Ülke içinde üretilen enerjinin yüzde dağılımı açısından bakıldığında 1988 itibarıyla Litvanya toplam enerjisinin % 77,21'ini nükleer üretimle karşılarken, bu oran Fransa'da % 75,77'dir. Bu ülkeleri Belçika % 55,16, isveç % 45,75, Ukrayna % 45,42, Slovakya % 43,80, Bulgaristan % 41,50, Güney Kore % 41,39, isviçre % 41,07 ile izlemektedir.
Türkiye' de bu rakam %2 - 3 olacak. oda hemen devreye girerse. şimdi soruyorum şart mıdır ?
Enerji üretimine bakıldığında zaten %98 ini nükleer olmayan yöntemlerle üretebilmişsiniz bu ülke de hemde yenilenebilir kaynaklar ı düşük tutarak. demekki alternatif hala mevcuttur. nükleer şart değildir.
Dünya da 2060 yılında üretilen enerjinin %60 ının yenilenebilir kaynaklardan üretileceği tahmin edilmektedir. şu anda bu rakam %13 dolaylarındadır.
Türkiye de enerjinin %70 i termik santrallerden üretilmektedir. Bununda yanlış olduğunu her ortamda dile getiririm çünkü bizi dışa bağımlı hale getiriyor. %30 a yakını da hidroelektrik santrallerinden üretilmektedir. hidroelektrik santralleri yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde çevreye en fazla zarar verenidir. tabi ki termik santralin ya da nükleer santralin yarattığı etkinin yanında tartışılamaz. rüzgar enerjisi ve jeotermal gibi diğer yenilenebilir kaynakların durumu şu anda türkiye de %0.1 civarındadır.
Türkiye' nin bu teknolojiye sahip olması ile ilgili bazı söylemler mevcut. Onunla ilgilide hemen bilgi verelim küçük çekmecede bir araştırma reaktörümüz zaten bulunmaktadır.
ben cahil olduğumu zaten bildiğime göre, geri kalan bir dünya dolusu cahile göre bilge sayılırım. hehey!
ne demiş cem karaca "bindik bi alamete, gedeyoz gıyamete!". sızıntıydı, patlamaydı, şuydu buydu, bu zıkkımın olası her türlü zararı için de şarkının şu kısmına bakalım baylar bayanlar: "ee o zaman siz buna müstehaksınız leennn!"
birilerini zengin etmek için kontrol ve denetim mekanizmasından yoksun, sadece göstermelik yapılan işler nedeniyle, yüzlerce cana mal olmuş faaliyetlerinden ötürü, hükümete karşı oluşmuş güvensizliğin hayat bulmasıdır.
bazı mallar hala bunu cahillik olarak değerlendirebilir. bu da onların kendi cahilliğidir.
ayrıca sonuçta nükleer santrali kurmakla iş bitmiyor, nasıl ki doğalgaz, petrol ihtiyacı konusunda dışa bağımlı isek, uranyum konusunda da dışa bağımlıyız.
nükleer en küçük ihmalde milyonlarca insanın hayatına mal olabilecek bir enerji kaynağı. kömür madeninde 300 kişiyi bile bile ölüme gönderen hükümete nasıl güvenecek bu millet?
ulan o kadar garip bir şekilde savunulmuş ki nükleer santral mevzusu... insan baktıkça hayret ediyor.
koçum, nükleer santral kurarak kim kalkınmış da biz kalkınacağız? zannedersin ki amk nükleerini dikince şu dayı: https://www.youtube.com/watch?v=_5q6f-ZE0GA mutasyona uğrayıp aynştayn olacak. gelişmek mi istiyorsun hocut? o zaman insana yatırım yapacaksın. eğitime yatırım yapacaksın. (bkz: japonya) (bkz: güney kore) (bkz: isveç) (bkz: finlandiya)... bunlardaki eğitim standartlarına bak da ondan sonra konuş istersen.
ulan senin ülkende tübitakın, bilimsel ve teknolojik araştırma kurumunun müdür yardımcılığına hayvanat bahçesinden adam getiriyorlar. kaldırmışsın, kalkınmadan bahsediyorsun. elbette el mahkumsa nükleer santral de yapılır, hesler de. ama önce yenilenebilir kaynaklar kullanılabiliyor mu, bu şekilde projelerle ne kadar zamanda ne kadarlık bir kapasiteyi yenilenebilir kaynaklardan kullanabiliriz? bunları araştırmak gerek. memlekette yüzlerce genç mühendis güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretilebilmesi üzerinde çalışıyor. evet, ben anlamam enerji işlerinden. bu alanda yeterince donanımlı değilim, tıpkı burada yazanların büyük kısmı gibi. ama konunun uzmanlarının görüşlerini her zaman dinleyebilirim: http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/25192762
bir başka sıkıntı da nükleer santrallerin ciddi bir yatırım gerektirmesi ve buna bağlı olarak da karlılığı sağlayabilmesi için uzun yıllar çalıştırılmasının gerekmesi. elin oğlu güneş enerjisiyle enerji ihtiyacını karşılarken biz hala "nükleer lobisi" yüzünden nükleer enerjiye dayamak zorunda kalabiliriz sırtımızı. o zaman zırlarsınız "siyonistler, dış mihraklar zamanında bizi dışa bağımlı hale getirmek için bu santralleri kurdular, şimdi de kaldırmamıza izin vermiyorlar" diye...
