ebe koylu kizi
529 (sözlük idol)
sekizinci nesil yazar 5 takipçi 59.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ben bu yazıyı kendime yazdım

    8020.
  1. sırf şuraya yazabilmek için onca zamandan sonra geldim.

    nerden başlasam pek bilmiyorum. özünde işsizim. evet birçok insan gibi. evet birçok insanla aynı durumdayım. ama herkesin üzüntüsü kendine özgü. benimki de öyle. o yüzden "üzülme geçer bu zamanlar, ben de öyleydim bak, herkes aynı be canım" gibi laflar içinde kalsın insanların.

    Hak etmiyorum. etmiyoruz. 23 yaşımda dünyayı yerinden oynatabilecek cesareti ve inancı kendimde bulabiliyorken bu psikolojide bırakılmak zorunda olmayı hak etmiyorum. etmiyoruz.

    benden beklenen çalışmaya karşılık teklif edilen ücreti hak etmiyorum. başka bir öğretmenin branş dersini bana vermeye çalışıp, tek maaşa 2 öğretmen çalıştırmaya çalışan düzenin, eğitimin ve dahi okulun ben ta amına koyayım. tüccarsınız hepiniz eğitimci değil.

    hak ettiğimi almak için reddettiğim tekliflere bakıp da beni burnu havada olmakla yargılayan insanların da ben aklını sikeyim. kusura bakmayın öğretmen ağzımla küfrediyorum ama...

    ev-okul arasında kütük gibi gidip gelmedim. okudum. alanım dışında, ideolojim dışında okumaya çalıştım. 5 yılımı akademiden daha çok şey öğrendiğim bir topluluğa verdim. başka şehirlere gittim, hiç karşılaşamayacağım insanlarla tanıştım. ankara merkezdeki apartman dairesinden çıkıp diyarbakır, maribor, tokat'taki adamın hayatını algılamaya çalıştım. derslerde adı geçen, etkinliklerinizde kullanabilirsiniz denen sanatçıları yüzeysel değil, gerçekten incelemeye çalıştım. küçük kara balık'ı okudum. çok sevdim. ben de okumak istedim, sevenler çıkacaktır diye..

    bütün bunları sertifika toplayan öğretmen mantığıyla değil, beni mutlu ettiği için yaptım. büyüdüğümü, dünyada ne kadar küçük ve önemli olduğumu hissettirdiği için yaptım. içim büyüdü. daha büyük gözlerle baktım.

    23 yaşındayım. biliyorum ki elbet bir gün iş bulurum. belki yarın belki yarından da yakın. üzüldüğüm bu değil. ne yana gitsem kapana kısılmış gibiyim. ya istemeyerek o yemeği yiyiyoruz ya da aç kalıp yapacağımız yemeğin mükemmel olacağını umut ederek bekliyoruz.

    yapacağım bir yemek var. tarifi bilmiyorum. herkes içinden geldiği gibi yapıyor. ne kadar süre pişmesi gerekir bilmiyorum. içine neler koymalıyım bilmiyorum. elim lezzetli bundan eminim. başka da bildiğim bir şey yok..

    geriliyorum çünkü yemeğe davetli başkaları da var. ülke kültürü, bağımlı aile yapısı. biz sana malzemeni verelim, tarifi söyleyelim ama sen kendi elinle yap yine yemeğini* ailesi. hal böyleyken birçok şeyi aynı anda düşünüyor işin içinden çıkamıyorsunuz.

    ben sadece kendi maaşım olsun istedim. kendi başıma yetebileyim istedim. bu ülkede özge öğretmen olarak değer görebileceğimi umdum. korkarım ki ummaya da devam edeceğim.

    ama siz yine de tereddüt etmeyin arkadaşlar. bir bayan için en iyi meslek öğretmenlik değil mi ya, yarım gün çalışırsın.. hele bir de sabahçı ise akşam eve gelir yemeğini yaparsın temizliğini yaparsın çocuğuna bakarsın. 3 ay tatilin var. bir de okul öncesi öğretmeniyseniz miss. küçük çocuklar iki oyun oynatırsınız, kağıt verirsiniz boyarlar fln..

    sonra o çocuklar da ülkenin amına koyar. ama bir bayan için en iyisi öğretmenlik...
    5 ...
  2. ben bu yazıyı kendime yazdım

    7102.
  3. insanlar çok acımasız dimi, uzaktakilerin tırmalamaya çalışması çok acıtmıyor da böyle yakınından bir laf yetiyor gibi.
    hani onlar kendi doğrularını kendi tavsiyelerini fütursuzca veriyorlar da kendilerini tatmin ediyorlar sadece. mutsuz olduğum için bana mı öyle geliyor yoksa..

