bugün

1912 doğumlu italyan film yönetmeni. belli başlı filmleri şunlardır:

Cinayeti Gördüm (1996)
Yolcu (1975)
Bulutların Ötesinde (1995)
Eros (2004)

blow-up (cinayeti gördüm) filmi, gerilim sinemasının başyapıtlarındandır.
insanın yalnızlığını, yabancılaşmasını ve kimlik arayışını sinemasal teması olarak belirleyip dingin bir üslupla, gözlem ve düşüncelerini uyumlu bir bütün haline getirerek anlatmıştır. filmlerini auteur sinemasını incelemek isteyenlerin izlemesi faydalıdır ancak size en ufak bir eğlence vaadetmediğini belirtmekte fayda var.
ayrıca eros filmi orta metrajlı 3 filmden mütevellit olup bu filmlerden sadece birini
antonioni çekmiştir. tek bir filmini seçeceklere tavsiyem blow-up ancak hitchcock vari bir gerilim beklemeyin.
kimileri için sıkı kimileri içinse sıkıcı olan * yönetmen.
(bkz: l avventura) filminin usta yönetmeni.
ingmar bergman'ın acısı soğumadan 94 yaşında evinde ölen büyük yönetmen.
çağdaş toplumun duygusal bakımdan kısırlaştırılmışlığını araştırdığı filmleriyle, dünya çapında isim yapan yönetmen.
artık bulutların ötesinde olan yönetmen
zabriskie point'in de yönetmeni aynı zamanda. bugün 94 yaşında hayata veda etmiş insan.
toprağı bol olsun denilesi yönetmen.
Blow Up filminde gerçekliğin insandan insana değiştiğini üstüne basa basa anlatan ünlü italyan yönetmen.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=228576
(bkz: ingmar bergman ve michelangelo antonioni)

ek: scorsese'nin antonioni'nin vefatı üzerine yazısı için: (bkz: #2207210)
modern sinemanın kurucularından birisidir. neorealist hareketin isyankarlarından olup Cronaca di un amore ile birlikte yavaş yavaş bu hareketten kopmaya başlamıştır. en öemli filmlerini alienation trilogy adı verilen; l'eclisse, l'avventura ve la notte oluşturmaktadır. her üç filmde daha sonraki çektiği filmler ile karşılaştırıldığında-en azından kendi açımdan bakmak gerekirse- oldukça sıkıcı gelebilir.

blow up [gerçeğin göreceliliğinin sorgulandığı mükemmel bir filmdir. (bkz: belirsizlik ilkesi) buna benzer nitelikte bir film için (bkz: rashomon)] ve passenger gibi ingilizce çekilen filmler ise özellikle blow up daki heyecanı ayakta tutan sahneler de dikkate alıdığında oldukça sürükleyicidir(diğerleri ile karşılaştırıldığında).

filmlerinde genellikle ikinci dünya savaşı sonrasındaki dünyayı yansıtır antonioni. yalnızlaşma ve yabancılaşma bu dönemin en karakteristik özelliklerinden birisidir. bazı filmlerindeki sessizlik soğuk savaş dönemindeki bunalımlı yılları yansıtır. bir nükleer savaşın korkusu L'eclisse filminin başındaki kimsesiz sokaklarda tezahür etmiş gibidir.(antonioni'nin soundtrack'i sessizlik'tir ve bu vesile ile değme müziklerin anlatamayacağını sessizlik ile çok güzel yansıtır). bununla birlikte kadın-erkek ilişkileri de ister istemez kopmaya başlamıştır. çünkü "eros is sick"tir. aşkın bu çağda doğal anlamda kendini ifade edebilmesi imkansızdır.

antonioni'nin anlattığı çağ değersiz bir çağdır. bir çok şeyin alınıp satılabileceği(bilhassa kadının da metalaşıp sokaklarda fahişelip yapması bunun içersine girer) çağdır. "nihilizm", değersizlik ve unconnectedness hem l'eclisse'de hem de blow up da derinden derine işlenir. l'eclisse'in bayan pratogonistinin(monica vitti) ailesi ile olan bağlantısızlığı ve anlık mutluluk kıvılcımlarına sığınması bunun klasik bir örneğidir.

bunların yanında antonioni'nin aslında rahatsız edebilecek ölçüde olan konulardan sapmaları bir çok filmde söz konusudur. ama bu sapmalar dikkati dağıttığı ölçüde karakterlerin özellikleri hakkında ciddi anlamda bilgi verir. bu yüzden filmleri sürekli geriye dönüşü gerektirir. "traditional narrative sense"in aksine antonioni nin filmin senaryosu çok daha karışıktır. bu nedenle L'eclisse'in kimin filmi olduğuna karar vermek zorlaşabilir. aslen filmin sonundaki yedi dakika seyredildiğinde "hiçkimseninfilmi"dir. filmi ise bu küçük olaylar ve sapmalar meydana getirir. filmlerini özellikle sıkıcı kılan amillerden birisi de "long take" lerin bazen ciddi analmda uzun olmasıdır. passenger filminde bu yaklaşık on dakikadır ki sıkılmamak için sinema konusunda ciddi anlamda sinefil olmak gerekir. Orson Welles bile antonioni'nin bu özelliğinden dolayı şikayetçidir.

antonioni çocukluğunda bir çok sanat ile ilgilenmiş olup-9 yaşında bir konser de vermiştir- onun kalbindeki asıl sanat ise resim sanatıdır. özellikle abstract expressionism'e derinden ilgisi vardır. bu alandaki favori ressamı ise mark rothko'dur ki (nietzsch'nin trajedinin doğuşu isimli eseri onun esas ilham kaynağıdır; ve rothko sanatı insanı modern hayatın manevi boşluğundan kurtarma amacını taşıdığına inanır ki nietzsche'de tragedyanın doğuşunda paralel fikirlere sahiptir)
(bkz: the dangerous thread of things)