bugün

16 Eylül 1982 tarihinde israil yanlısı aşırı sağcı Hristiyan Falanjist milislerin Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basarak çocuklar dahil binlerce (700 ile 3500 arasındadır) kişiyi katletmesi olayıdır. Katliamda sonradan israil'in eski Başbakanlarından olan Ariel Şaron'un rolü olduğu bilinmektedir. BBC'ye göre israil Meclis Araştırma Komisyonu Sharon'u katliamdan dolayı dolaylı olarak sorumlu bulmuş, Sharon bunun üzerine Savunma Bakanlığı görevinden istifa etmiştir. *
üzerinden 30 yıl geçmiş, tarihin iki büyük utancı.
haydut devlet israil'in "kendim güvende değilsem hiç bir ülke de olmayacak" ilkesi nedeniyle çevresine ölüm saçma politikasının en kanlı sonuçlarından biri.
(bkz: waltz with bashir)
israil tarafından en az 2000 insanın öldürüldüğü katliam.
3500 e yakın insanın katledilmesi olayı. Evet.
buna halkına sahip çıkmak denir.
bu hafta bir kez daha yıldönümü nedeniyle acıyla hatırlanan insanlık suçlarıdır.
(bkz: sabra katliamı)
(bkz: şatilla katliamı)
“kampın içinde asılmış temiz çamaşırlar vardı. gökyüzü maviydi ve güçlü bir rüzgar esiyordu. birkaç adım yürüdüm, sokaklara yayılmış cesetlerden sonra başka cesetler de gördüm. ağlamaya başladım”

bu sözleri söyleyen 800 kişinin, ağırlıklı olarak kadın ve çocuğun deilk deşik edildiği malum kampa ilk giren gazetecilerden birisi olan japon kyuichi hirokava'ya ait..ve sözleri buraya aktarmaya değer kılan ise katliamın kamp içerisinde "hayat doğal akışında ilerliyorken" icra edilmiş olması..bu öyle bir insallıktan uzaklaşmış bir katliamcı psikolojisine işaret ediyor ki bunu kavramak bilgisayar başından mümkün değil.

bu katliamı yapan falanjist komutanlardan semir caca, eylül 2012 ak parti kongresine katılan davetlilerden birisidir.
israil'e katil demenin başka bir nedeni.

(bkz:  beyrut kasabı)

--- spoiler ---

saldırılarda fosfor bombası kullanıldığını belirtirken katliam sırasında bölgede bulunan dr. emel şama, "bebekleri alevlerden kurtarabilmek için hemen su dolu kovalara koymak zorunda kaldım. yarım saat sonra kovalardan çıkardığımda, vücutları hala yanıyordu. hatta morgda bile için için yanmaya devam ediyorlardı." diyerek, duruma daha da açıklık getirmişti.

gazeteci robert fisk, baskının hemen ertesinde olay yerinde gördüğü manzarayı, the ındependent gazetesinde yazdığı bir makalede şöyle aktarmıştı:
"18 eylül 1982'de sabra ve şatilla kampında bulunanlar için şaron, ardında şişmiş cesetler, tecavüz edilmiş, işkenceye uğramış ve sonra da katledilmiş kadınlar ve bebekler bırakan bir kasaptır. olaydan 18 yıl sonra bugün bu caddelerde dolaşırken katliam manzaraları hala gözlerimin önünden gitmiş değil. biraz ötede sabra camisi'ne giden yolda 90 yaşında, beyaz sakalı ve pijamalarıyla nuri bey'i görüyorum. ölü bedeninin yanı başında yün başlığı ve bastonu duruyor. ilerideki dar sokakta yemek tencerelerinin yanında yatan iki kadın cesedi var, beyinleri dışarı akmış. kadınlardan birinin karnı yarılmış. cesedin birkaç metre ötesinde çürüdüğü için bedenleri morarmış, bir çöp gibi oraya fırlatılmış bebekleri gördüm... cesetlerin kuruyan kanları üzerinde sinekler uçuşuyor, ölü bedenlerin bileklerindeki saatler ise hala çalışıyordu. tırmandığım küçük rampayı aşabilmek için etrafa dağılmış ceset parçalarını bir kenara itmem gerekiyordu. biraz ötede ise sırtından hala kan süzülen sevimli bir genç kız yatıyordu."
--- spoiler ---
görsel
görsel
israil korumasında yapılmıştır .
" lübnan kasabı " ariel şaron devrinde olmuştur .