arkadaş senelerdir ben ve benim gibiler söylüyor, yazıyor, çiziyor. bu olayın kenan evren ve ihsan doğramacı bok yemesiyle oluştuğunu, çok yanlış olduğunu yazdık çizdik. bu hükümet zamanında da değil, öncekilerde de süleyman demirel'in olsun, ahmet necdet sezer'in olsun atamalarında haksız davrandığını söyledik. hele sezer in 1 oy almış yani sadece kendisine oy atmış rektörü ataması vardı ki o ayrı bir komeiydi, sonra akparti iktidarı başladı, onlar da bunu kullanmaya başladılar, özellikle de cumhurbaşkanlığı na abdullah gül geldikten sonra yök başkanı olarak yusuf ziya özcan'ı atadıktan sonra bu komedi de ibre akparti ye dönmüş oldu, bu sefer de onlar bunu kullanmaya başladılar.
bu sistem baştan aşağı kötü, balık baştan kokmuyor artık, bayatladı bile, bozuldu, kediler köpekler yemeye başladı. ama insanlar yeni yeni uyanıyor, eee günaydın.
o oy kullanan akademisyenlere de, o kadar akademik aşamaları geçip doçent ve profesör olmuşsunuz ama bu sistemi idrakınız maalesef yok, demek ki kağıt üzerinde doçentsiniz veya profesörsünüz, gerçek anlamda bir asistan bile değilsiniz, bu sistemin kötülüğünü, bu sistemle bir bok olmayacağını anlayıp o seçimlerde sandık başına gitmeyen, bunu protesto eden bir akademisyen gördünüz mü? hep aptal gibi koştur koştur giderler sanki verecekleri oyun değeri varmış gibi, yazık, onlar da yeni uyanıyor, onlara da günaydın...
bir de 3 kuruş için rektörlükten istifa edip, milletvekili olmaya çalışırlar. 2-3 milletvekilinin maaşından bile fazla alıp da meclis için istifa etmek nedendir.
olmayan seçimlerdir üniversite senatosu güya seçimle 6 aday belirler cumhurbaşkanı da bu adaylar arasından birini, aldığı oy oranına bakılmaksızın atar. üstte bir çok arkadaşım uzun ve güzel bir şekilde yazmış ve görülen o ki bir çok üniversitede benzer usulsüz ya da memnuniyetsiz atamalar varken son olayların bu kadar parlatılması işin içinde başka işler olabileceğini düşündürüyor.
akademik teşkilat yönetmeliğinden;
--------------------------------------
Rektör adayı seçimleri gizli oyla yapılır. Oy veren öğretim üyeleri oy pusulasına yalnız bir isim yazabilir. Birinci toplantıda öğretim üyelerinin en az yarısının hazır olması aranır. Çoğunluk sağlanamadığı taktirde toplantı kırksekiz saat ertelenir ve nisap aranmaksızın seçim yapılır. Geçerli oylara göre en çok oy alan altı kişi aday olarak seçilmiş sayılır. Adayların eşit oy almaları halinde öncelik sırası kura çekilmek suretiyle belirlenir. Seçim sonucu bir tutanakla tespit edilerek, tutanak ve aday olarak belirlenen altı kişinin özgeçmişleri rektör tarafından Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına gönderilir.
Yapılan seçimde aday sayısı altıdan eksik olduğu taktirde rektör adayı belirleme işlemi tamamlanmamış sayılır. Bu durum Yükseköğretim Kuruluna bildirilir ve her seferinde en geç bir ay içinde yeni aday seçimi için görevdeki rektör, öğretim üyelerini tekrar toplantıya çağırır. Yeni rektör atanıncaya kadar rektör veya vekilinin görevi devam eder.
Rektörlerin yaş haddi altmışyedidir. Ancak rektör atanmış olanlarda görev süresi bitinceye kadar yaş haddi aranmaz.
--------------------------------------
öğretim üyeleri (yard.doç,doç ve prof) ilk 6'yı seçer, yök'e gönderir, yök'te aday sayısını 3'e indirir cumhurbaşkanına gönderir.
mevzuu bu. görüldüğü üzre, ben bir üniversitede prof olsam ve seçime sadece 6 aday girse, bana bir oy çıksa bile, rektör olma şansım var, yeter ki nakışlı olayım.
içinde bulunduğumuz haziran ayı içinde bir çok üniversitede yeni rektörlerin başa gelmesiyle tekrar gündeme gelen konu. zira mevcut rektörlerin çoğu iki dönemdir rektörlük yapmakta ve yeniden aday olamamakta. bu durum da yeni gelen rektörün vaatlerinini ne olacağını öğrencilerin merak etmesine yol açıyor.