    bir şeyin olmadığını, olmayacağını kabullenmek gerçekten zor. hele ki çok istiyorsan. hani durum böyleyken istiyorsun ki insanlar yorumlarını kendilerine saklasın. istiyorsun ki senin mutsuzluğuna bakıp kendilerine "iyi ki böyle şeylerim yok.." demesinler. senden dolaylı öğrenmesinler, seni öylece bıraksınlar istiyorsun yani.

    bodoslama dalıp seni darmaduman etmesinler istiyorsun. bi sussunlar artık amına koyum diyorsun. bağırıyorsun da içinde kalıyor sade.

    -zaten olmazdı. bak sen de kabul etmişsin. belliydi zaten olmayacağı. aferim sana.

    teşekkür ederim. müthiş yorum. muazzam ego sağlaması. a bu arada kalbimin sağ kenarını sikmeyi unutmuşsunuz. orayı da bi ara hallederseniz. takım bozulmasın. kırmışken devamını getirin. ah ne demek rica ederim....

    öyle güzel, öyle sakin ezip geçiyor en sevdikleriniz bile. ses çıkaramıyorsunuz. bişi diyecek olsanız, duygu sömürüsü atağıyla geri adım attırılıyorsunuz. bi siz yapamıyorsunuz amınom şu duygu sömürüsünü zaten. bi sizin aklınız ermiyor. keşke erse.

    ilk golü yemenin şaşkınlığındayken hop bir ikincisi geliyor.

    -sen iyice asileştin. hayır. olmayacak. ne sanıyorsun kendini böyle sağda solda hayvan sevince über hayvansever mi oldun, etrafa çok iyi bir insan imajı mı çizdiğini sanıyorsun...

    böyle kalıyorsun dimi. yedi kat elden de benzer sözler duymuştun. yutkunamamıştın. şimdi de en yakınından geliyor. e ne yapam ben şimdi ya. ne diyim kendime. 22 yaşımda kişilik sorgulaması yapıyorum kendime. dikkat çekmeye çalışan, dışarıya karşı imaj satmaya çalışan, marjinal görünmeye çalışan içi boş bir ego mu olduğumu mu sorayım kendime? öyle miyim?

    öf yeter be.
    2 ...
  4. dayan yüreğim

    15.
  5. diyor ki, sus otur işte geçecek. bugüne kadar kaç kere bu işin içinden çıkamam, şimdi sıçtım dedin ve bir çözüm buldun hepsine. bu da onlar gibi olur diyor. aşk olması neyi değiştirir diyor. sen aşıksın da o sikine bile takmıyor, otur oturduğun yerde ağla zırla ama sus günün birinde diyor. ezberin kuvvetli, bunu da ezberlersin beynine kazırsın, günün birinde hatırlamayı unutursun diyor. sık azıcık dişini diyor. oof.
    0 ...
  6. sözlük yazarlarının itirafları

    90190.


  7. sürekli dengeyi bulma çabası çok zor.
    çok zor alışmak. gideceğini bile bile alışmak çok zor.

    yemek olsaydı keşke hayat. açlıktan geberseydik. yedikçe doysaydık. en sevdiğimiz yemeği bile getirseler burun kıvırabilme duygusuna sahip olurduk.
    doymak istiyorum. yoksa gidemem burdan. gidemem ondan.

    3 ayda nasıl olur tüm bunlar ? nasıl hafızama kazırım, sıradanlaştırırım bu sokakları? ayaklarım nasıl beni ona götürür her defasında?
    içim neden bu kadar eziliyor gitme düşüncesi aklıma geldikçe?

    biliyorum. yokluğuna da alışırım. unuturum, onun yanında olmak, ona sarılmak, koklamak, gülümsemesinin tadını almak.. unuturum hepsini.
    insan sevebiliyorsa bir şeyi, sevmeyebilir de zamanla. doğada her şey zıttıyla varsa eğer, sevmem ben de. geçer zamanla.

    yazma. yazınca bekliyor insan..
    yazmam ben de. yazmaz o da. beklemeyiz birbirimiz. birbirimizin üzerine ipotek koyamayız ya. bekleyemeyiz o halde.
    ben seni hiç unutmıycam* derim. der. giderim. gider.

