O kadar para verdiğime üzüldüğüm filmdir. 200 milyon dolar hasılatı nası yapmış bi türlü anlamış değilim. Bi de IMDb puanı 7.7.
Ama filmde bi kaç açık buldum. ilki, bu gemi mürettebatı 2 buçuk yıl boyunca uyuyor. Ama saç sakal kılda hiç bir uzama yok. Ne iş?
ikincisi, bu kadın, doktor shaw yaratıcımızla buluşmaya gidiyor, yaratıcısının uzaylı olduğunu düşünüyor, ama boynunda haç var, tüm olaylar bitince başına kötü olaylar silsilesi gelince tanrım çok özür dilerim diyor. Namık kemal'in ziya paşa'ya dediği gibi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
filmin iki artısı vardı bana göre. Animasyonlar ve charlize theron. O kadın mı ya. Mükemmel bişey.
Sonuç olarak eğer filmin ikincisini çekmek gibi bir planları varsa bu hayati hataya düşmesinler.
31 sonrası pişmanlığı gibi edit: kafam bi yıl önce nerdeydi bilmiyorum ama bu filmi beğenmeyen aklımı sikiym. harbi bak. bildiğin kaburga kemiğimi aldırıp sikiym kafamı. bu nasıl beğenilmez arkadaş. bi kez daha izleyince filmin iç yüzünü tam anladım. müthiş bir zeka müthiş bi kurgu.
ayrıca filmin ikincisi çekiliyor, çıkacak. bu da bana kapak olsun.
alien'in yapımcısı ridley scott tarafından çekilmiş mükemmel bir film. zaten filmin sonu da alien'e bağlanıyor. tavsiye edebilirim. fakat illaki 3d izlemenize gerek yok. çünkü 3d özelliğini hissettiğiniz pek fazla sahne mevcut değil.
bir de yerçekimi detayını atlamasaymış çok daha tatlı bir film olabilirmiş kanımca. adamlar uzaya gidiyor ama lömbür lömbür yürüyor yani. hiç olmazsa birazcık yer çekimsiz ortam havası verilseydi keşke. ama değişik ve güzel olmuş.
film fena değil. efektleri vs. filmdeki teknoloji çok iyi. ama bu adamların egosu beni öldürecek.
filmdeki esas oğlan Dr. Holloway, yaratmanın kolay iş olduğunu, bunun için "a piece of dna and half a brain" dna parçasının ve yarım beynin yeterli olduğunu söylüyor. adam sanki kumandanın pili bitmiş de köşedeki bakkaldan pil almaya gidiyor. hacı sormazlar mı adama dna yla yarım beyni nereden bulacaksın diye. hadi oldu buldun tamam lan, nerede insan yapacaksın, toprağa gömüp keçi gübresi mi vereceksin, diye sormazlar mı adama? abi adamlarda böyle bir her şeyi biliyorum ayakları, biz yaparız havaları öldürüyor beni.
mitolojide tanrıların elinden ateşi çalıp deli gibi insanların arasına koşmuştur. insanlara ateşi vermiştir. olimpiyat ateşi geleneği o zamandan kalmadır.
ridley scott'ın 2012 yapımı vasat bilim kurgu filmi. michael fassbendercharlize theron gibi isimler oynuyor filmde.
oyunculuklar fena değil bilim kurgu sevenler için güzele yakın bir film olabilir ama tam olarak güzel bir film değil bence.
bitişinde kafada fazlaca soru işaret bıraktı. tamam bilim kurgu her zaman kafada soru işareti bırakır ama bu soru işareti o soru işaretlerinden değildi sanki.
imdb puanı yüksek olan genelde ya yerden yere vurulan ya da ridley scott'ı anlamıyorsunuz şeklinde serzenişlerde bulunarak beğenilen filmdir. imdb puanı 7.6'dır film için gayet yüksek. bana sorarsanız 6.9 falandır bu film. vasat, fena değil bir iki dandik bilim kurgu filmi izlesem gözümde değeri biraz daha artar o kadar.
yaratılışçılık propagandası yapan bir bilim kurgu olması da ironi değildir de nedir? yönetmenin bilerek yaptığını düşünmüyorum.
izledikten sonra kafanızda ki düşüncelerin, sorulara dönüşeceği bir film. ilk film olarak pek izleyiciyi bağlamasada, ikinci devam filmini -ben beklemiyorum ama- bekleyenler vardır.
