I met a traveller from an antique land
Who said: "Two vast and trunkless legs of stone
Stand in the desert . . . Near them, on the sand,
Half sunk, a shattered visage lies, whose frown,
And wrinkled lip, and sneer of cold command,
Tell that its sculptor well those passions read
Which yet survive, stamped on these lifeless things,
The hand that mocked them, and the heart that fed:
And on the pedestal these words appear:
'My name is Ozymandias, king of kings:
Look on my works, ye Mighty, and despair!'
Nothing beside remains. Round the decay
Of that colossal wreck, boundless and bare
The lone and level sands stretch far away."
ilginç ve etkili bir ingilizce şiir, çevirmek gerekirse:
antik bir kentten bir yolcuya rastladım
dedi: "iki büyük ve çıplak taş bacak
çölde duruyor....yanlarında, kumun içinde,
yarı gömülü, parçalanmış bir yüz duruyor, çatık kaşları,
alayla bükülmüş dudağı ve soğuk hakimiyeti,
heykeltıraşın tanıdığını gösteriyor bu duygulan
ki hala yaşıyor, damgalanmış cansız şeylerde,
alay eden el, besleyen yürek:
ve kaidesinde şu sözler yazıyor:
'adım ozymandias, krallar kralı:
eserlerime bakın, ey büyükler ve utanın!'
başka bir şey yok yanında. etrafında ise
bu muhteşem enkaz kalıntısının, sınırsız, çıplak
yalnız ve dümdüz kumlar uzanıyor.
bölüm başında hank'in uncle jack tarafından vurulduğu bir sahne var, hemen ardından kamera walt'ın suratına bir yandan yaklaşırken bir yandan da walt'un suratına doğru zoom out yapıyor. ardından walt yere yığılıyor.
bir görsel yapımda insana anksiyeteyi bu derece yoğun yaşatan bir başka sahne görmedim.