bir kış günü sıcacık evinizdesiniz.yağmur yağıyor, pencereden seyrediyorsunuz.
böyle zamanlarda dinlenilebilecek en iyi şarkılardan biridir "saatim çalmadan".
insanı alır götürür.
dudağınızdaki bir damlayı denize döndüren şebnem ferah şarkısıdır. şarkıdan şarkıya geçilirken eğer farkında olmadan - veya yanlışlıkla - listenize eklediğinizde, çalmaya başladığında o an yapmakta olduğunuz her ne varsa bırakmanıza neden olur, sizi adeta hayattan soyutlar. bu kadar içten gelerek yazılmış ve söylenmiş kaç tane şarkı vardır bilmiyorum ama geride kalana yazılmış muhteşem bir metkup gibi. fırtına sonrası * açmasanız da kendini zorla dinletecek bir parça kendisi.
nefesimi kesen şarkı. ciddi söylüyorum duyduğum andan itibaren ciğerlerimin daraldığını hissediyorum, nefes alamıyorum. o derece etkileyici, o derece insanın içine işliyor. boğazda düğümleniyor resmen.
yaşanmışlıkların, yaşamda henüz mürekkebi kurumamışken günlüğe dökülme ihtiyacını ifade eden modern bir ağıttır. hatta kanımca "vakit kaybetmeden yazmaya başladım" sözlerinden sonraki kısım, şebnem'in günlüğüne yazdıklarıdır.
ayrıca dikkat çekmek isterim: burada kendini dallı budaklı bir ağaç olarak tasvir eden şebnem ferah, günü geldiğinde o dal ve budaklarından kendini bir ormana denk düşürür (bkz: benim adım orman). bunu da * o günden bu güne şebnem'in, sıkıntılarının üstesinden nasıl geldiğinin güzel bir göstergesi olarak düşünebiliriz. ***
saati hiç kurmayanların, gecenin bir yarısı sabahı bekleyenlerin, ve fırtınayı dün gibi hatırlayanların kendisinden bir parça bulabileceği bir şarkı, nadir sevdiğim şebnem ferah şarkılarından.