yahu hakikaten bu ülkede siyasetle ilgili herhangi bir şey konuşmak zulüm. sadece türkiye değil, tüm dünyada nükleere karşı olan kitleler var. bunlar pek çok ülkede "yeşil" partiler ile temsil ediliyorlar, politik sürece dahil oluyorlar. japonyadaki felaketi gördük. bu işte her zaman ama her zaman risk faktörü var. işkembeden "bu riski almak zorundayız" diyorsunuz da neye göre? açıklayın o zaman adam gibi? neden binlerce insanın hayatını riske atmak zorundayız? neden yıllık yüzde iki daha fazla büyüyeceğiz diye çocuklarımızın hakkı olan doğayı, doğal çevreyi üç beş şirkete bedavaya peşkeş çekmek zorundayız? açıklayın hele de alın cehaletimizi o zaman.
nükleer santralin tek atığının bacasından çıkan su buharı olduğunu, akkuyu'da yapılacak nükleer santralin de milli bir yatırım olduğunu sanan çomar beyinlilerden olmadığı için cahil addedilen kişilerdir.
kendi toprağında santral kuran ve kafasına göre yönetme yetkisi alan rus firmasından her yıl zoraki elektrik satın almak zorunda kalmak kanına dokunmaz bu çomarların. bir bok bilmeden mal gibi akp savunuculuğu yaparlar...
Çernobil'den en çok etkilenmiş birisi olarak nükleere karşı değilim. Nükleer konusu her açıldığında çernobili örnek verenler için; Çernobil nükleer santrali kurulduktan sonra 20 yıl boyunca bakıma girmemiştir. 1 tane ekipmanı bile, 1 vanası bile değiştirilmemiştir. Sovyet komünist mantığı ile çalışsın da nasıl çalışırsa çalışsın mantığı ile en az her yıl 1 ay boyunca yapılması gereken bakımı yapılmamıştır. en büyük sıkıntısını sadece o bölge insanı değil ülkemiz ve özellikle karadeniz insanı görmüştür.
Bu tarz fabrikalarda en az yılda 1 defa ve 15-45 gün aralığında üretim durdurulur ve arızalı olan vanalar, ekipmanlar vs. herşey yenilenir, bakımı yapılır ve yeniden devreye alınır. Bu şekilde düzenli bir bakımla bütün güvenilirlik testleri yapıldığı için tehlikeli bir durum olması önlenmiş olur.
Nükleer santralin cevreye verdigi yada verecegi zararlarin bir termik santralinin cevreye verecegi zararlar gibi oldugunu düsünmesinden kaynaklidir. Bu tür santrallerin gercek anlamda ne kadar ve nasil zararlar verebilecegini ancak arastirarak ögrenebilir.
Elektrik çok pahalı der nükleere karşı çıkar.
Yollar neden yok der.yol yapilirken agaclar kesiliyor diye karşı çıkar.
Kendisi yere çöp atar. Belediye neden temizlemiyor der.
b.k olan islerden rahatsız olur.kendisi her gün durmadan dışkı bırakır.
--spoiler--
3 dakikada Akkuyu Uranyum Santrali hakkında bilinmeyen 25 gerçek. [...] Bu şartlarda razı olur muydunuz? Bugün temeli atıldı bu projenin.
* Mersin Akkuyu, bir fay hattı üzerinde bulunuyor.
* Santrali yapan şirket Çernobilin sorumlu şirketi: Rosatom.
* ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu sahte imzayla sunuldu, kısa sürede okunmadan kabul edildi.
* Santralin Rus payı %51nin altına düşmeyecek. Türkiye'nin santrali değil yani.
* Dünyada en ucuz teklifi veren alır + Yap işlet Sahiplen modeliyle kurulan tek santral. işletim sırasında maliyetten kısılacak.
* Dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılıyor.
* Türkiyenin Rusları denetleyebilecek ya da kalite kriteri koşabilecek kapasitede elemanı yok. Ancak "en güvenlisi olacak" gibi açıklamalar duyuluyor.
* Ruslara 12.5 centten 15 yıl (yani 70-80 milyar dolar) alım garantisi verildi. Dolar her geçen gün artıyor.
* Yakıtta Rusyaya bağımlı olacak, bizim az olan uranyumumuz kullanılamayacak. Doğalgaz bağımlılığı yerine uranyum bağımlılığı artacak.
* Atıkları bertaraf etmeyi dünyada hiçbir ülke başaramadı.
* Atıklar 100.000'lerce yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyu su depolarında hasar görmeden korunmak zorunda. Rusya atıkları ülkesine almıyor.