    1 hafta tişörtünü koklarım. sarılırım. benim kokumla karışır kokusu. zamanla kaybolur. unuturum varlığını. teninin sıcaklığını. unutur.

    biraz koyar. canım çok acır. ama biter. biter.
    5 ...
  8. sözlük yazarlarının itirafları

    85001.
  9. kısa dönem askerliğimin başlamasına son bir gün kaldı.
    bu son yazım evimde.
    her karesine çabucak alıştığım evimde son gecem bu.
    şimdi otobüs gelir. biner giderim.

    hayat çok garip. bu garipliğe alışamamak, sürekli dengeyi bulma çabası ise çok yorucu. eskiden bu kadar yorulmazdım. yormazdı beni insanlar. 21 yaşında hayatın en büyük darbesini yemiş biri gibi konuşmak çok uzak olduğum bir durumdu. bu klişeyi yaşadığım için inanılmaz güzelim.

    sürekli planlar yapmak, hayaller kurmak... ekmek gibi su gibi. böyle hava gibi. tanrı bir nefes almayı yaratmış bir de hayal kurmayı. ben hepsini çok sevdim. ekmeği de suyu da hayalleri de. insanları sevdim. gerçekten. bunu büyük bir iş başarmış gibi söylemiyorum ya da gururlanmak için anlatmıyorum. ben üşengeç adamım. tembelimdir de. her yere gecikirim. bilerek değil. ben zamanda ağır akıyorum. hal böyleyken büyük işleri başarmak çalışkanlara düşüyordu. basit olan sevmekti. ben de öyle yaptım. çok sevdim.

    arkadaşlarımı çok sevdim. azlardı zaten. etrafında bir sürü insanın olması kalbinde de bir sürü insanın gezindiği anlamına gelmiyordu. ben içimdeki ayak izlerini çok sevdim. her birine ayrı ayrı renkler verdim. masmavi oldu. gecekondu mavisi. gerçek evimin mavisi.

    sonra bir şeyler yolunda gitmedi.
    zülüflü sokak 11 numara. her sene duvarları boyardı annem. bahçe duvarlarını... bir sene yeşile boyadı. hiç sevmedim bahçeyi.
    biri geldi hayatımı yeşile boyadı. kim, neden bilmiyorum. öyle olması gerekiyormuş. herkes öyle dedi.
    açıklaması olmayan ya da açıklaması can yakan olaylar için kullanılan en güzel cümleydi o. öyle olması gerekiyormuş** öyle de oldu nitekim.

    olanları geri almak gibi bir isteğim yok. canımın acısı geçer elbet. geçene kadar beklerim. acelem yok. dedim ya tembel adamım ben.

    her şeye gecikirim. yerlere olduğu kadar insanlara da... bu kısım sana ait.

    bu şarkı da senin.
    ben düşündüm ki insanlar birbirlerini görür. gülümsemelerden, gözlerden, nefes alıp vermelerinin ritminden.
    ben, beni gör istedim.
    istediğim tek şey anlaşılmaktı. biri beni anlasındı tek derdim. içimdeki hüznü görebilen biri. ben anlatmadan gören. farklı sevebileceğim, başımı göğsüne koyup nefes alıp verişini dinleyerek mutlu olabileceğim biri. o kişi ol istedim. içindeki o kara deliğini görebildiğimi anla istedim. gözyaşlarımızın tadı aynıydı. belki bir dois değildi ama bu tadı da seversin sanmıştım. fazla sanrılarım varmış. sevgilin olduğunu öğrendiğimde anladım. elimden bişi gelmiyor nitekim ben duyguli bir hamsiyim. dediğim gibi kelimelere,duygulara fazla anlam yüklemem belki bundan. özür dilerim. tivitlerin bana sandım. şarkılarında yerim var sandım. bir başkasına yapılan güzellikleri çaldım. özür dilerim tekrar. bütün bunları yüzüne söyleyemem ama. içimde de tutamam. direnişin benim için yeri ayrıydı. arka bahçedeki o bank gibi, üçümüzün oturduğu senin saçlarımla oynadığın o bank gibiydi. içimde tutamam bunları. haddinden fazla duygu taşıyor cümlelerim içimde. kaldıramıyorum. sana sarılmamayı kaldıramıyorum. sıradan birymişsin gibi hmm meraba* demeyi de kaldıramıyorum. o yüzden bil istedim. yaptığım ibnelik biliyorum. üstüne yıkıyorum cümlelerimi. ama sen de insaf et anna.
    " içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var. " bütün bunları taşımak istemedim daha fazla.

    ve berkant. bu kısım da senin. bütün olanlardan sonra söyleyememiştim. ben skype konuşmalarını çok özlemiştim aslında. bugün seni göremedim evet ama skype olunca bana da çağrı atın olur mu? ayrıca seni çok seviyorum. yüzüne söyleyemem biliyorsun. varlığım varlığına armağan olsun.

