Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi
Ve belki kimbilir...
Kitap okurum
içinde sen varsın
Şarkı dinlerim
içinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim
Karşımda sen oturursun
Çalışırım,
Karşımda sen
En güzel deniz,
Henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk
Henüz büyümedi
En güzel günlerimiz
Henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek istediğim
En güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür
O şimdi ne yapıyor?
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Evde mi, sokakta mı?
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm
Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi
O şimdi ne yapıyor
Şu anda şimdi, şimdi, şimdi
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir
Her kara günümde onu bana
Tıpış tıpış getiren sevgili
Canımın içi ayaklar
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa ne bileyim
Fasulyenin neden
Bir türlü pişmediğini mi?
Yahut insanların çoğunun neden böyle
Bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor
Şu anda şimdi, şimdi
Saat dört yoksun
Saat beş, yok
Altı, yedi, ertesi gün
Daha ertesi
Ve belki kimbilir...
zülfü livaneli'nin toplum tarafından (diğer parçalarına nazaran) az bilinen, ve mükemmel finalini karşı kıyılardan bize göz kırpan nazım hikmet'in şiiriyle bitirdiği parçası.
ıslık sesi, gitar arpejleri ve bas uyumu bu kadar mı güzel olur son kısmında şiir okurken. parçanın 4. dakikasından sonra gelen bu bahsettiğim melodi, hayatımın melodisidir ve şiddetli bir duygu yoğunluğunu içinde barındırır...
uzaktan basit bir cümle gibi görünse de, çok derin bir "aşık" cümlesidir; "o şimdi ne yapıyor? şimdi, şimdi?".. nazım hikmet farkını ortaya koyar yine, tıpkı bunun gibi:
"seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum..."
"saat dort yoksun saat bes yok, saat alti gelmedin hala saat yedi..." diye giden bir şarkıydı ve bu yapısı itibariyle hep "bir mumdur iki mumdur üç mumdur da dört mumdur" şarkısına benzetirdim.
yaz başıydı gittiğinde. bir aşkın ilk günleriydi daha. aşk mıydı,
değil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? "eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.
daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman'ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erken
senin bana geç kaldığını...
virajlı bir anamur yolunda halamın kızının teybe koyup zaten kotu olan yolda iyice icimin daralmasina neden olan sarki. o yolda da o sarki dinlenmez ki kardesim.
sözleri nazım hikmet'e ait olan, bestesini zülfü livaneli'nin yaptığı güzide parçadır. dinlemeye doyulmaz, bu şarkıyı dinledikçe o kişiyi özledikçe özlersiniz. efsane konserler albümünde de çok güzel yorumlanmıştır bu eser.
nazım'ın neden büyük şair olduğunun 9568974569871236554. kanıtı sözlere sahip şiir. zülfü livaneli bestesi de güzeldir ama sözler müzikten öndedir kanımca.
sana söylemek istediğim en güzel söz henüz söylememiş olduğum sözdür...
Nazım'ın pirayesine Bursa hapisanesindeyken yazdığı şiiri ve şarkı olacağını da tahmin ettiği bir fenomendir. Zülfü Livaneli üstad gerekeni yapmıştır. Fazla söze ne hacet.