***
her gelen rektör tıpkı siyasetçilerimiz gibi seçilmeden önce bir sürü vaatte bulunmakta, görev süresi dolup dönüp bakıldığında ise vaatlerinin aksine üniversiteyi eskisinden daha beter bir hale getirmektdir. öyleki seçilen rektör, seçim döneminde kendisine rakip olan öğretim üyelerine ve taraftarlarına zorluklar çıkarmakta ve üniversitedeki itibarlarını zedelemeye çalışmaktadır. bazen işi aşırıya götürüp üniversitenin tamamında bir kadrolaşma eğilimine gittikleri de görülmektedir.
***
bu yaşananların çoğu yaşadığımız ülke için 'normal' şeyler gibi durmaktadır. çünkü başa gelen siyasetçilerimiz de genelde liyakatın değil de sadakatın ön planda olduğu davranışlar içinde bulunmaktadır. yeni seçilecek rektörlerin daha önceki kötü örneklerden ders alıp bilim adamına yakışır davranmasını istemek tek dileğimiz.
neden yapıldığı bilinmez. formaliteden seçim. çünkü cumhurbaşkanı kimi isterse onu seçiyor. evet, yeni bir olay değil. farkındayız. sonuca bağlı kalınmıyorsa neden yapılıyor peki? cumhurbaşkanı seçimsiz olarak şu belirlesin dese yeter. cumhurbaşkanı fark etmeksizin, makamdakinin keyfine kalmış.
Yıllardır saçma sapan bir şey olmasına rağmen bir takım kesimin ses çıkaramadığı, sistemi değiştirmediği, herkesin bir şekilde idare ettiği, ancak bugün bu silahın alehlerine karşı dönmesi ile o kesimin büyük tepkisini gösterdiği sistem...
eee bugüne kadar siz çoğunluğun tercihine saygı göstermezseniz, yeri geldiğinde 1 oy alan kişinin atanmasına ses çıkarmazsanız, öğretim üyesi dışında üniversite bünyesinde çalışan kişileri yok sayarsanız, "gün gelir hesap döner" kuralı devreye girdiğinde hiç ağlamayacaksınız.
nasıldır bu sistem öğretim üyeleri (yrd.doç. ve üstü) giderler sandık başına oylarını kullanırlar, ilk bakışta "ne kadar demokratik bir sistemiş" gibi görünür, ama daha işin başında çarpıklık başlar, öğretim üyesi olmayan yani yrd.doç. altı olan, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, idari personel, hizmetliler bu işin dışında tutulur, yani üniversitede söz sahibi olmak için siz öğretim üyesi olmak zorundasınız yoksa sizin bazı şeylerde hakkınız yoktur. bu olay, ilkokul da sınıf başkanı seçiminde sınıfın haylaz, tembel veya notu orta derece olan öğrencilerin oy kullanmasını engellemeye benzer. halbuki seçilen(daha doğrusu atanan) rektör tüm çalışanların rektörü değil midir? yoksa sadece öğretim üyelerinin hizmetinde midir? bu yanlış biiir.
neyse öğrtim üyeleri kullandılar oylarını, diyelim ki prof. dr. hüdede hedüdü en çok oyu aldı, seçildi mi? hayııır, bu hüdede hedüdü ile beraber en çok oyu alan 6 prof. çıkarlar yök heyetinin karşısına, eee beee kardeşim o zaman seçim tantanası niye yapıldı? seçim olmadan direk 6 kişiyi seçselerdi de gönderselerdi yök'e, yapılan masraf, öğretim üyelerinin zamanından çalınma, bir sürü bürokrasi ve detay, neyse bunlar çıkarlar yök'ün huzuruna tek tek hesap verirler. yök "ne yapacaksın bakalım rektör olunca" der, rektör adayları da tek tek "şunu şunu yapacam, bunu bunu yapacam, bunu bunu yapmayacam, bunu bunu yaparsam iki gözüm önüme aksın, ölümü görün..." şeklinde hesap verir, sonra yök bir oylama daha yapar ve 6 adayı 3 e düşürür. burada en çok oy alan prof. telef olacağı gibi, sırf 6 kişilik liste dolun diye sadece kendine oy atmış, yani 1 oy almış prof. bir anda ilk 3 te kendine yer buluverir. Peki iş burada biter mi, hayııır. yanlış etti ikiiiii.