    şimdi otobüs gelir. biner giderim.
    gitmeden önce

    5 ...
  10. gitmeden önce

    1.
  11. yoldan geçen adam'dan sonra irem candar'ın tekrar yüreğimizi ezerek geçişidir.
    0 ...
  12. gecenin şarkısı

    5763.

  13. tori amos- take me with you
    1 ...
  14. take me with you

    2.
  15. tori amos'un gönlümüzün diliyle seslendiği şarkısı.
    böyle denizin dibinde gezer gibi söylediği...
    böyle içinizi kanatarak geçer gibi söylediği...

    0 ...
  16. sözlük yazarlarının itirafları

    82135.
  17. kabil

    29.
  18. jose saramago'nun özünde basit ama sormaya çekinilen sorularla tanrıyı sıkıştırdığı, ironik romanıdır. okumadan geçmemeli.
    1 ...
  19. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5853.
  20. nefret ediyorum tüm mavilerden
    gecekondulardan
    annelerden
    yavru kedilerden
    ailelerden
    bağlılıklardan
    uzaklardan
    iyi niyetlerden
    annelerden annelerden annelerden annelerden anne yeter artık.
    1 ...
  21. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5834.
  22. insan birini sevmeden nasıl yaşar?

    biz çok yorulmuşuz. üzülmeye, ağlamaya, çözümler düşünmeye, anneme... hepsine yorulmuşuz.
    insan sevdiğine nasıl uzak kalır? hem özleyip hem ondan uzak kalmayı nasıl isteyebilir? annem nasıl evrildi böyle içimde?
    sorular sormaktan sıkıldım artık. bulamıyorum çünkü tek bir cevap bile. vicdanımı rahat ettirecek tek kelime bilmiyorum, yok sözlüklerde.

    annem benim kalbimde bir nasır. her gün büyüyen bir nasır. sanıyorum ki her defasında acımaz artık içim, sızlamaz kalbim. ama her defasında şaşırtıyor annem beni.
    ben çok yoruldum vicdanımın sızlamalarına kulak tıkamaktan. yapamıyorum çünkü. ağzımdan çıkan o kapkara cümleler anneme çarparken, boyarken onun yüzünü ölüyorum ben. canı yansın istiyorum en az benim kadar. bunu düşündüğüm için nefret ediyorum kendimden. içim soğumuyor bir türlü..

    seni hayatım boyunca affetmiycem dedim ona.
    şimdi yineledim bu sözümü başka bir olayla.
    ben onların çocuğuyum, annemin olduğu kadar babam da kızıyım. nasıl babamın bana zarar vermek isteyebileceğini düşünür? o arabadan çıkamasaydı diye nasıl dileklerde bulunur? bu nasıl bir kin nefrettir? ben anlamıyorum almıyor kafam. böyle bir sevgisizlik görmedim ki ben.

    yedi kat el, iyi misin diye sorarken annem nasıl gönül rahatlığıyla uyur ve bir kez bile sormaz nasıl oldu, bir şeyin yok dimi? diye...
    bu zamana kadar geçirdiğim en berbat andı, ben kimseyi kaybetmedim ölüm bana uzak, bilmem nasıl bir dünya..
    oysa o gün yanımdaydı, babamdaydı eli.. babam benim hayatım. hayatımıza dokundu elleri.
    baba iyi misin diye sorarken ezbere çıktı kelimeler ağzımdan. saçma olduğunu biliyordum çünkü, bişi olmazdı babama. olamazdı.

    hal böyleyken annem, annem nasıl olur da donuk gözlerle bakar bütün olanlara?
    bu nasıl bir nasır acır her defasında. yeter artık dayanamıyorum. anneme dayanamıyorum. bu cümleyi kurabilmeme dayanamıyorum.

    ben soğuk birisi değilim olamadım. olmak da istemedim. bazen anne-baba-kardeş fazla mı kutsallaştırılıyor diye düşünürüm. kan bağı diyor kimisi, buna hiç inanmadım. ne peki öyleyse beni bu kadar bağlayan? 21 yıllık bir hayat mı? göz aşinalığı, alışkanlık ? ? ?
    biliyorum hiçbiri değil. sebebi benim. 21 yıllık bir özge. sebebi benim yani, 21 yıldır bitmek bilmeyen, her geçen saniye benimle birlikte büyüyen sevgi..

