bugün

beyoğlunun en düzgün mekanlarından biri. sahne alan gruplar açısından farklı ve kaliteli seçeneklere sahip.
eski yerini sıkca ozleten ama yine de gayet guzel eglenebilinen mekan.
iki dakikada bir,bira icer misiniz diye soran,istemesenizde cesitli yuz mimikleri ile sevimli gorunmeye calisan,bu sefer icersin anlaminda bakislar atan garsonlari olan mekan.buna karsin eglenmek icin guzel bir yerdir o ayri.
sabaha karşı sapıtarak ayaklarınıza bira şişeleri seren varoş tiplere rastlanılsa bile bayan olarak rahat eğlenebileceğiniz bir yer..
Gecenin ilerleyen saatlerinde tam istediğim gibi eğlenirken neden çıktığını anlayamadığım bir kavga üzerine bir çok kişinin terk ettiği beyoğlundaki mekan.
atlas pasaji nda bulunan bir dukkan
eskiden aynı sokakta sağa dönünce limonun oldugu yerde hizmet veriyordu ama sora taşindi eski yeri daha bi sicak ve samimiydi zannımca.
kolpa nın cıktığı mekandır.
güzide bir brit-pop hatta brit-rock (nasıl olacaksa o) grubu. dağıldılar ama solistleri "solo" albümle devam ediyor.-şükür ki-

(bkz: jarvis cocker)
su içerisinde ince taneli malzemenin dağılmasıyla oluşan karışım.

pulpın ağırlığı = suyun ağırlığı + malzemenin ağırlığı

(bkz: flotasyon)
atlas pasajında bulunan ve farklı underground tarzı kıyafetler satan mekan..çalışanları da hafif ukala olur genelde..ama iyidir..gerçi biraz pahalıdır ama olsun..
(ing.) posa.
cumartesi geceleri wade in cıkarak eglendirdigi mekan. giriste kişi bası 10 ytl talep ederler, pazarlık yapmak lazım gelir.
arkadaşın 'ya midem bulandı benim ayakta durmaya halim yok, hade çabuk iç gidelim' demesiyle sandalye arayışı içine giren ben;
'şu sandalye boş sanki?'diye sordum ve arkamı döndüm. sandalyenin üstünde şapka vardı. şapkaya dokunarak ayakta yanımda duran çocuğa sordum bu sizin mi diye..
ellediğim şeyin şapka değil de yere çömelmiş olan birinin kafası olduğunu anladığımda çok geçti. o gece güldüğümüz kadar başka neye güldük hatırlamıyorum ama iyi ki oturtmamışım arkadaşın üstüne *
öyle her gecesi bir başka olaylı olan benim güzel mekanımdır..
universite gencliginin sevdigi taksim'de bolca bulunan mekanlardan biri. tuvaletleri sirf varmis gibi gostermek icin pisuvarlarla bezenmistir nitekim bir ise yaramazlar, yukardan bosaltirsiniz asagida ayakkabilariniz sirilsiklam olur. ayrica mekandan ayrildiktan sonra uzerinize sinecek sigara kokusu da uzerinize yapisir, kuru temizleme masrafi cikarir. en azindan sise bira veriyorlar da ne ictigimizi biliyoruz. matah bi' yer degil.
kapıdaki bilal abisiyle, içeride çalışanları aposuyla şükrüsüyle soneriyle barda görkemiyle pulp'ı pulp yapan burakla, ev kelimesinin dört harflisidir bu mekan. ayrıca üst katta sucuk ekmek yapılmaktadır, alkol aldıktan sonra acıkan deli bünyeler için geceye son nokta koyulur.
güzel grup.
Adım Nick Belane'di. Fakat şuna ne dersiniz: Mesela birisi "Harry! Harry Martel ! " diye bağırsa, "Evet, ne var?" diye cevap verirdim. Yani herhangi birisi olabilirdim. Ne farkeder? isim nedir ki?

(bkz: charles bukowski)
bara dizilip koloni halinde tekilla şat yapabilitenizin yüksek olabilitesi olan yer. ama mekan küçük.
içerdeki çalışanlar bira satmak için aşırı derecede sosyal baskı yapıyorlar. yahu tamam,güzel mekan, şarkılar da güzel ama bir soluklanalım. biz de biliyoruz içmeyi ama devletin verdiği kredi yetmiyor hepsine.
bukowski'nin son romanıdır. diğer kitaplarından farklı olarak bu kitabın kahramanı henri chinaski değildir.
pulp, adına yakışır ucuzlukta bir roman.
bukowski'nin yazarken hiçbir edebi kaygı taşımadığı bir kitaptır.
kaybeden bir dedektifin yaşamınıdan bir kesit aktarılır.

ancak, bukowski dayanamayıp 13. sayfada chinaski'ye bir selam çakar:

"Red'in sahaf dükkanına doğru yürürken garip bir sıkıntı hissediyordum içimde...
Red dükkanındaydı.
-"şanslısın" dedi red. "sarhoş chinaski biraz önce buradaydı. yeni aldığı pelouze marka posta tartısıyla övünüp duruyordu."
-"kafanı takma ona." dedim...
bir aralar ismi zürih olan mekandır.
ince taneli bir katı maddenin su içine dağılmasıyla ortaya çıkan karışım.
Hey Bukowski,

bu sıkıcı hayatlar, bu lanet kurallar, bu aptal saptal zorunluluklar ve beyinsizlikler içerisinde viski içmeden kafayı buldurmuş,
revolverin tetiğini çekmeden beni katil etmiş,
dünyaya doymadan uzaylı yapmış,
uzaya doymadan dünyaya geri çağırmış,
tanımadığım taş hatunlarla ekşınlaştırmış,
kurşun yemeden öldürmüş,
suçsuz yere dövdürmüş,
durup dururken sövdürmüş,
hiç hesapta yokken birilerinin defterini dürdürmüş,
tüm sıkıntıları anlık da olsa yerin altın gömdürmüş.
işbu ya, beni, "dürmüş"lü kafiye arayanlar kervanına sürdürmüşsün...

kralsın moruk! pulp'ın da, alayını taşağa sardırmasıyla, ayrı bir kral.
(bkz: pulp fiction)