-Kafka'nın kısa öykülerinden biridir,
prometheus'tan söz eden dört söylence bulunuyor elimizde: birincisine göre, prometheus, tanrılara ihanet ederek sırlarını insanlara ilettiği için kafkas dağlarındaki kayalıklara kıskıvrak zincirlenmiştir ve tanrıların yolladığı kartallar tarafından karaciğeri yenmektedir; ama prometheus'un ciğeri yendikçe büyümekte, büyüdükçe yine kartallara yem olmaktadır.
ikinci söylenceye göre, prometheus, kartalların aralıksız gagalamasının acısıyla, zincirlendiği kayaların giderek daha içerisine gömülmüş, sonunda kendisi de bir kaya parçasına dönüşmüştür.
üçüncü söylenceye göre, prometheus'un tanrılara ihaneti aradan geçen binyıllar içinde unutulmuş, tanrılar unutmuş, kartallar unutmuş, prometheus'un kendisi unutmuştur.
söylencenin dördüncüsüne göre, anlamını yitirip havada kalan olaydan bezilmiş, tanrılar bezmiş, kartallar bezmiş yara bezgin, kapanmıştır.
kala kala geriye açıklanamayan kayalar kalmıştır. - söylence, açıklanamayanı açıklamaya uğraşıyor. bir gerçeklik temelinden çıkıp geldiği için, yine ister istemez açıklanamaz'da sonlanacaktır.
-ayrıca franz kafka ve albert camus için bireyin yalnızlığını temsil eder.
filmin sonunda "e amk yine alien çıktı karşımıza" dediğim güzel film.. hayır anlamıyorum ota boka bu alien'ı karıştırıyorlar.. yok eski tanrılar, yok mayalar.. bilmem nelerdi derken şimdi de nerede çıktı.. bunda bir keramet olmalı böyle şeylere koyduklarına göre demek ki aranıyorlar var böyle bir şey, kıllandım şahsen..
ne kadar ezik bir film olduğunu anlamak için fragmanı film izlenmeden önce izlenir en sonunda film izlenilip bir filmin fragman kendisinden daha güzel görünüyor ve sinemasal haz veriyorsa ben bu filmden ne bekliye bilirim ki diye sorularak verilen bilet parası için bir hayalkırıkligi yasanılabilir...
Karart göklerini Zeus,
Duman duman bulutlarla;
Diken başlarını yolan çocuk gibi de
Oyna meşelerin,dağların doruklarıyla.
Ama benim dünyama dokunamazsın,
Ne senin yapmadığın kulübeme
Ne de ateşini kıskandığın ocağıma.
Şu evrende siz tanrılardan
Daha zavallısı var mı bilmem:
Kurban vergileri
Dua üfürükleriyle beslenir
Haşmetli varlığınız zar zor.
Size umut bağlayan budalalar,
Çocuklar,dilenciler olmasa
Yok olur giderdiniz çoktan.
Ben de bir çocukken
Ne yapacağımı bilmez olunca
Çevirirdim güneşe doğru
Görmediğini gören gözlerimi
Yakarışımı dinleyecek
Bir kulak varmış gibi yukarda.
Azgın devlere karşı
Kim yardım etti bana?
Kim kurtardı beni ölümden,
Kim kurtardı kölelikten?
Şu benim yüreğim değil mi,
Kutsal bir ateşle yanan yüreğim,
Her işi başarmış olan?
O değil mi coşup taşarak,
Yukarda uyuyanı aldatarak
Başımı beladan kurtaran?
Benim seni kutlamam mı gerek? Niçin?