    herkese bıkmadan düşünmeden karşılık beklemeden sundum kendimi, içimdekileri. karşılık da aldım herkesten, kimi sevgisini verdi kimi hiçliğini, kimi nahoş duygularını. bütün karşılıklarımı da sevdim yeniden. beni ben yaptılar çünkü, yürüdüğüm yollara taş oldular. kimi pürüzlüydü kimi dümdüz. ki zaten bi karşılık da istememişken kimseden kısa günün karıydı her biri benim için. ondan sevdim işte.

    anneme bıkmadan düşünmeden karşılık beklemeden sundum sevgimi. sunduk. fatma da babam da.. sırf anne veya eş olduğu için değil. meryem olduğu için. bizim yanımızda olduğu için. yüzünü görebildiğimiz sesini duyabildiğimiz için, varlığı için işte. ama anne neden sevmiyorsun ki bizi? küçük kızın olarak soruyorum "biz sana kötü bişi yapmadık neden böyle davranıyorsun bize?" canımızı yakma nolur daha fazla, senden nefret edemem bekleme benden bunu eğer istediğin buysa. sen bizi zerre düşünmezken aynısını bizden bekleme, yapamıyoruz işte, yapamıyorum. bir gün bırakıp gidiceksiniz ve ben bunları hatırlamak istemiyorum. ama anılarımda seninle mutlu zamanlarımız hiç kalmadı, hatırlamıyorum. senin gözlerine baktıkça, o hiçliği gördükçe yiyorsun bendeki mutlu anılarını. zaten çok azlar nolur, yalvarırım alma daha fazla elimden onları.

    annemsin, içimde iki gıdım değerin kaldı onu da böyle şeyler söyleyerek alma benden dedim, seni bunun için de affetmiycem dedim. iki oldu üçüncüyü kaldıramam dedim. anne nolur nefretini kusma bize, biz senin aileniz, ben kızın özge işte seni sevmekten başka bişi yapmadık nolur artık dur diyemedim. fatmanın her defasında annemin beni sevmediğini biliyorum bari yapmacık davranmasın, demesini duymak istemiyorum. onun üzülmesine katlanamıyorum, onu teselli edicek bir cümlem yok, olur mu öyle şey saçmalama o senin annen seni nasıl sevmez bunu nasıl düşünürsün* diyemiyorum.

    şöyle sakin, huzurlu, mutlu olduğumuzu hatırlamıyorum. biz ne zaman o eve taşındık hepsi geride kaldı... dedi fatma. aylar önce ben de aynı cümleyi kurmuştum...
    mutluluğumuzu o mavi boyalı evin duvarlarına gömdük demiştim. bu yüzden hep maviyi sevdim. mavi benim annemdi. koşulsuz mutluluğumuzdu. o ev bizim olan son şeymiş."biz" olmayı o evden taşınırken bırakmışız...
    anne bizi niye terk ettin?
    1 ...
  23. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5832.
  24. böyle bir soru sormamak için her şeyi yaparım.

    durdum. oh dedim daha kötü olabilirdik. birine de çarpmadık. durdum. bir saniyelik düşünceler sanki yıllardır beynimden geçiyormuş gibi durdum.

    sanatlı cümle kurma sevdam kendini o an da belli etti.
    -baba, bir şeyinin olmadığını söyle!

    nasıl bir ses tonuydu hatırlamıyorum. kalbim delicesine çarpmıyordu biliyorum. korkuyordum. tedirgin bir korku. bir şekilde cevap istiyordum. iyiyim ya da kötüyüm. sesini duymaktı isteğim o an.

    +iyiyim. sen iyi misin?

    olabilecek cevapların en güzeliydi. düz, vurgusuz, olabildiğine soğuk ama canlı, hayatta.

    -ben de iyiyim, hadi çıkalım.

    camlar elimi kesmesin diye dikkat ettim, çıktık. babama baktım, bana baktı, güldük. en iyi bildiğimiz şeyi yaptık. birbirimize sarılmaktan ziyade birbirimize bakıp gülmek bizi rahatlatabilecek tek şeydi.

    türk insanı, yardım sever ve evet gerçekten iyilik sever. onlarca insan, teşekkür ederimler, sağolunlar, iyiyizler... bitmek bilmeyen bir yalnız kalma ve eve gitme çabası daha doğrusu isteği.

    bugün babama demiştim ki, bak ben olmasaydım sana kim yol arkadaşı olucaktı? nası eğleniyoruuz baksanaaa!!!
    güzel yol arkadaşlarıyız biz babamla.
    yolda alakabak arayan, durup yemek yemekten zevk alan, patlamış mısır, meyve yiyen, aynı anda su içen, radyonun sesini açıp-kısan..
    birbirine gülen insanlarız.