bu 3 seçilen çankaya'ya gider, bu listede birinci sırada olan aday atanır mı, hayııır, cumhurbaşkanı ile yakın olan, fikirleri ile aynı olan düşüncedeki prof. adayı atanıverir. o prof. isterse üniversitedeki seçimde 1 oy alsın, isterse yök'ten gönderilen listede 3. sırada gitsin, zerre kadar önemi yoktur, cumhurbaşkanı tarafından atandı mı iş biter. yanlış üüüüç...
sonra da niye dünyada ilk 500 üniversite arasında türk üniversiteleri yok, neden teknolojimiz, bilimimiz bu kadar geri diye hayıflanıyoruz.
işte düne kadar bu sitemle idre edip, seslerini çıkartmayanlar, bugün bu sistemin kurbanı oldular. eee bugüne kadar bu yanlışları düzeltmezseniz, "keser döner sap döner dün gelir hesap döner..."
Yıllardır saçma sapan bir şey olmasına rağmen bir takım kesimin ses çıkaramadığı, sistemi değiştirmediği, herkesin bir şekilde idare ettiği, ancak bugün bu silahın alehlerine karşı dönmesi ile o kesimin büyük tepkisini gösterdiği sistem...
eee bugüne kadar siz çoğunluğun tercihine saygı göstermezseniz, yeri geldiğinde 1 oy alan kişinin atanmasına ses çıkarmazsanız, öğretim üyesi dışında üniversite bünyesinde çalışan kişileri yok sayarsanız, "gün gelir hesap döner" kuralı devreye girdiğinde hiç ağlamayacaksınız.
nasıldır bu sistem öğretim üyeleri (yrd.doç. ve üstü) giderler sandık başına oylarını kullanırlar, ilk bakışta "ne kadar demokratik bir sistemiş" gibi görünür, ama daha işin başında çarpıklık başlar, öğretim üyesi olmayan yani yrd.doç. altı olan, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, idari personel, hizmetliler bu işin dışında tutulur, yani üniversitede söz sahibi olmak için siz öğretim üyesi olmak zorundasınız yoksa sizin bazı şeylerde hakkınız yoktur. bu olay, ilkokul da sınıf başkanı seçiminde sınıfın haylaz, tembel veya notu orta derece olan öğrencilerin oy kullanmasını engellemeye benzer. halbuki seçilen(daha doğrusu atanan) rektör tüm çalışanların rektörü değil midir? yoksa sadece öğretim üyelerinin hizmetinde midir? bu yanlış biiir.
neyse öğrtim üyeleri kullandılar oylarını, diyelim ki prof. dr. hüdede hedüdü en çok oyu aldı, seçildi mi? hayııır, bu hüdede hedüdü ile beraber en çok oyu alan 6 prof. çıkarlar yök heyetinin karşısına, eee beee kardeşim o zaman seçim tantanası niye yapıldı? seçim olmadan direk 6 kişiyi seçselerdi de gönderselerdi yök'e, yapılan masraf, öğretim üyelerinin zamanından çalınma, bir sürü bürokrasi ve detay, neyse bunlar çıkarlar yök'ün huzuruna tek tek hesap verirler. yök "ne yapacaksın bakalım rektör olunca" der, rektör adayları da tek tek "şunu şunu yapacam, bunu bunu yapacam, bunu bunu yapmayacam, bunu bunu yaparsam iki gözüm önüme aksın, ölümü görün..." şeklinde hesap verir, sonra yök bir oylama daha yapar ve 6 adayı 3 e düşürür. burada en çok oy alan prof. telef olacağı gibi, sırf 6 kişilik liste dolun diye sadece kendine oy atmış, yani 1 oy almış prof. bir anda ilk 3 te kendine yer buluverir. Peki iş burada biter mi, hayııır. yanlış etti ikiiiii.
bu 3 seçilen çankaya'ya gider, bu listede birinci sırada olan aday atanır mı, hayııır, cumhurbaşkanı ile yakın olan, fikirleri ile aynı olan düşüncedeki prof. adayı atanıverir. o prof. isterse üniversitedeki seçimde 1 oy alsın, isterse yök'ten gönderilen listede 3. sırada gitsin, zerre kadar önemi yoktur, cumhurbaşkanı tarafından atandı mı iş biter. yanlış üüüüç...
