bu filmde söyle bir sahne vardır.filmin başında babamız şevket kriz geçirirken ev tıklım tıklım misafir doludur.ancak bir sonraki sahnede yere düşerken görürüz ki 4 oğlundan başka kimse yanında yoktur.saçma bulurum hep bu sahneyi şu nedenden dolayı.
(bkz: türk insanının fenalık geçiren adamın başında toplanması)
köyden indim şehire'nin devam filmidir. ilk filmde uzun ve komik arayışlardan sonra filmin sonunda hazine bulan dört kardeşin altınları bozdurmak için geldikleri büyük şehirde yaşadıkları komik maceraları anlatır. kadro süperdir.
evin altını kazarken mehmet çavuşa yakalanırlar:
--spoiler--
himmet ağa: Hii! mehmet çavuş!
gayret: ya! ne aptal adam değil mi? Bir adım daha atsa çukura düşüyodu enayi he heee!
himmet ağa: (kaş göz işareti yapar)
gayret: Ne kaş göz yapıyon be. mehmet çavuş salak diyen sen değil misin?
himmet ağa: arkanda oğlum arkanda.
gayret: ne var yahu arkamd... anaaa! Mehmet çavuş!
--spoiler--
define bulma hayaliyle istanbul'a göç eden köylülerin büyük kentteki öyküsünu konu alan 01.04.1974 yapimi bir kemal sunal filmi. yonetmen ertem egilmez. oyuncu kadrosu ise kemal suna, zeki alasya, metin akpinar, halit akcatepe, meral zeren, munir ozkul, adile nasit, ali sen, perran kutman bulunmakta.
1974 yapımı türk filmi ama ne film. yönetmen ertem eğilmez, senaryo sadık şendil. oyuncu kadrosu kemal sunal, halit akçatepe, zeki alasya metin akpınar yetmedi adile naşit, münir özkul.
filmin özeti ise kısa şöyle ki; kayserili dört kardeşe babaları vefat etmeden önce kendisinin bir hazinesi olduğunu ve bu hazineyi aralarında paylaşmaları konusunda vasiyet eder. bundan sonra başlar macera.
fakat güldürü, toplumsal mizah nasıl yapılır resmen ders verir film ki izlenesi. zaten izleyen bir daha izler. o tarihlerde çekilen mizah filmleri türkiye'de bir daha çekilemedi.
halbuki şimdiki imkanlar o zaman yoktu fakat o zamanki senaryo ve oyunculuğa ulaşamıyoruz.
recep ivedik, kolpaçino gibi filmlere talim ediyoruz. insanlar gün geçtikçe zevksizleşiyor. sinemada da bu böyle maalesef. çok ucuz şeylere tav oluyoruz. eskiden su bile bir zevk meselesiymiş. şimdi sinemada bile sinemacılar hasılat derdinde estetik zevkin içine sıçıyor. adamda haklı millet bunu istiyor. arz-talep meselesi. gün geçtikçe sinemanın talibi artıyor ama kalite düşüyor. kalıcılık ve estetik yitiriliyor. herşey daha maddi ve gelip geçici şekilde arzı endam ediyor.
eğer her sekans beyin süzgecinden geçirilir ve her repliğin hakkı verilirse türk sinema tarihin en komik zincirleme sahnelerinden birisini içinde barındıran filmdir. söz konusu sahnede dört kardeş altın arama aşamalarından birisinde muhtemelen eminönü civarlarındadır (galata köprüsü dikkatle bakılırsa görülüyor). oradaki taksici ''nişantaş nişanataaaş'' diye bağırır(o sıralar nişantaşı' na nişantaş diyorlarmış demek ki). bu arada haritada esamesi okunmamasına rağmen saf kardeş kemal sunal aileyi nişantaşı' na yönlendirir. bunu da sözüm ona ailenin en akıllısı büyük ağabey zeki alasya' ya ''bu define bizim neyimiiiiz?'' diye bir soru yönlendirerek yapar. kızması beklenen zeki alasya o ana kadar salak diye nitelendirdikleri saf kardeş kemal sunal' a adeta atomu parçalamaşcasına ailenin akıl küpü ünvanını da verir. olaylar bununla da bitmez. nişantaşı' na indikleri anda binek taşını aramaya koyulurlar. bu arada yine bir taksici geçer ve ''beşiktaaaş beşiktaaaaş'' diye bağırır. işte asıl can alıcı sahne budur. kemal sunal yine devreye girer ve ''ha beşiktaş ha binektaş'' der. bu defa da beşiktaş' a geçerler. orada da zaten bir randevu evine girip nirvanaya ulaşırlar.
şu sahnesi oldukça komik olan kemal sunal klasiği.
işte o sahne:
Saffet kardeşlerinin uyuduğunu farkettikten sonra yukarı, eminenin yanına çıkıyor. Sonra şu dialog yaşanıyor
- emine, ben geldim, kız emine!
- saffet gayrı dayanamayacam lan saffet!
Tam yiyişecekken saffet uyur.
- saffet, uyudun mu lan?
Saffet zar zor uyanıp: - hiç uyurmuyum emine, - deyip, suratını garip şekillere sokarak tekrar uykuya dalar.