bugün

amerika birleşik devletlerinde bundan hemen hemen 50 yıl önce meydana gelen ırk ayrımcılığına karşı göz önüne çıkan ilk siyah tenli kadındır. daha sonra zenci amerikalı vatandaşların özgürlük mücadelesinin simgesi olmuştur. 1955 yılında alabama eyaletinde otobüsü'ün ön koltuklarının beyazlara ait olmasına rağmen, o koltuklardan birine oturarak kalkmamış, akabinininde bir yıl hapis yatmıştır, onun bu tavrı zencilerin kamu hizmetlerinden yararlanmama gibi protestolarına neden olmuş ve amerikan federal mahkemesi yasakları bir yıl sonra kaldırdı.

1999 yılında time dergisi tarafından 20. yüzyılın insan hakları savunucusu seçildi ve ödülünü bill clinton'un elinden aldı.
''Sivil haklar annesi
Rosa Parks

Zenciydi, ama ayağa kalkıp da bir beyaza yerini vermedi. Onun oturuşu, bir sivil dayanışma ve direnişi başlattı. Sonunda yasalar değişti ve zenciler haklarına kavuştu.

1 Aralık 1955 günü, Rosa için sıradan bir gündü. Terzi olarak çalıştığı butikteki işlerini bitirmiş, evine dönüyordu. Otobüse ön kapıdan bindi, parasını ödedi, indi, arka kapıdan tekrar bindi. Rosa zenciydi ve ön kapıdan binmesi yasaktı.

Olayın geçtiği yıllarda Montgomery * genelinde bir uygulama vardı. Otobüslerin ön sıraları beyazlar için ayrılmıştı. Siyahlar ancak arka kısımda kendilerine ayrılmış olan sıralara oturabiliyorlardı. Orta kısımda oturabilmeleri, ancak ayakta beyaz yolcu olmadığı sürece mümkündü. Otobüse binen herhangi bir siyah yolcu önce ön kapıdan binip parasını ödüyor, sonra inerek arka kapıdan tekrar biniyordu, ama yeteri kadar şanslı ise! Kimi zaman şoförler, siyah yolcunun arka
kapıdan binmesini beklemeden gazlayıp gidiyor, parasını ödemiş olan yolcu da öylece ortada kalıyordu. Rosa böyle bir olayla 12 yıl önce, 1943 yılında da karşılaşmıştı. O zaman Rosa'yı otobüse almadan giden şoför, şimdi tekrar Rosa'nın karşısındaydı: James F. Blake.

Rosa'nın deyimiyle, 1 Aralık günü Blake'in yine hain bir görünümü vardı. Ama Rosa yine de otobüse bindi. Neyse ki, bu sefer Blake Rosa'nın para ödedikten sonra arka kapıdan tekrar binmesine fırsat verdi. Rosa otobüste orta sıralardan birinde, bir adamın yanına oturdu. Ancak üç durak geçtikten sonra otobüse binen beyaz yolculardan biri ayakta kalmıştı. Montgomery kanunlarına göre otobüste orta sıralarda oturan siyah yolcuların kalkıp ayaktaki beyaza yer vermeleri
gerekiyordu. Blake de bu kanunlara dayanarak Rosa'nın ve aynı sırada oturan diğer üç siyahın ayağa kalkmasını istedi. Hepsi itiraz etmeden kalkarak yer verdi, ama yorgun olan Rosa oturmaya devam etti. Gerçi yorgun olmasa da yer vermeyecekti; çünkü hergün tekrarlanan bu sahneyi oynamaktan bıkmıştı. Blake, Rosa'nın göstermiş olduğu bu ''küstah'' tavır karşısında çok sinirlendi, el frenini çekip hızla Rosa'nın yanına gitti. Ona yerinden kalkmasını söyledi. Aksi takdirde kendisini tutuklatacağını hatırlattı. Rosa ise çok sakin bir şekilde cevap verdi: ''Nasıl isterseniz...''

Blake, hızla otobüsten indi ve az sonra iki polisle geri geldi. Polisler Rosa'ya neden yerinden kalkmadığını sorduklarında o, açık ve net bir şekilde cevap verdi: ''Ayağa kalkmam gerektiğini sanmıyorum.'' Polislere neden bunu yaptıklarını sorduğunda ''Bilmiyorum. Ama kanun kanundur ve siz tutuklusunuz'' cevabını aldı. Rosa hiç sorun çıkarmadı. Polislerden birisi çantasını, diğeri alışveriş torbasını aldı. Birlikte polis aracına bindiler.

