Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından yazılmış 6000 sayfalık Kur-an tefsiri ve asrımızın meseleleri ışığında iman hakikatlerinin ispat edildiği eserler
Anlamak için önemli miktarda arapça sözcük bilgisi gerektiren matbaa ürünü. Apaçık ve herkesin anlayabileceği iddia edilen kuran üzerine, hem de anlaşılamayacak bir dille bu kadar laf kalabalığı yapmak da ne kadar mantıklıdır bilinmez.
hocası abdulhakim arvasi hazretlerinin sözünü dinlemeyerek, asrın kutb-u medarı imam-ı rabbani hazretlerinin kuran'ı kerim tefsiri varken yazılmış tefsir kitabidir. süphesiz ki kıymetli bir eserdir ama can sıkıcı fitnelere sebep olma ihtimali düşünülmeden yazılmıştır.
iman hakikatları ve iman hakikatlarını asrımızın anlayışına göre izah ve ispat eden Bediüzzaman hazretlerinin 14 ciltlik dev eseri.
Ayrıca bu eser hakkında, bir sayfasını bile okumamış, okusa dahi onda birini anlamamış insanların atıp tutmasını komik buluyorum. Ezbere konuşmak kolay nasılsa.
toplandıklarında birisinin kürsüden okuyup diğerlerinin uyuyarak dinlediği külliyat. o cemaate mensup bireyler ( tanıdıklarımın ekserisi ) kuran ı kerim okumayı bilmezler lakin her bireri bu külliyatı hsbc kredi kartlarıyla nt den 6 taksite sipariş ederler.
daha çok iman konusunda yoğunlaşmış said nursi kitabı. anlaşılması güç bir kitaptır. halen birçok osmanlıca kelimelerden arındırılmamış olması ise ilginç bir konudur.
çok kıymetli bir külliyat ama günümüzde tesir gücü oldukça zayıfladı. ağır bir dili var. anlamak öyle kolay değil. kaç tane insan tanıyorum gençken hevesle bu kitaplara okuyup ileride bir halt olmayan. buna ben de dahilim. ahir zamandayız kalplerimiz körelmiş hiçbir şey fayda etmiyor.
şakirtlerin yanlarından bir an bile ayırmadıkları; yanılıp yakılıp soru sorduğunuzda ilk sayfayı açıp seslice okumaya başladıkları; içinde olmadık saçmaların olduğu zırvalar bütünü.
örnek: radyoyu içindeki meleklerle açıklamıştır said-i kürdî bunlardan birinde.
kendi yaşamımdan örnek:
ankara-istanbul arasında ucuz diye numarasız bir bilet alıp trene bindim. dört-beş kişi oturuyoruz. hâliyle selâm verdim. badem gözlü genç de aramızda olunca memleketini sordum. doğu türkistan türkü'ymüş. gündüz yolculuğu olduğundan lâf lâfı açtı. sigaralar içiliyor falan (numarasız ya kim öper yasayı). anladık ki çocuk nurcuların kancasına takılmış. biri iki soru sordum; ık mık etti. sonunda dayanamayıp "arkadaşı çağırayım da anlatsın." dedi ve "yapma etme" demeye kalmadan fırladı... neyse sohbet sürüyor... sonunda biri içeri "esselâm-ı aleyküm" diye girdi.
tipi tarif edeyim de siz anlayın ilk gördüğümde aklımdan geçenleri:
ayva tüyünden hâllice bıyık. kafada takke. kıçında şalvar. sırtında cübbe. genç olmasına karşın kolormatik gözlükle de kombinasyonu tamamlamıştı.
neyse efendim. doğrudan lâfa daldı.
- siz misiniz şunları şunları soran?
+ benim.
çantasından zırt diye koca bir kitap çıkartıp ilk sayfadan başladı okumaya. okudu. okudu. okudu...
bitsin diye sabırla bekliyorum ama yok. bitmiyor. bir ara tüm kitabı okuyacak sandım... sonunda dayanamayıp okumasını kestim. "okuma. bir düşüncen varsa gel karşılıklı tartışalım. yoksa oradan okuyup da kafa ütüleme" dedim. ne yapsa beğenirsiniz? biraz ileriden başka bir sayfadan başladı okumaya!!! doğal olarak bu kez o kadar beklemedim. kestim ve "haydi canım..." çektim.
sadece belagat sanatıyla bile okunabilitesi yüksek kitapçıklardır.sosyal hayatta cümle kurarken, kendini ifade ederken zorluk çekenlerin ilacıdır.tek kelimeyle herşeyi anlatabilme sanatının öğreticisidir.güzel türkçemizin bozulmamış daraltılmamış zengin haliyle yazıldığı eserlerdir.bir cümle ile sayfalar anlatır.hayretle cümleyi tekrarladığın zamanlar çok olan külliyat.