sonra da niye dünyada ilk 500 üniversite arasında türk üniversiteleri yok, neden teknolojimiz, bilimimiz bu kadar geri diye hayıflanıyoruz.
peki bu yanlışlar nasıl düzeltilebilir, üniversitelerimiz nasıl dünya seviyesine gelebilir, işte benden nacizane tavsiyeler:
1. öncelikle öğretim üyesi ve öğretim üyesi olmayan farkı aradan kalkmalıdır. evet sadece prof. dr. lar rektör adayı olmalı ama oy kullanma hakkı da genişletilmelidir. o üniversitede çalışan kadrolu, yıllarını kurumuna vermiş kişilerin de oy kullanması sağlanmalıdır(bunda belli bir kriter getirilebilir mesela en az 5 yıl hizmette bulunmuş öğretim görevlisi veya en az 10 sene hizmette bulunmuş teknisyen veya hizmetli gibi, tabii ki daha dün başlamış bir elemana da oy hakkı verilmesi saçma olur). çünkü seçilecek rektör tüm çalışanların rektörü olacaktır, sadece öğretim üyelerinin değil. seçimler sadece belli bir merkezde değil her birime sandık konularak, kişinin kadrosu hangi birimde ise o birimdeki sandıkta oyunu kullanmalı(mesela x üniversitesinin y ilçesindeki meslek yüksekokulu'na sandık konulmalıve sadece o sandıkta o yüksekokulda çalışan kadrolu elemanlar oy kullanmalı veya rektörlük kadrosunda olan elemanlar rektörlükte kurulacak sandıklarla oy kullanmalılar, gibi...) ve seçimler derslerin olmadığı gün olan Pazar günü yapılmalıdır(tabii ki o pazar günü ösym veya açık öğretim sınavlarına da denk gelmemelidir).
2. yök seçimlerde sadece denetçi olarak görev almalıdır, onun da nedeni seçimin sağlıklı işleyebilmesi, herhangibir hile, aldatmaca yaşanmaması içindir. hangi üniversitede seçim olursa yök o üniversitenin tüm birimlerine elemanlarını göndermeli ve o elemanlar seçimin sağlıklı bir şekilde işleyip işlemediğini kontrol etmelidirler. eğer bir usulsüzlük veya bir kuralsızlık varsa o zaman müdahale etmelidirler.
3. seçimde en çok oy alan aday, tartışmalara yer vermeyecek şekilde, eğer yök temsilcileri seçimin kurallara ve usule uygun olarak yapıldığını onaylarlarsa, ertesi gün(yani pazartesi sabahı oluyor) veya üniversitenin büyüklüğüne göre en geç 2-3 gün içinde de olabilir, devir-teslim töreni ile görevine başlamalıdır. yok adayların yök'e gitmesi yok cumhurbaşkanı'nın ataması gibi saçmalıklara son verilmelidir. böylece cunmhurbaşkanı'nın üniversiteler üzerindeki yetkisi tamamen kaldırılacaktır. bu ayrıca yeni rekörün zaman kaybetmeden görevine başlamasına neden olacağı için üniversitede işler çabucak yürümesini sağlayacaktır.
çözüm benim önerdiğimdir, daha iyi çözüm fikri olan varsa buyursun yazsındır...
sistem tamamen, balık baştan kokarcasına yanlış, ancak önceki cumhurbaşkanları ağır aksak, kör topal, arada sırada da da olsa arada öğretim üyelerinin veya yök ün istediği rektörü atıyordu. en azından kendi önüne gelen 3 kişilik listede kendine yakın rektör yoksa bile, o 3 kişiden birini atıyordu.
şimdi erdoğan ne yök ü takar ne de üniversitedeki öğretim üyelerini, kendi istediği profesör ilk 3 sırada önüne gelmesin, ortalığı yıkar, hatta o liste hazırlanmadan evvel yök ü arar, "ne yapın edeceksiniz prof. dr. hedüdü bedüdü yü ilk 3 te önüme koyacaksanız" diye emir bile verir. hatta bunla da kalmaz üniversitelerin seçimlerine bile müdahale eder, işi baştan garantilemek için.
bu da üniversitelerin sonunu getirir, yükseköğretim zamanla çöker, zaten zor ayakta duran sistem artık iflas eder, bakın önümüzdeki dönemde pek çok üniversitede seçimler var, bakın ne tiyatrolar dönecek...