eskiden sevgililerimiz sarhoş olup sokaklarda aylaklık eder, gülüşe gülüşe eve giderdik. şimdiler de öyle kafa insanları çok özlüyorum. tamam artık olgunlaştık, sarhoşluğu da çok kaldıramıyoruz ama arada yine böyle delilikler hiç fena olmazdı.
bir olgunun kabul edilebilir ya da kabul edilemez olması arasında yer alması kadar belirsiz ince bir çizgidir. bazı menkıbeler vücuttan yavaş yavaş çekilir. yerini iyisi ve kötüsüyle bir saflık hali alır. mesela bomba imha uzmanına neden içiyorsun diyemezsin.
Sarhoşluk korkaklıktır yüzleş neyden zarar görüyorsan bir gün sonra farklı olmıcak ekstra baş ağrısı ve sarhoşken yaptığın hatırlayamadığın birşeyler olucak ekstra pişmanlık gereksiz bir aktivite.
şiddetli bir baş dönmesi, istemsiz olarak ağızdan çıkan cümlelerin yavaşlaması ve biraz fazla özgüven veren bir olaydır. bilinciniz yerinde oluyor ama fiziksel olarak biraz zorlanıyorsunuz. bende bu şekilde oluyor. geçen senelerde akyaka'da üniversitedeki 3-5 arkadaşla içerken beni test etmişlerdi. çimenlerden masaya kadar (5-6 metre) gelmemi istediler. bilincim yerimdeydi, bir numara da yapmıyordum ama masaya gelene kadar sağa sola yalpalamıştım sonra masaya yığılmıştım. daha da ağır geçirenler vardır herhalde.
sana "sal kardeşim şöyle omuzları, bi rahatla yaa. hadi içten gelen bir kahkaha patlat benim hatrıma oohhh nasıl güzel oldu bak hayat çok güzel" diye fısıldayan sese hak vermek gibi bir şeydir.
o ses "karşındakini öp!" diyorsa elinizdekini bırakmanız gerekir.
şair ruhların hakkıyla gerçekleştirdiği eylemin ruhta ve bedendeki emsalsiz karşılığı. ne güzel söylemiş charles baudelaire;
''sarhoş olun! ama neyle? şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.
ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhosluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız; sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, 'saat kaç' deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: 'sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz.'
yani modern insanı ruhan ve bedenen sınırlandıran, sahte dünyanın sahte ölçüm birimi zamanın ve ruhun sonsuz özgürlüğüne pranga vuran modern toplumun tüm kölelleştirici, tek tipleştirici düzenine karşı kendi varoluşunuzu huşu ve mutlulukla gerçekleştirmek için sahteyle değil öz gerçeğinizle, doğanızla bir olun.
nazım hikmet'in pek güzel anlattığı sarhoşluk da işte bu aşk halinin; uyuşturan değil hayatla bir olup daha da bir coşkun akmak için deli güç veren sarhoşluğu;
''sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim ''
henri bergson'ın en özel yol göstericiliğinde; ''gözler sadece aklın kavramaya hazır olduğu şeyi görür.''
akıl, toplumun kendi iyiliği için bireyi tutsaklaştıran kısıtlamaları ile bireye toplumsaldan bireysele akın eden önyargılar ile öyle bir hapishane kurar ki bunu kırmayı başarınca insan ilk özgürlüğü yaşar. bunda coşkun bir cesaretle ısrarcı olunca da gerçekliği değişmeye başlar. bu sonsuz özgürlüğü, ruhunda her hissettiği an sarhoşluğun en özelini yaşar...
ve bu en özel sarhoşluk halini her durumda ruhta diri tutmak için de irina spalko'nun indiana jones'a şu cümlesi akla getirilerek; ''inanç, doktor jones, henüz sahip olmadığınız bir meziyet.'' şu düzenleme ile ruha mantrasal pek güzel bir sesleniş yapılabilir; '' kendine ve hayallerine inanç, sahip olduğun en büyük meziyet.''
işte tam da bu mantra özünde insanın kendini gerçekleştirmek için, kendi ruhuna seslenişi nazım'ca ;
çok güzeldir öncelikle. altını çizelim önemli bir detaydır çünkü.
kısa sürer (genelde hemen sızarsın yalnızsan hatta bazen ortamdayken bile, ya da kafanı açan bi şerefsiz illa yakınında bitiverir) ve sabaha baş ağrısı yaratır ama yemişim baş ağrısını, o anı hisset sen.
şu anda içerisinde olduğum durum. nedne diye soracak olursanız kendi tercihim ile oldum. pişman değilim. kusarsam pişman olabilirim. yarın bana işte yok, kafam rhat anlayacağınız. çok mu içtim derseniz, ne içtiğimi inanın ben bile bilmiyorum. çok fazla sigara tüketmeye başladım onu biliyorum ama. sonrasında neler cereyan eder onu da bilmiyorum. imkansızlıklar hiç hoşuma gitmiyor. belki de kendi yalnızlığıma içiyorum o ayrı. sevgilier saygılar...