    bugün her şey olup bittikten sonra eve geldiğimizde birbirimize tekrar bakıp gülebildiğimiz için çok mutluyum.

    ve böyle bir soğuk kanlılığı tekrar yaşamamak için elimden geleni yaparım.
    0 ...
  25. sözlük yazarlarının itirafları

    79988.
  26. hayatımın en mutlu günündeyim sanırım.
    ve bu sefer fark ettim ki hayat çok garip. inanılmaz bi mizahı var.
    daha bir hafta öncesine, saatlerce araştırmasını yaptığım şey, beni alt üst eden şey.
    oha cümle kuramıyorum. hiç susmayan, konuşmaktan büyük haz alan ben, konuşamıyorum.
    TEYZE OLUYORUUUM SÖZLÜÜK !!!!!!
    oha. çok güzel. yaof çooook güzel.
    4 ...
  27. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5763.
  28. iyi bok yedin.
    hiçbir şey değilse bile bu gerilim seni öldürücek.
    birinin seni rahatlatmasına çok ihtiyacın var ama gıkını çıkaramıyorsun. çıkaramazsın ki.
    sayılı gün hani çabuk geçiyordu?
    oy.
    beklemek zor. korkuyla beklemek karın ağrısı. dinsin artık nolur.

    edit: oh lan. bir karın ağrısına bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi.
    2 ...
  29. ahmet şahbaz

    24.
  30. katil olduğunu kimse unutmayacak !
    çünkü sen halk tarafından mahkum edildin ahmet şahbaz !
    1 ...
  31. ümit gültekin

    1.
  32. hadsiz ve terbiyesiz üslubu ile ankara üniversitesini yıldıran, yüksek lisansını aldığı eğitim bilimleri fakültesi için "eğitimden adam çıkmaz zaten, eğitimci olduğunuz belli..." ifadelerini fakülte öğrencilerine kullanan, fuzuli kişiliktir.
    0 ...
  33. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5506.
  34. allah benim belamı versin de kurtulalım hepimiz.
    ben öyle büyük şeyler bekleyen bi adam değilim.
    biri bana dese ki özge al taş, senin için buldum. ben sevincimden ölürüm.
    biri bana dese ki gel sana bi sarılıyım. ben başka bişi istemem.
    öyle büyük beklentilerim de yoktu insanlardan.
    omuzlarına yaslanıp uyumaktı tek isteğim.
    acıkmışsındır bak sana çubuk kraker aldım deseler benim için yeterdi.
    ama ben ne yaptım ki bütün bunların hepsi kocaman istekler oldu çıktı anlamadım.
    kendime bir dost seçiyim dedim, ağzıma sıçtı gitti.
    birini seviyim dedim, hık dedi pık dedi bacımsın dedi.

    dünyadaki en saçma insanlar bile güvenebilcek birilerini bulmuşken, birinin elinden tutup destek alarak yürürken ben niye karabatak oldum böyle. ben kimin tavuğuna kışt dedim.
    ben bu kadar mı kötü biriydim?

    şimdi daha güzel anladım ki, bu zamana kadar yaptığım en iyi şey burdan gitme kararıymış. 5-6 ay farketmez. çekip gidicek olmak en iyisiymiş.
    ne diyim
    turnam gidersen mardine turnam yare selam söyle.
    1 ...
  35. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5498.
  36. ben bu kadar abartmış olamam.ben bu kadar abartmış olamam. ben bu kadar abartmış olamam. ben bu kadar abartmış olamam. ben bu kadar abartmış olamam. noluur biri bişi söylesin, ben bu kadar abartmış olamam. biri desin ki özge kim olsa öyle anlardı, sen kendi kendine hayallere dalmadın. biri desin ki senin bi hatan yok. biri desin nolur. ben bu kkadar abartmış olamam. ben bu kadar abartmış olamam. lütfen, yalvarırım biri bişi söylesin. böyle güzel ağzıma sıçılmadı daha önce. nasıl davranılır bilmiyorum. ne denir, nasıl düşünülür bilmiyorum. lütfen, ben, ben bu kadar abartmış olamam. nolur biri bişi söylesin.
    3 ...
  37. çütik

