hem yazın ortasında nerden gelirsin ki aklıma. kavrulurken toprak sıcaktan 'pencereden kar gelmesi' neden bu kadar duygulandırır beni? o ses tonu, o bağlamanın sesi ve her şey bu kadar mı oturur yerine hüzünlenmek için.
Kapkaranlık bir odada, suskunluğa doymuş ağızların kapatıldığı, bakmaya mecali kalmamış gözlerin bakmadığı bir odada, pencereden kar geliyor...
Üşür mü onlar?
Duyar mı karın yere dokunuşlarını?
Ölüm onlara da dokunmuş mudur böyle nazik?, böyle yumuşak?
Sanmam...
Pencereden kar geliyor, rüzgarın nezdinde...
Kar soğuğunu yakıştırıyor odaya,
Ya ölüm?
Sıcağı sıcağına, uçsuz bucaksız bir an mı?
Pencereden gelen karın mütevaziliğini yansıtan ayna mı?
winamp'tan rastgele çalan şarkılar eşliğinde sözlükte dolaşırken denk geldi şimdi. girişi ile birlikte anladım canımın yanacağını. sessizliğin hakim olduğu şu saatlerde beni yerin dibine sokacağını bile bile değiştirmedim şarkıyı. saygısızlık etmek istemedim belki de, bilmiyorum. bildiğim tek bir şey var ki bu şarkı insanın içine işliyor. yüreğinize bir şey oturuyor sanki. özellikle ailenizden ve sevdiğinizden uzaktaysanız, yaralıyor.
erkan oğur' un icra ettiği versiyonundaki kopuz ve cura birlikteliği, psikolojinizi yerle bir edebilir. üzerine de erkan oğur' un yanık sesi eklenince; pencere başında elinizde çay fincanı ile bulursunuz kendinizi. göz yaşlarınız kar taneleri ile yarışır. öyle bir bunalıma sokar adamı bu şarkı.