Hiç derdine derman oldun mu sen
Derdine derman bulamayanın?
Gözyaşını sildinmi hiç
Başı darda olanların?
Kim adam etti beni?
Güçlüler güçlüsü zaman
Ve önü sonu gelmeyen kader;değil mi?
Onlar değil mi
Senin de benim de efendilerimiz?
Sen yoksa beni
Yaşamaktan bıkar mı sandın?
Kaçar çöllere giderim mi sandın?
Açmıyor diye
Bütün düş tomurcukları?
Bak işte yerli yerimdeyim;
insanlar yetiştiriyorum bana benzer;
Bütün bir kuşak benim gibi,
Acılara katlanacak, ağlayacak,
Gülecek, sevinecek,
Ve aldırış etmeyecek sana
Benim gibi!
0 doğumlu olup beğenmedim diyenleri super anlıyorum. ilk filmi sinema salonunda seyrettiğim için benim için ayrı bir anlamı vardı. bana kalırsa tam alien settinge uygun olmuş film.
anlayamayacak da pek bir şey yok aslında filmde. diğer alien filmleri ile de birlikte düşünürsek.
--spoiler--
maker/engineer/pilot ırkı alienların refahı için kendilerini vakfetmiş bir ırk. alienlara tapıyor da olabilirler. sürekli olarak alienlara bedenlerini sunuyorlar. alienlar çoğalsınlar diye. bir süre sonra da yeter artık diyorlar. uygun bir yer olan dünyayı buluyorlar ve filmin başındaki maker abi kendisini halkı için feda edip o sıvıyı içip dana larına ayrılıp kendi dnasını dünya doğasına salıyor ve yaşam başlıyor. aradan yüzbinlerce yıl geçtikten sonra da diğerleri gelip meyveleri toplamak alienlar için yeni hostlar bulmak üzere yola çıkmaya karar veriyorlar. ama bazı sorunlar oluyor ve kargo gemisinde izlediğimiz olaylar yaşanıyor.
bir ridley scott takipçisi olarak beğenmediğim film belkide beklentim çok üst düzeydeydi ama film iki saatlik bitmeyen sanat filmleri gibiydi. lafın kısası beğenmedim.
film gayet güzel, hayatın başlangıcını anlatmış ve alienların nasıl oluştuğunu anlatmışlar. benim tek anlamadığım dallama robotun yaptıkları, abi ne gavat bir davidmiş o ya. en son izlediğim robot, moon filminde ki harika iyi robottu. bu ne baş belası şeymiş amacını da anlamış değilim halen.
saçma sapan bir film.
bir çuval incirin çuvalını açmışlar , içine büyük tuvalet hemde en isalinden yapmışlar. sonrada içine vajinal akıntısı olan bir kızın 1 haftadır değiştirmediği donunu koymuşlar. sonrada çuvalın içine iyice yayılsın diye çuvalı yerden yere vurmuşlar gibi.
spoiler falan da vermiyorum. zira spoiler değil.
içine yaratık giren adam zombi olmuyor ama yüzüne asit gelen zombi oluyor. bu da yetmiyor bu zombi ekibin yarısını kesiyor ama yukarıda muhabbeti bile geçmiyor lan?
wayland: adam, her şey yolunda mı?
adam: evet. sadece kaybolan mürettebatımız süper zombi oldu ve adamlarımızın yarısını bildiğin parçaladı. ne ters gidebilir ki?
wayland: exelent!
kadının karnından çıkan kalamardan da bir allahın kulu bahsetmiyor. kendisi de bahsetmiyor bile. sanki hergün yaşanan bi hadise.
40 yıl önceki road runner -coyote zekasında olan elemanlar ise düşen direğin(burada o direk gemi oluyor) uzunluğunca kaçmaya çalışıyorlar. bunlar bir de okumuş tipler tabi.
çok güzel bir malzeme anca böyle harcanabilirdi. atmosfer, tekinsiz mekanlar , silah üretimi falan 10 numero fikirler halbuki.