    1.
  38. üniversite bünyesinde bulunan tek tiyatro topluluğudur.
    üye alımlarında ismini yazdıran herkesten belli bir miktar üyelik ücreti alırlar ki 800 başvuru aldıklarını söylemektedirler.
    topluluktan çıkmak isteyenlere giriş ücretleri iade edilmez. üyelerden her ay aidat toplanır.
    bütçelerinin maşallahı vardır. hele ki düzenledikleri tiyatro festivalinin de ücretli olduğunu hesaba katarsak...

    adlarını duyurmak istedikleri belli. fakat yanlış yöntemi seçmişler gibi görünüyor. sert durarak, kıla tüye eleştiri yaparak istediklerini pek elde edemeyecek gibiler. bir insanın hele ki tiyatroyla ilgilenen bir insanın düşmemesi gereken en büyük hataya düşmüş, " biz olduk" tavırlarına bürünmüşlerdir. sanırlar ki kendi yorumları en iyidir. dramaturgi raporu bir onlarda sağlamdır.

    haklarını yememek lazım, araştırmalarını belli ki derin yapıyorlar. fakat şunu da bir türlü anlamıyorlar, derine indikçe büyük resmi kaçırıp detaylarda boğuluyorlar. detayları birleştirip genel bir çerçeveye varamıyorlar...

    festivallerine gelen ekiplerin oyunlarını en önce kağıt kalem not tutarak izlemekten ve oyun bittikten sonra kendi içlerinde toplanıp "oyuna nasıl giydirebiliriz, gelen ekibi nasıl sıkıştırabiliriz" diye düşünmekten de vazgeçmeliler. kabalıktan öteye geçemiyorlar zira.

    eleştirel yaklaşımlarını beğenmekle beraber üsluplarını değiştirmelerini öneririm.
    0 ...
  39. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5310.
  40. ne yazıcaksın kendine özge.
    otur dinle mamak türküsünü. bu şarkıyı neden sevdiğini anla.

    korkma, değişmiyceksin. insanları sevmeye devam ediceksin. çok insana güvenip, az insanla bir yolu paylaşıcaksın. belki çoğu zaman yalnız yürüyceksin.
    merak etme, şu an hissettiğin kadar can yakıcı olmıycak senin için. zaman her şeyin üstünü örter bik bik diye klişe bir insan da olmıycaksın endişelenme.

    hee, sen büyüdün ve kirlendi dünya.... bir de ankaraya öyle yakışırdı ki kar ı yaz. mişink kompleyt olsun.

    o kadının dediği doğru, sen insanları seviyorsun. sen içten gülüyorsun. sen hala büyüyorsun.
    bu kadar ağlaman bundan. büyüdüğünü sandın.

    ben nasıl güvenicem şimdi başkalarına, demiyceksin merak etme. sen sevmeye devam et. sevmekten kim usanır?
    2 ...
  41. ben bu yazıyı sana yazdım

    15889.
  42. sizinle konuşmama kararı aldım.
    konuşmamaktan ziyade vakit geçirmemeyi düşünüyorum.

    hayatta başıma gelebilicek en berbat şeyi ikinci kez yaşıyorum. annemin beni piyon olarak görmesi bitti şimdi dostlarım başladı.
    çok güzel devam edin.
    ben sizin piyonunuz değilim.

    çok gülüyorum, çok neşeliyim ya ben hani, hani ben her şeyi alttan alabilecek kapasitedeyim ya. hani özge nasılsa umursamaz** ya.
    teşekkür ederim, benim kırılabileceğimi hiç düşünmeden abandığınız için. sorun değil ben hallederim. aman size bişi olmasın.

    aramızdaki güven ilişkisinin sorgulanması... sorgulanıyorsa zaten bir sorun varmış bizde.
    ne diyim. gidiyorum zaten. herkes rahatlasın.

    gidene kadar da öyle boş başak takılırız, vakit geçiririz. bizim de arkadaşlık ilişkimiz böyleymiş meğer.

    herkes kendi egosunda, takıntılarında sağolsun. varolsun. her şey gönlünce olsun.

    edit: oo o takımda çok sakat varmış zaten. ben leylaymışım hala. eh ne diyim. sen de mi leyla? içelim leyla.
    1 ...
  43. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5299.
  44. bana garip bişi oldu.

    yoğunluğum azaldı. şeffaflaştım sanki. sanki bıraksan duvarların içinden geçebilirim gibi. insanların içinden takılmadan geçebilirim gibi.
    ruh gibi olmak dedikleri bu mu?
    eğer öyleyse ruh gibiyim.
    ruhtan ziyade bir düşünceden ibaretim.
    ne dersleri, sınavları ne de insanları umursuyorum.
    en yakınımdakilerle bile zorunluluktan konuşuyorum.
    doğruyu söylemek gerekirse insanlarla konuşmaya üşeniyorum. içim sıkışıyor.
    onları dinliyorum, algıladığımı belli edici geri bildirimler veriyorum. ama gözlerim onlara donuk bakıyor.
    onlar farkında mı bilmiyorum. ama ben o donukluğu hissediyorum.
    kanım akmıyor sanki. sanki damarlarımda akışkan bir sıvı yok da bal mumu varmış gibi. insanlarla konuştukça donuyormuş gibi.

