ortaçağ dinbiliminin görmezden geldiği insana dair edebiyatı,insanı konu alan bilimleri canlandırma amacı güden hümanizm anlayışının ortaya çıkması,avrupa'nın gutenberg sayesinde matbaayı tanıması ile aynı çağa rastlanır.bütün avrupa'yı etkileyen hümanizm,para ve ticaret trafiğiyle birlikte fikir alışverişinin de hızlandığı kıtada ,mekànik içinde olduğu kadar zamanı oda içinde bir iletişim ihtiyacı doğurdu.hümanizm çağının başlangıcı.
Bugünkü batıyı oluşturan kapsamlı dönüşüm ve başkalaşım süreci. Genel olarak insanımız bu sürece ilgi göstermez, bizim için önemli olan batının teknolojik gelişimidir. Kuşkusuz bu da önemlidir fakat batı üzerine, geri kalmışlık üzerine yapılan bir araştırmada mutlaka batının sanatta, edebiyatta, ekonomide nasıl geliştiğini görmek gerekir. Çünkü bugün demokrasi ve özgürlükler alanında bizden çok çok önde olan batının karanlık orta çağdan nasıl çıktığını, nasıl geliştiğini anlarsak daha sağlıklı araştırmalar ve sonuçlar elde ederiz.
islam ve türk dünyasının gerçekleştirmeye ihtiyacının olmadığı olaydır.
rönesans, batı kültürünün temeline geri dönüştür. antik yunan ve roma medeniyetlerinin üzerinde yükseldiği ictimaî, ahlakî ve edebî düzene geçiştir. bu bakımdan rönesans, ''gerici''dir. o dönemde gücünün zirvesinde olan osmanlı imparatorluğu'nun rönesansı taklit etmesi için geçerli bir sebebi yoktu. zira rönesansta bilimsel gelişme diye bir şey yoktur. bu devirde insanların düşünüş şekli değişmiştir, ortaya önemli bilimsel buluşlar çıkmamıştır. örneğin matbaa bu devrin icatlarından sayılsa da, 13. ve 14. yüzyıldan itibaren osmanlılarda işletilen matbaalar olduğunu biliyoruz. üstelik bu devir, kesintilidir. örneğin italyan rönesansı 1494'te biter. çünkü fransa, italya'yı işgal etmiştir; italya'yı ''bilimsel düşünce, sanat, ilim, irfan'' fransız askerlerinin elinden kurtaramamış ve böylece italyan rönesansı sona ermiştir. bundan sonra kilisenin karşı devrimi başlar. engizisyonlar 1500'lerde kurulur, ''dünya dönüyor'' diyen galileo cezalandırılır. sultan fatih'in sarayında küresel trigonometri ile uğraşan osmanlı alimleri, rönesansı izlemiş ama taklit etmemiştir. çünkü bunun için gerekli hiçbir şart mevcut değildir. sistemi oturmuş bir osmanlı devleti, yeni bir düzen kuran batılılardan etkilenme gayesinde olmamıştır.
bu dönemden sonra güç kaybeden osmanlı devleti'nin rönesansa en çok benzeyen devri, lale devridir. rönesansta ne yaşanmışsa, aynıları yaşanmıştır, bu sefer doğu kültüründe. lale devri, bir zevk ve sefahat devri değildir; aynı zamanda osmanlı'nın avrupa'dan çok önce küçük sanayi işletmelerinin temelini attığını bir dönemdir. fakat patlak veren bir isyanla bu dönem sona ermiştir. burada büyük bir ipucu vardır: devletlerin ilerlemesi, ancak sulh ile olabilmektedir. uzun sulh dönemlerinde osmanlı devleti, her zaman kendisini toparlamıştır. lale devri ve abdülhamid devirleri buna örnektir. osmanlı'nın yıkılışı da, topraklarının bolluğu yüzünden sürekli savaşlarla boğuşmasından ileri gelir; esasen osmanlı bilim ve teknikte çok geri değildi, dünyadaki ilk telgraf hattını batılılardan evvel çekmişti, sultan aziz devrinde dünyanın en büyük 3. donanmasına sahip olmuştu, teselya harbinde termofil geçidini 24 saatte geçmiş, yunanlılar ''türkleri 6 aydan evvel beklemiyorduk'' diye hayret etmişlerdi.
belki de batıyı taklit etmek yerine ''endülüs emevileri devrine dönme'' gayesinde olan bir modernleşme programı tertip etseydik, şuan bu halde olmazdık.
rené guénon der ki; "aydınlanma, rönesans, eldivenin içinin dışına çevrilmesinden ibarettir." yani yeniden yaratılan bir şey yok, var olanın içinin dışına çevrilmesi işlemi yapılıyor. asli esaslar gelenek'te var rönesans onları alıp ters çeviriyor. bununla beraber aydınlanma çağının geçirdiği evrelerin hiç birinde ruh maddeden kopmadı. koptuğu zannedildi ama tarih sayfaları aralandığında bir çok oluşumun arka planında hep ezoterik akımlar olduğu ortaya çıktı.
(bkz: mahmut erol kılıç)