hüsrandır. Ruh, nefse yenilmiş, zafer aklı, türlü hile desise ve entrikayla yanına çekmiş olan iblisin parasız gönüllü askeri olan nefsin olmuştur.
Şu üç kuruşluk dünyada bile lüks bir evin ve araban varken 50-60 yılı sıkılmadan geçiren bir insanın cennetteki nimetlerden sıkılacağını düşünmesi çok ironik.
Başka bir boyuta geçicez ama ruhani bir varlik olucaz bence ama yine de biz melek cin filan degiliz insaniz her istedigimizin olmasi herseyi elde etmemiz bizi sonsuza dek sıkmaz mi ya? Hayir bi de sonu da yok sonsuza dek yani ölümsüz olucaz aklım almiyo bu durumu.
Herkesin 30 yasinda olucak olmasi da ayri bir sıkıcı olur babanla ayni yastasin annenle ayni yastasin düsük yaptigin bebeginle ayni yaştasın.
insan beyinlerimizle bunu algılamayı beklememiz çok sacma.
Ulan bi de kendince açık bulup elestiriliyor sen bu düzenin bir parcasısın anliyor musun? Kisacık ömründe insanlara hizmet vermek için çalışıyorsun. Nefes almak zorundasın.
arkadaşın yazısını açık oyladım ve favladım çünkü düşüncelerimizi güzel bir şekilde açıklamış. gel gör ki ben bu konuda basit düşünülmemesi gerektiğine inanıyorum. öncelikle belirtmeliyim ki tanrı varsa da bize ikinci bir hayat vermek zorunda değil bunu aklınızdan çıkarın. cennet meselesi için; şimdi düşünün, içinde bulunduğumuz kötülüklerle ve her türlü olumsuzluklarla dolu bu boktan dünyada bile yaşamak, ölmemek istiyoruz. cennette niçin yok olmak, sonsuza kadar yaşamamak isteyelim ki? tanrı içimize öyle bir hissiyat verir ki sonsuza kadar yaşama arzusuyla dolu oluruz. bunu elbette aklımız havsalamız almıyor.
Hele şu Allah la kendinizce dalga gecisiniz eglenisiniz yok mu.küstahliginizin sınır tanimamazliga dönüşmesi.burda 3 - 5 inden görüp kendinizi zehirlemeniz yok mu? Size kızgınlık tan çok kırgınlık hissediyorum.
cennet her istediğinin anında gerçekleşmek zorunda olduğu dilekler dünyası değil. sonsuza kadar mutlu kalacaksın. ağırlanacaksın gibi düşün. ayrıca cennete gitmiş adam adriana limayı naapsın amk.
zaten öte taraf veya tanrı gibi şeyleri açıklamak önemli değildir. bunları insanlar kendini tatmin etmek için uydurur ve işlevi o an tatmin olmasını sağlamaktır. tabi daha da ilerleyen süreçte sorgulama artar ve bu sefer daha tatmin edici cevaplar vermek zorundadır. bu aslında mental dengeyi sağlamakla ilgilidir. şimdi bu döngüyü sonsuza sokarsanız belli bir evrimsel süreç olacaktır. dünün dinlerinden daha komplike bir dine sahip olmak da bu evrimsel süreçte daha iyi bir açıklama yapmanın gerekliliğidir. insan tatmin olduğu şeyle bir daha tatmin olamıyor çünkü sorduğu soru onu bir yere kadar götürse de bir daha soruyor.
ha işte dinin işlevi bu dünya gözünden böyle. öldükten sonra yaşamak fikri ölümsüzlüğü var edip o an ve ara ara gelen ölüm acısını kaldırmaktır. yoksa öldükten sonrasını düşününce olay çok farklı yere gidiyor ve bu kadar sorgulamak insanı daha da tatminsizliğe götüreceği için her defasında daha öncesinin üstünde cevap vermeye insan mahkum olacak ve veremeyince inancı gidecek.
nitekim çok sorgulamakatan kafayı yiyenler de bundan yiyor.
cenneteyiz, zaman kavramı olsun ya da olmasın sonuçta benliğimizi hissedeceğiz. yoksa allahın cenneteki robotları olurduk. kısaca insansı özelliklerimizden biri olan 'farkındalık' olmak zorunda.
diyelim sıkıntı, bıkmak denilen kavramlar da yok olsun. nefes almak gibi cenette de hep otomatik yaşayalım zevk alalım.
ama soru şu; neden cenette dahi olsa 'sonsuza dek yaşamak zorundayız? yok olmayı istemek hakkımız olmayacak mı?
gelelim asıl beyin yakan soruya? cenette diyelim adriana lima ile birlikte yaşamak istiyorum. adriana lima da haliyle başkasıyla yaşamak istiyor. ya da cehennemliktir bilemem. neyse işte, bu adriana limayı istediğime göre bana verilmek zorunda cenette. adriana beni istemediğine göre o zaman bana bir klonu verilecek demektir. orijinal olan benim olamayacak. o zaman cenette her istediğimizin olması imkansız. algılarımız robot gibi değiştirilip verilenin orijinal adriana lima olduğu zannettirilecek demektir. bu da kandırmak olur cennetlik bir insanı. yani özgür irademiz elimizde olamaz.
veya cenetteyim ve bizden milyonlarca yıl önce yaşamış insanları da tanımak istiyorum. belki beğendiğim kadın m.ö 3000 yılında yaşadı. nerden bileceğim? en iyi arkadaşım kankam olacak eleman belki 1323 yılında yaşadı tanışamadık. olamaz mı? benim bu insanları tek tek tanımam gerekir. ya da allah bana senin en iyi arkadaş profilin aha bunlardır ve en sevip seveceğin kadın da aha budur diyerek benim önüme direkt bu tipleri mi getirecek cenette. yani ben yine düşünemeyecek, karar veremeyecek miyim? üstteki soruya dönecek olursak o tipler beni cenette yanında isteyecekler mi? istemezlerse klonları mı gelecek yine?
en ağır soruya gelelim; cenette en sevdiğim kadın şudur diyip bana verildi. okey. ama o kadın dünyadaki tipini sevmiyor ve cenette bambaşka bir kadına dönüşmüş olabilir. kandan etten mi oluşacağız nedir? veya beni beğenen bir kadın cenette beni arzuladı. ama ben kendi tipimi beğenmedim gittim tom cruise haline geldim cenette. ne olacak?
ağır saçmaladım gibi. ama değil dostlar.
sonuç olarak cennet cehennem falan filan. boş işler. karbon çevrimine girmek ve yok olmak en iyisi. sonsuza dek yaşamak gibi garip fikirlerle hayal kurmayın. güzel ölün.