Bu tarihten sonra Montgomery'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bir dayanışma örneği Rosa'nın tutuklanma haberi, siyahlar arasında yıldırım hızıyla yayıldı. Rosa'nın dostları hemen devreye girip kefaleti ödediler ve Rosa aynı gün serbest kaldı. Hemen ardından annesi ve eşi Raymond'la yaptığı görüşme, sadece kendisinin değil, Montgomery'de yaşayan bütün siyahların kaderini belirleyecek olan bir görüşmeydi. Rosa, siyah Don Kişot olacak, Montgomery'nin ayrımcı yasalarıyla mücadele edecekti.

Aynı gece Kadınlar Siyasal Konseyi toplandı. Toplantıda siyah çocukların gittiği okullarda dağıtılması için el ilânlarının hazırlanmasına karar verildi. ilân metni, kısa ve netti: ''Sizden, bütün siyahlardan, tutuklama ve yargılama hadisesini protesto etmeniz için, gelecek Pazartesi otobüslere binmemenizi istiyoruz. Bir günlüğüne okula gitmeyebilirsiniz. Eğer çalışıyorsanız işyerinize taksiyle veya yürüyerek gidebilirsiniz. Ama lütfen, çocuklar ve yetişkinler, Pazartesi günü otobüse binmeyin.''

Ertesi gün 35 bin ilân basıldı ve bütün şehirde dağıtılmaya başladı. Aynı gün, otobüslerdeki bu ayrımcılığa karşı nasıl mücadele edileceğini konuşmak üzere siyah liderler toplantıya çağrıldı. Toplantı sonunda, Rosa'nın duruşmasının yapılacağı 5 Aralık günü otobüslere binmeme kararı alındı. Boykotun öncüsü olarak, daha sonra efsaneleşecek bir isim, Martin Luther King seçildi. Cuma günü geldiğindeyse, bütün şehir artık boykottan haberdardı.

5 Aralık 1955 Pazartesi günü geldiğinde King ve diğer liderler gergin bir şekilde güne başladılar. Yaptıkları ilk iş, siyahların boykota katılıp katılmadıklarını tespit etmek oldu. Duraklara gidip beklemeye başladıklarında büyük bir sürprizle karşılaştılar. Yağmurlu havaya rağmen geçen otobüslerde tek bir siyah yolcu bile yoktu! Siyahlar gidecekleri yerlere yürüyerek, taksi tutarak, bisikletle, hattâ katırla gidiyorlardı. Bazı siyahlar bir araya gelerek taksi tutuyorlardı. Bazı siyah taksi şoförleri ise taksilerini o gün dolmuş gibi işletiyorlardı; her siyahtan otobüs parası kadar 10 cent ücret alıyorlar, her otobüs durağında durarak gidiyorlardı. Böylece her siyah yolcu okuluna, işine vaktinde yetişebiliyordu.

Bu sırada Rosa'nın duruşması başlayıp bitti. Yarım saat süren duruşmada Rosa, eyalet yasalarına karşı gelmekten dolayı suçlu bulundu ve 14 Amerikan doları para cezasına mahkûm edildi. Artık Temyize gitmekten başka çare yoktu.

Aynı gün öğleden sonra, Montgomery iyileştirme Birliği kuruldu. Başkan olarak, Martin Luther King seçildi. Henüz 26 yaşında olan King'in burada yaptığı konuşma -aynı zamanda yıldızının parlamasını sağlayan konuşma- hafızalara bir daha hiç silinmeyecek bir şekilde kazındı. King, şunları söylüyordu:

''Bir zaman gelir, insanlar artık usanır. Bize uzun zamandır kötü muamele edenlere ayrı tutulmaktan, küçük görülmekten usandığımızı, baskının acımasız ayakları tarafından tekmelenmekten bıktığımızı söylemek için bu akşam burada bulunuyoruz.''

King konuşurken, sözleri alkışlarla sürekli kesiliyordu. Bu konuşmayı böylesine unutulmaz yapan, önemle üzerinde durduğu şeydi: her ne olursa olsun, asla şiddete başvurmamak. ''Bu problemimizi şiddete başvurarak çözemeyiz. Şiddete karşı şiddetle cevap vermemeliyiz.''

Konuşmanın sonunda, bilmeden boykotun başlamasına sebep olan Rosa, bütün seyircilerin kendisini görebileceği bir yere çıktı, ama hiçbir şey söylemedi. Söylemesine gerek de yoktu. Ayrımcılığına karşı orada dimdik duruyordu. yakın bir gelecekte ''sivil haklar annesi'' olarak anılmaya başlanacağını bilmiyor olsa da.