    etrafıma bakıyorum sadece. boş başak gözlerle bakıyorum. mutlu ya da mutsuz değilim. hiçbir şeyim hepsinden ziyade.
    öyle boşlukta salınıyorum. öyle pamukçuk gibi, kavak poleni gibi ağır aksak salınıyorum.

    niye böyle oldum? mertcan yüzünden mi? aklıma soktuğu belirsizlik yüzünden mi?

    miray aradı sonra da elçin. nefes alıp verir gibi konuştum. tonlamasız vurgusuz. düz. ne diyceklerse desinler de bir an önce kapatayım. nefes alıp vermeye devam edeyim diye düşündüm.

    annemle konuşmuyorum doğru düzgün. babamı özlediğim için onunla konuşmaya çabalıyorum sadece.
    ecelerin yanındaydım bugün. ben geçmişimi özlemişim. onları bildiğin özlemişim. bir tek onların yanında neşeliyim, eskisi gibiyim.

    bana garip bişiler oldu. sanki bi uğur böceği olmuşum. bir kız çocuğu beni yakalamış. parmakları arasında yürütüyor beni. beni izliyor. her adımımı. ben yürüyorum, tam parmağın ucuna geldim uçmaya hazırlanırken, kız parmağını koluna götürüyor. bana yürüyecek yeni bir yol yaratıyor. hiç bıkmadan usanmadan yürütüyor, yürümemi izliyor. yol bir yere gitmiyor.

    kağıttan bir gemiyim gerçekten. yüzüyorum, yüzüyor muyum ?
    1 ...
  45. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5279.
  46. gidiyim ben gidiyim.

    gördüm. birine karşı bişiler hissedersin. belki aşk belki sevgi belki pişmanlık. her neyse. hissedersin. ve özeldir o kişi senin için. sana özeldir. ona mesaj atarken ya da ondan mesaj beklerken farkında olmadan bin bir kere oynar yüz kasların. mimikten mimiğe girersin. ve en belirgin özelliği birini sevmenin; onunla konuşurken ya da mesajlaşırken suratında oluşan tebessümdür.

    tebessümünü gördüm. hiç hoş değildi.

    insanlar karmaşık yaratıklar. evet. ben de öyleyim. kafam hep karışık. ama, ama ne bileyim.
    tebessümlerin bir başkası için varsa, başka bir insanın yüzünde tebessüm oluşturmak istemenin anlamı nedir ?

    madem bir başkasına ışıldayacaktın neden gelip perdelerimi açtın?

    ben hayal kurarım. çok da güzel kurarım. tutamazlar beni. hal böyleyken reva mıdır bu bana ?

    elimde hep hayal kırıklıkları mı olmaz zorunda ?

    gidiyim ben en iyisi.
    4 ...
  47. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5242.
  48. uykun var. git yat. kimse seninle hayatı paylaşmak istemiyor işte. anlatıcak çok şeyin olabilir, konuşmak için çıldırabilirsin ama napalım yani özge. kimse bilmek istemiyor bunları. bazen sen de anlatmak istemiyorsun. sen zaten çok değişik şeyler istiyorsun. sen iyisi mi git yat. bir gün biri elbet seni dinlemek ister. o günü bekle. bu sefer bekle.
    3 ...
  49. gecenin şarkısı

    2841.
  50. gecenin şarkısı

    2813.
  51. nilüfer-haram geceler.

    3 ...
  52. haram geceler

    54.
  53. durduk yere geceyi zehir zıkkım eder insana.
    gerçi bu şarkıyı dinliyorsa insan, gecesi çoktan boğazında düğümlenmiştir ya. neyse.
    5 ...
  54. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5209.
  55. ben bu yazıyı kendime yazdım

    5161.
  56. çok acele karar veriyorsun bazen.
    karar da vermiyorsun aslında, bodoslama dalıyorsun.
    ne istediğini biliyor musun acaba?

    aklım başımda değil ki, sebebini bilmiyorum.
    ben biliyorum, düşünmeye üşeniyorsun artık. üşenme. bari ona üşenme be özge.
    0 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük