Dvd'sini kapağında sırf jack nicholson'ı gördüğüm için aldığım, filmi izledikten sonra da neden bu kapağı daha önce görmedim diye üzüldüğüm filmdir. bir tımarhane filmi nasıl bu kadar duygusal olabilir diye insana derin düşünceler zerk eder.
daha geçenlerde izlediğim filmdir. geç olsun güç olmasın diyerek türkçe adını garipsediğimi de belli edeyim. guguk kuşu ne alaka amına koyayım. filme emek verenler duysa kahırlarından ölürler. yanlış bilmiyorsam "one flies east, one flies west, and one flies over the cuckoo's nest" şu tarz bir tekerleme var belli ki burdan esinlenilmiş. cuckoo's nest dediği de mcmurphy'nin girdiği akıl hastanesi olacak. akıl hastahanesinden biri geçti gibi bir adı var yani türkçe olarak söylersek. guguk kuşu ne amına koyayım.
15 yaşındaki bir kıza tecavüz eden adamı -ki kendisi jack nicholson olur- sevdirebilen filmdir. bu açıdan bakmak istemezdim ama öyle lan. film biter, içte yarım bir mutluluk bir parça da burukluk kalır, çok güzeldir.
edit şeysi: böyle okuyunca kıza tecavüz eden jack nicholson gibi oluyor. yok öyle bir şey. demek istediğim karakterdi, mcmurphy idi aslında.
sonunu anlamadığım bir film. jack baba enfes oynamış fakat eline kaçma fırsatı geçmesine rağmen kaçmamıştır hataneden buda düşündürücüdür. imdb de top 100 deki bi filmdir.
yakında izlemeyi planladığım film. alttaki filmde geçen diyalog beni benden almıştır.
--spoiler--
guguk kuşu
''doktor: son kez hapse girdiğinde ;15 yaşındaki bir kıza tecavüz etmekten girdiğin doğru mu?
randle patrick mcmurphy: kesinlikle doğru ama doktor 15 yaşında olmasına rağmen 35'inde gibi duruyordu ve bana 19'unda olduğunu söyledi ve bu iş için çok istekli olduğunu söyledi aslında bakın kızı görseydiniz kesinlikle 15 yaşında demezdiniz .bence bakın bunun delilikle bir ilgisi yok, benim yerimde kim olsa bunu yapardı. hiç bir canlı erkek bunu reddedemezdi.bu yüzden hapse girdim ve şimdi de bana kahrolası bir sebze gibi davranmadığım için deli olduğumu söylüyorlar, bu benim umrumda bile değil eğer delilik buysa evet ben deliyim ama beni değiştirebileceklerini sanıyorlarsa gerçekten çok aldanıyorlar hepsi bu..''
--spoiler--
çok güzel filmdir.
spoiler alert e yakalanmadan ilginç özelliklerine değinecek olursak,
-michael douglas yapımcılık oscarını almıştır.
-big five denilen oscarların best of larının hepsini almıştır.
-kirk douglas yönetmenliğini yapacakmış ama oğlu bırakmamış.
-jack nicholson ne kadar oyunculuk dersi verirse versin ki vermiştir.ama akademi alpacino nun dog day afternoon daki hakkını yemiştir.alpacino da ödül törenine katılmamış olmasından dolayıda olmuş olabilir tabiki.
-geleceğe dönüşün doktorunu herkesin gözü bir yerden ısırıyor ya.işte bu filmden tanıyoruz onu.
sanırım, izlenilmesi gereken bir film diye addedilmesi çok haklı bir davranıştır. bu filmi izlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz; ancak izlerseniz kendinize çok şey katarsınız. not: jack nicholson'ın en sevdiğim filmidir.
imdb ilk 10' da olduğu için sorgusuz sulasiz indirdiğim ve oyunculuk değil adeta gerçeği izlediğim film. tabiki jack nicholson bakışlarıyla bile bu dersi veriyor ama yan karakterler de döktürmüş. hemşirenin ise -daha sonradan piyasada olmaması nedeniyle- gerçekte hemşire olduğunu düşünüyorum. bu kadar yansıtılamaz. ama ya benim fazlasına gücüm yetmediğinden ya da üstü kapalı bir mesaj verilmek istenildiğinden finali anlamlandıramadım. kızılderili, beyaz adamın (jack nicholson'un) filmin içinde denediği ama kaldırmayı başaramadığı mermer lavaboyu yerinden söküp finalde kaçması kaçmadan da önce beyaz adamı öldürmesi ve bağımsızlığa yelken açması ne anlatmak istiyor? jack nicholson' u niye öldürdü, o şok yemiş haline dayanamadığı için mi? ya da ben sessiz iyiydim beni ayıltırsan, konuşturursan bunlar olur mu? neyse bu sorunsallar bir tarafa filmin benim için en klas yan karakteri sürekli gülen küçük adam (danny de vito). filmden bir saniye olsun kopmamamı (daha doğrusu filmde sürekli kopmamı!) sağladı. geleceğe dönüş' ün doktoru (christopher llyod) ve hayalet' in metroda patrick swayze' ye dokunmayı öğreten adamının (vincent schiavelli) gençliklerini gördük. en az şimdiki halleri kadar anormaller! bu tipler için biçilmiş kaftan olduğunu tüm çıplakkığıyla farkettik. ve filmin niye tüm zamanlar içinde büyük beşleri * alan sadece üç filmden birisi olduğunu... *
muhteşem bi film. mutlaka izlenilsin de ben filmden çok filmin ismine takıldım. uzun bi isim guguk kuşu olarak nasıl çevrilebilir diye merak ettim ve gogıl tıransleyte başvurdum. sonuç:
tımarhanelerde yaşananları tüm çıplaklığıyla anlatmasının yanı sıra, dünya düzenini de çok güzel bir şekilde perdeye yansıtmış başyapıttır. jack nicholson abimizin "at least i tried" cümlesini kurduğu filmdir.
aslında bir tekerlemenin bir bölümüdür filmin ismi ki bu tekerleme kitabın başında geçer.(türkçesi vardı kitapta tekerlemenin orjinali hakkında bir fikrim yok) ayrıca kitapta olaylar chief bromdenın gözünden anlatılır.
"one flew east, one flew west, and one flew over the cuckoo's nest." şeklindeki tekerlemeden ismini alan ken kesey romanı, ve dünya tarihinin en iyi sinema uyarlaması. jack nicholson'ın en iyi oyunculuğunu ve iki saatlik bu şöleni izlemediyseniz, çok boş zaman geçirmişsinizdir. cheswick, billy, taber ve şef gibi karakterleriyle yardırır. haddinden fazla güzel bir film.
sylvia plathın bell jarından sonra beni en çok etkilemiş romanlardan biridir. bide to kill a mockingbird var tabii. yanlış anlaşılmış sonucunda hunharca yargılanmış insanların öyküleri...
milos forman'ın adaptasyonunda jack nicholson'ın Mcmurphy rolünde harikalar yarattığı su götürmez bir gerçektir. bir başyapıttır. izlenmelidir.
jack nicholson'un olağanüstü oyunculuğu ve milos forman'ın yönetmenliği ile 5 oscar'a uzanan süper film. jack nicholson'a olan saygıyı 2'ye, 3'e, 5'e katlar. kaşlarına kurban jack!
filmini izledikten sonra sabahın bu saatlerinde böyle bir ses duyarsanız, aklınıza gelen ilk şey bu kuş olacaktır.
sakinliğin, sessizliğin kuşudur guguk kuşu.
hissedemediğiniz huzurdur.