boş, gereksiz bir film.. sonunda amerika intikamı aldı diyo övünülüyo ya o nagazaki'den, hiroşima'dan başka bişey değil.dikkatli olun mesajı veriliyo diğer ülkelere de.akıllı olun diyolar resmen.amerikalılarda beyaz çamaşır asarken vuruluyo nedense.onların tek suçu zaten beyaz çamaşır asmak zaten.harcanan paraya ve zamana yazık.tam bir amerika propagandası!
hawai adalarında bir liman. 7 aralık 1941 günü japonların "niitakayama 1208'e tırman" mesajı ile yüzlerce avcı ve bombardıman uçağı ile, abd'nin 18 gemisini batırdığı, 347 uçağın kalkamaz hale getirildiği ve 4 bin abd askerinin öldüğü baskının yapıldığı liman.
küçük atom bombalarını çöllerde denemekten sıkılmış, savaşa girmek için iyi bir nedene ihtiyaç duyan abd başkanı roosevelt'in saldırıdan önceden haberdar olduğu, (müttefikler "niitakayama 1208'e tırman"ı çözüp onlara bildirmişler) fazla hasar almamak için kullanılmayacak kadar eski uçaklarla, birkaç gemi bıraktığı, asıl hedef olan uçak gemilerini limandan gönderdiği söylenir.
filmden çıktığımızda, "japonların dersini vermiş amerika", "bu amerika bu yüzden tüm dünyada sevilmiyor, teroristin, savaş yanlısının dersini veriyor" şeklinde yorumları duyunca tam notunu verdim filmin :başarılı bir hollywood yapımı.
filmin afişiyle ilgili rs ne la'nın güzel bir entrysi vardı.
neyse işte o afişte ne görüyorduk biz? çamaşır asan bir kadının üzerinde, saldırmakta olan japon uçakları. hemen çözümleyelim, çamaşır asan kadın, amerikan halkının masum olduğunu anlatıyor, kadın; masum ve herşeyden habersiz, kendi halinde amerikan halkının simgesi, çamaşır iplerinin asılı olduğu direkler haç şeklinde, amerikan halkının bir şey kosunda tepki vermesini istiyorsan din'i işin içine sokmalısın. * sayılarının bu kadar fazla olması ise, japonların ne kadar acımasız olduğunu gösteriyor.
reklam çözümleme hocam nurdan taşkıran görse gurur duyardı.
ikinci dünya savaşında amerika'nın japonya'nın tepesine atom bombası atmak için dört elle sarıldığı bahanesidir.
"albeni yeme bahaneleri"nden bile daha bahanedir.
"sen benim limanımı bombalarsan ben de senin neslini kuruturum!"
ve hala japonya'da sakat çocuklar geliyor dünyaya...
filme gelince,
baştan sona bol soslu amerikan emperyalizmine bulanmış, tamamen propoganda niteliği taşıyan, "amerika cici japonlar tu kaka" filmidir.
yakışıklı, beyaz tenli, iyi giyimli ve çok seksi gülümseyişleri olan amerikan subaylarının yanında, bir buçuk metrelik çopur suratlı japonların ne ehemmiyeti olabilirki zaten?
japonlar, işi gücü zarar ziyan yapmak olan çekirge sürüleri, bizim amerikan subaylarımız ise özel hayatları ve aşkları olan iyi yürekli insan evlatlarıdır. vatanseverlerdir. filmden çıkan az gelişmiş beyin sahibi insanlar "iyi oldu japonlara şerefsizler onlar da bombalamasaydılar kardeşim!" demişler,
dolayısıyla film misyonunu başarıyla yerine getirmiştir.
an itibariyle tnt de yayınlanan amerikan propagandalı film.
bu filmi ilk izlememin üzerinden yıllar geçmiş olsa bile hala ölen dostunun sevgilisine bir şekilde göz koyan elemanın yaptığını içime sindirememişimdir.
en komik tarafıda 2 dunya savaşında zenciye ödül verilme sahnesidir o yıllarda zenciler otobuste dahil rahat oturamazlardı beyaz insan gelince kalkma zorunlukları vardı (bkz: Rosa Parks).
Japon imparatorluk Donanması'nın, 8 Aralık 1941 sabahı, Hawaii adalarının Oahu adasında bulunan Amerikan Pearl Harbor askeri üssüne karşı düzenlediği sürpriz saldırıya verilen addır.
Pearl Harbor saldırısının amacı, Büyük Okyanus'ta gerçekleşebilecek olan muhtemel bir Amerikan askeri müdahalesini önlemekti. Saldırı sonucu; 12 Amerikan savaş gemisini ciddi hasara uğramış veya batmış, 188 savaş uçağı imha edilmiş, 2.403 Amerikan askeri ile 68 sivil hayatını kaybetmiştir. Bununla beraber Pasifik Filosu'nun üç uçak gemisi, üssün önemli tankerleri, denizaltılar ve fabrika gemileri gibi unsurları limanda olmadığından zarar görmekten kurtulnuştur. Bu bakımdan, askeri olarak başarılı sayılmayan bir saldırıdır.
siyasi ve askeri yönüyle değil de her izlediğimde içindeki en iyi arkadaşın ve sevgilinin ihaneti boğazımı düğümleyen film. insanların ne kadar bencil, ne kadar nankör olabileceğini gösteriyor. her izlediğimde sanki ben aldatılmışım gibi boğazımı düğümlüyor, kalbimi acıtıyor. öyle bir durumun nasıl bir izahı, çözümü olabilir ki? öyle bir duruma düşen insan ne yapabilir ki? hayatında bir daha nasıl mutlu olabilir ki? nasıl tekrardan yeni bir sayfa açabilir ya da nasıl eskisi gibi olabilir ki? bu soruların hiçbirinin cevabı yok benim açımdan.