uyumak zorunda olduğunuz, uyumazsanız ertesi gününüzün mahvolacağı yolculuklarda, çevrenizde mutlaka uyumanıza engel olan bir yaşlı teyze/amca bulunduran araç. ya öksürür, ya bağıra bağıra konuşur birileri ile, ya da saçma sapan hareketler yaparak arkanızdaysa koltuğunuzu sallar, önünüzdeyse arkasında bir ova uzanıyormuşçasına yatırmaya çalışır koltuğunu vs.
sıradan bir toplu taşıma aracında bitmiş, perişan, iki adım atsa ölecek gibi duran ve gençlerden yer bekleyen o insanlar, tonton dedeler, sevimli teyzecikler ; uzun yolculukların gecesinde neden zombi saldırısına uğradıktan birkaç saniye sonra hastalığın belirtilerini göstermeye başlayan film karakterleri gibi anlamsız nöbetlere girer çözebilmiş değilim.
Otobüsle uzun süren yolculuklar yapmak zaten insanı geren bir şey. 10 saat süren bir yolculuk insanı fazlasıyla yıpratıyor.
Ama yozgattan kalkan bir otobüse binmek insanı her yönüyle daha fazla zorlayan bir olay.
Ülkemizde ayakkabıyla girilmeyen üç yer var.
1-Kutsal mekanlar(cami vs.)
2-Ev
3-Yozgat otobüsleri
Abi ayakkabı neden üretilmiş diye sorguluyorsun bir süre sonra bütün yolcular bayılıyor zaten.
Bu eziyeti niye yapıyorsunuz?
Her neyse hala yoldayım.
Yaklaşık 3 saattir yoldayız ve herkes kokudan bayılmış uyurken bir teyzenin son ses açık telefonu çaldı.
Telefonu açıp alo dedi ve tüm otobüs kendimize geldik yaklaşık 10 dakika kadar sürdü konuşma.
içerik Kırıkkale yi yeni geçtik yav anca sabaha orda oluruz.
Yolculuk 10 saat sürecek 3 saat içinde bu teyzenin nerde olmasını bekliyorsun bu birinci sorum.
ikinci sorum uçak mı indiriyoruz amk kuleyle konuşup iniş izni mi vereceksin?
Özet:Yozgattan kalkan otobüslere binmeyin.
şuan otobüsteyim. sizlere yanımdaki orospu kadını anlatacağım. birine orospu diyecek ahlaksızlıkta ya da hadde biri değilim. ancak hayat birkaç saat önce bana orospuya da orospu de be misedyav dedi. gelelim konuya. kadın yanımda oturuyor. araca geç geldi. oldukça bakımlı. lüks aksesuarlı biri. güzel bir kızı var. kız en fazla 4 yaşında. kadının şiveden anladığım kadarıyla trabzonlu. oturdular yanımda. kızı kucağına aldı. 2 saat boyunca elsadan başladık barbie pepe falan halt etmiş envai çeşit video izledik. izledik diyorum çünkü kadın kulaklık takmıyor. bende son ses slipknot- the devil ın ı dinliyorum. benim müzikte adam kıçını yırtıyor ama elsa hala yandan o çiyak sesiyle bağırıyor. duyuyorum. dedim olsun çocuktur. ama abiler ablalar iki saat diyorum. neyse iki saat sonunda tüm şirinlikleri mimikleri ses tonlarını ayarladım döndüm hanımefendi acaba kulaklık kullanabilir misiniz dedim? kadın kaşlarını çattı ve dedi ki kulaklığım yok siz takın kulaklıklarınızı ses oldukça kısık. o an dedim ki bunun kafasını al cama vur vur vur ama yan cam kırılır incedir bunun kafasını al ön cama vur. sonra o bir kaç saniyede dedim misedyav dur kızı var etme. ama kız bahane kadın siker orda beni ben rezil olmuşluğum ve huzursuzluğumla kalırım. neyse dedim ki isterseniz aracın kulaklığını kullanabilirsiniz ben kulaklığımlayken bile sesi duyuyorum. kadın bu sefer çocuğu nasıl oyalayayım durmayacak dedi. ben dedim aha misedyav önüne dön olay çıkacak. önüme dönünce gücünü ıspatlamış gibi hissetmiş olacak ki bitince video kapatacağım dedi. dedim senin ben elindeki iphone 7plusına sokayım. ama içimden tabi. yarım saat daha bekledim. video kapandı. şimdi burda tabi ben içimi yiyorum. kadına bir şey diyememişim ya. sonra bir kaç dakika sonra bu güzel giyimli orospunun bir an ayakkabılara gitti gözüm. arattım internette. abi bu orospunun ayakkabıları beşyüz küsür çıktı. aynı şekil çantası da. be salak karı o evladın eline bir oyuncak almamışsın. üzerine bir şey dökse kussa sıçsa değiştirecek bir kıyafet almamışsın yanına. oyalamak için elindeki telefonu kullanıyorsun. ya sen mal mısın ? evet malsın. elinde ayağında milyar taşıyorsun da 45 tl verip rahat rahat yan koltuk tutmuyorsun. bana insan gibi konuşsa derdim ki al benim kulaklığımı. evlada yazık amk. mal mal dışarı izliyor. kıza şimdi de zorla selfie çekilmesini söylüyor. ondan önce de son 25 dakikadır görüntülü sohpet yaptı. tabi ki yine kulaklıksız. ben sanki elsanın düşmanıyım diye videoya laf ettim amk ses için ettim. diyeceğim o ki görgü başka bir şey. parayla da satın alınmıyor. çocuk sahibi olmak da başka bir şey. çocuğum yok ama uzun yolculukta olsa ya da olmasa onu oyalamak için yanımıza bir şey almamız gerektiğini bilirim. hepsini geçtim onunla oynarım. ya annem uzun yolda bize elektrik direklerini saydırırdı sonra kim doğru saydı diye eğlenirdik. ey orospu sen git o ıphone telefonunu havaya kaldırıp selfie çekilmeye devam et. öyle yüzün daha inçe çıkar ama kolun kireçlenir. evladın da mal mal dışarı bakar.
tunç okan'ın filmi olan otobüs'le ilgili: yer yer aşırıya kaçıyor olabilir, gelişmiş-az gelişmiş ülkelerin toplumları arasındaki farklar meselesine fazlasıyla didaktik yaklaşıyor da olabilir, ama bu kadar yıl sonra ve tekrar tekrar izlendiğinde bile çarpıcılığından hiçbir şey kaybetmeyen, inanılmaz vurucu bir filmdir benim için.
Hiçbir halta yaramayan ulaşım aracı.
Hergün o kadar bekliyoruz ve küçük otobüs geliyor, rezil oluyoruz sadece. ayakta kala kala, tutuna tutuna ellerimiz yara oluyor.
En iyisi dolmuşlar
nerdeyse aynı fiyat ve daha rahat.
Ayak kokusu, horlama sesi ve daha bir çok olumsuzluklarıyla beni içine hapsetmiş zamazingo. Bir bitse de gitsek diyemeyeceğimiz ancak giderse bitecek işkence kutusu. Hakkında iyi cümleler kurabilenler sizler ne şanslı yaratıklarsınız. Bütün bu olumsuzluklar sanırsam yolculuğu sevmeyişimle birleşince hepten içinden Çıkılmaz bir girdaba dönüştürüyor.