Şiddetten uzak bir boykot kilisede yapılan toplantıda bütün zenciler ortak bir karara vardılar: Boykota, haklarını alıncaya kadar devam edeceklerdi. Önceleri bu karar, ırk ayrımcılarını hiç rahatsız etmedi. Çünkü onlar siyahların gitmeleri gereken yerlere, özellikle de işyerlerine geç kalmayı daha fazla göze alamayacaklarını, boykota en fazla birkaç gün devam edebileceklerini düşünüyorlardı. Oysa hiçbir şey sandıkları gibi olmadı. Zenciler örnek bir dayanışma
gösterdiler. Yine şehir içi otobüslerine binmediler, yine bir araya gelerek taksi tuttular, yine yürüyerek veya bisikletle işlerine gittiler...

Montgomery'de otobüslerle yolculuk yapanların yüzde 75'i siyahtı ve boykota siyahların hepsi katılıyordu. Bu yüzden şehir içi otobüsleri işleten firma kısa zamanda zarar etmeye başladı. Ama firmanın tutumu da, eyalet kanunları da katıydı. idareciler, boykota katılanların tamamının fakir ve kalabalık ailelere mensup olduğuna, bu yüzden boykotun fazla
süremeyeceğine ikna edildiler. Günler haftalara, haftalar aylara döndü, ama değişen hiçbir şey olmadı. Zenciler aynı kararlılıkla boykotu sürdürdüler. Firma ise çareyi önce otobüs sayılarını azaltmakta, ardından da 10 cent olan bilet ücretini 15 cent’e çıkarmakta buldu.

Siyahlar, otobüsleri kullanarak uzak yerlere gitmedikleri için, alışverişlerini de evlerinin çevresindeki dükkânlardan yapmaya başlamışlardı. Bu da şehirdeki mağaza sahibi beyazları zarara uğratıyordu. Sinirleri iyice gerilen beyazlar, çareyi zencileri tehdit ederek boykottan vazgeçirmeye çalışmakta buldular. Ama zenciler, aldıkları öğüdü asla akıllarından çıkarmıyorlardı: ''Bu problemimizi şiddete başvurarak çözemeyiz. Şiddete karşı şiddetle cevap vermemeliyiz.''

Bazı ırkçı beyazlar, sabırları taştıkça şiddet olaylarını arttırdılar ve işi bu sözlerin sahibi Martin Luther King'in evini bombalamaya kadar vardırdılar. Olay sırasında evde King'in eşi ve iki aylık çocuğu da bulunuyordu. Neyse ki, onlara hiçbir şey olmamıştı. King, olayı duyar duymaz evine koştuğunda dışarıda zencilerden oluşan öfkeli bir grupla karşılaştı. Ama King, burada da aynı öğüdü tekrarladı ve onları yatıştırdı. Zenciler yine aynı sakinlikle, aynı ağırbaşlılıkla eylemlerini sürdürdüler ve şiddete asla başvurmadılar. Öncesine göre tek bir fark vardı: Birbirlerine daha çok kenetlenmişler, birbirlerine daha çok destek olmaya başlamışlardı.

Bu arada Montgomery iyileştirme Kurumu da boş durmamış, şehir içi ulaşımı sağlayan otobüs firmasını ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle mahkemeye vermişti. Nihayet 2 Haziran 1956'da mahkeme sonuçlandı ve federal mahkeme, otobüslerdeki ırk ayrımcılığını yasadışı buldu. Irkçılar davayı aynı yıl 13 Kasım'da Temyize götürdüler, ama umduklarını bulamadılar ve
Yüksek Mahkeme de 20 Aralık'ta ırk ayrımcılığının yasadışı bir uygulama olduğuna karar verdi.

Yüksek Mahkemenin verdiği kararın ertesi günü, 21 Aralık*'ta Rosa Parks ve Martin Luther King aynı otobüse bindi. Rosa bu sefer arka sıralara değil, otobüsün en ön sırasında oturuyordu.

Sabrın mükâfatı alınıyor Rosa'nın tutuklanmasının üzerinden tam 381 gün geçmişti. Tek bir kişinin bir otobüs koltuğuna oturmasıyla başlayan mücadele on binleri birbirine kenetlemiş, Montgomery'de 17 bin siyahın yaptığı boykot zaferle sonuçlanmıştı. Yakın arkadaşı ve aynı zamanda sivil hareket liderlerinden biri olan Johnnie Carr'ın dediği gibi, ''Rosa oturmuş, dünya da onun etrafında dönmüştü.'' O artık sivil haklar hareketinin annesiydi.''

Tuba Şimşek
(Özgür ve Bilge'nin Ağustos 2008 sayısından)

görsel
görsel
Rosa Louise Parks (4 Şubat 1913 - 24 Ekim 2005) ABD vatandaşı insan hakları savunucusu.

Rosa Parks ABD'de Alabama eyaletinde doğdu. 1943'te Amerikan Yurttaş Hakları hareketine katıldı. 1955'te Alabama eyaletinde, zencilere uygulanan ayrımcılığa karşı tavır koyarak sonrasındaki hareketin başlangıcını yapan kişi oldu.

O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerinde zencilerle beyazlar otobüslere ayrı kapıdan biniyor, kendilerine ayrılmış ayrı yerlere oturuyorlardı. Rosa Parks bir gün Montgomery'de otobüse bindi. O otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, zencilere ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks'tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de kalkması için uyardı ama Parks yerinden kalkmadı. Tutuklandı ve hapse girdi.

Olaydan sonraki bir yıldan daha uzun bir süre boyunca zenciler otobüslere binmediler, her yere yürüyerek gittiler. Protesto eylemleri bir yıl sonra meyvesini verdi. ABD Federal Mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı. Ama Rosa Parks Alabama'da beyazlar tarafından taciz edildiği için kuzeye taşınmak zorunda kaldı. Aynı tarihlerde Alabama valisi, zencileri üniversitelere almama gayreti içindeydi. Büyük olaylar patlak verdi. Martin Luther King'in başını çektiği giderek büyüyen hareket 1964'de çıkarılan yasa ile başarıya ulaştı. Rosa Park bu direnişin sembolü haline geldi.


1999'da Time dergisince 20. yüzyılın insan hakları savunucusu seçildi. Parks 1996 yılında Başkanlık Hürriyet madalyasına lâyık görüldü. 1999 yılının başında da, Kongre'nin altın madalyasına hak kazandı ve bu ödülü Bill Clinton'un elinden aldı.

(bkz: Montgomery Otobüs Eylemi)
(bkz: Sivil itaatsizlik)

vikipedi'den alıntıdır.
yalnızca onurunu koruyacak, kendini ezdirmeyecek bir davranışla bile nelerin değişebileceğini göstermiş bir şahsiyettir. onun başlattığı mücadele en ders anılası direniş örneklerinden bir tanesi olmuştur.
rosa parks abd'de alabama eyaletinde doğdu. 1943'te amerikan yurttaş hakları hareketine katıldı. 1955'te alabama eyaletinde, zencilere uygulanan ayrımcılığa karşı tavır koyarak sonrasındaki hareketin başlangıcını yapan kişi oldu.

o yıllarda amerika birleşik devletleri'nin güney eyaletlerinde zencilerle beyazlar otobüslere ayrı kapıdan biniyor, kendilerine ayrılmış ayrı yerlere oturuyorlardı. rosa parks bir gün montgomery’de otobüse bindi. o otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, zencilere ait bölümde oturmakta olan rosa parks' tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. şoför de kalkması için uyardı ama parks yerinden kalkmadı. tutuklandı ve hapse girdi.

olaydan sonraki bir yıldan daha uzun bir süre boyunca zenciler otobüslere binmediler, her yere yürüyerek gittiler. protesto eylemleri bir yıl sonra meyvesini verdi. abd federal mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı.
afro- amerikalıların özgürlük kıvılcımını ateşleyen kadın.

1950' li yılların ilk yarısına kadar Amerika' nın Alabama eyaletinde zenciler, otobüslerin ancak arka koltuklarında oturabilme hakkına sahiplerdi. Tüm koltukların dolu olması durumunda otobüse beyaz bir kişi bindiğinde zenciler, yerlerini boşaltıp o kişiye vermek zorundalardı. Bir gün beyaz bir adam, bindiği otobüsteki tüm koltukların dolu olduğunu gördü. Gözüne ilk çarpan zenciden kalkıp yerini kendisine vermesini istedi. Bir terzi olan Rosa Parks bu isteği reddetti. O' nun bu davranışı, Amerika' daki zencilerin '' özgürlük savaşımları '' nı başlatan ilk kıvılcım oldu.
ikinci dünya savaşı sonrasının affluent amerikasındaki

Shelley v. Kraemer

Brown v. Board of Education

Plessy v. Ferguson

Sarah Keys v. Carolina Coach Company

davalarını nihayete erdiren olaya imza atmış ve zencilere uygulanan ayrımcılığı bitirtmiş siyahi kadın.
Meşhur oturma eylemini planlayıp uygulamıştır.
Bende SAYGı ve hayranlık uyandıran ender kişilerden.
direnişçi kadın.