* Olası bir kaza durumunda 500.000.000.000 (500 milyar)$lık hasarın sadece binde birinden Rusya sorumlu. Tüm masraflar Türkiyeden çıkacak.
* Uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple duracak olursa kısa sürede Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana geliyor.
* Türkiye tüm ülkeyi kapsayan elektrik kesintisinin sebebini bir hafta boyunca bulamamış bir ülke.
* Türkiye, santrali olmadığı halde 3. seviyeden nükleer kaza yaşayan tek ülke.
* Türkiye, topraklarında (Aliağa) sessiz sedasız radyoaktif gemi sökülüp hurdaları atılan bir ülke.
* Türkiye, topraklarında uranyum işlenip normalin 400 katı radyasyon saçacak halde açık bırakılıp gidilen bir ülke.
* Santralin hidrolik sistem ihalesini Milletin a koyacağız diyen adamın şirketi kazandı.
* Soma facia madenlerine sahip olan şirket bu projenin altyapısında yer alıyor.
* Santral kazasız çalışırken dahi çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersinde yetişen Çilek, muz gibi gıdalara radyoaktif atık içerir etiketi getirilecek.
* Anlaşma teknoloji transferi öngörmüyor, yani Ruslar bize bu teknolojiyi de öğretmeyecek. Silah yaparız diye ümitlenmeyin.
* Türkiye'nin elektrik fazlası olduğu gibi %15 kayıp-kaçak oranı var. Akkuyu ise %2'lik bir katkı sağlayacak.
* Akkuyu bir ihtiyaç değil, siyasi bir tercih. Sadece altyapı şirketlerine gelir kapısı + Rusya'nın desteğini alma amacıyla yapılıyor.
* Zira Avrupa ülkeleri tüm nükleer santrallerini aşamalı olarak kapatma ve yenilenebilir enerjiye geçme kararı aldı.
idarecimiz kim olursa olsun (siyasetten bağımsız düşünün), bu koşullarda yapılmasına razı mısınız?
--spoiler--
Şimdi güzel kardeşim, yukardaki alıntıyı bi oku, hala hükümet yüzünden karşı olduğumu(zu) düşünüyorsan da git bi çay koy kafan yerine gelsin.
Tanım: Nükleer enerjiye karşı olan bazı cahillerden biri olarak diyorum ki kast edilen kişi benim.
Sadece kendini değil, sorgusuz sualsiz akepe ye biat edenlerin hayatını da düşünerek tepki gösteren kişilerdir. Bugün tüm gelişmiş ülkeler nükleer enerji kullanıyor, hatta bir metrelik uranyum çubuğuyla dünyanın etrafında defalarca dönebilen savaş gemilerini belgesellerde izleyince hepimiz vay be deyip gıpta ediyoruz. Ama adamlar bu noktaya bir günde gelmedi, önce tesisin çevreye uzun vadede etkileri, kaza olasılıkları, tesisi işletecek insanların yetiştirilmesi gibi aşamalardan geçildi. Ülkemizin gelişmesini herkes istiyor. solcusu sağcısı, ortayol cusu hepsi. Ama mantık çerçevesinde adımlar atılsın istemek cahillik olarak adlandırılıyor. Asıl cahillik körü körüne birilerinin verdiği kararları desteklemek, savunmaktır. Sözlükte de defalarca japonların intihar etmeleri bu kadar gurura ne gerek var diye eleştirildi, alay edildi. Japon insanı bir kişinin bile zarar görmesine sebep olduysa suçu kendinde arıyor, bu işin fıtratında var demiyor. Allah korusun nükleer tesiste bir sızıntı oldu binlerce insan zarar gördü diyelim, siyasiler bu işin fıtratında var, güzel öldüler dediğinde de bunları savunabilecek misin güzel kardeşim. Nükleer enerji, faydası nispetinde tehlikeli de bir enerji. En ufak bir hata sadece binlerce kişinin ölmesiyle değil, yıllarca etkisi sürecek felaketle sonuçlanacaktır. inanmayan aşağıdaki linklerden ukrayna daki çernobil nükleer santralinde oluşan sızıntı sonrası çevresinde yasaklanan bölgeye baksın.
Ülkemizin enerji ihtiyacı artıyormuş. Tamam da ülkede üretim durma noktasında, kendi kendine yeten tarım ülkesi nere, mısır ithal eden ülke nere. Madem üretim azalıyor bu enerji nereye gidiyor. En önemli sorun enerjinin efektif kullanılmıyor olması. ilk iş tasarruf bilinci oluşturup kaynakların idareli kullanılmasını öğretmek olmalıdır. Delik olan cebinden paralar dökülüp gidiyor sonra maaş yetmedi ay sonunu getiremiyoruz diye ağlıyorsun. O zaman ilk iş cebindeki deliği dik, daha büyük cepli pantolon alacağına.
Ülkemizde denizaltı gemisi var ama işe yarar kurtarma gemisi yok, maden var ama acil durumda personeli kurtaracak cihaz yok, üniversiteler var ama bilime katkı sağlayacak ödenekler yok. Şimdi kalkmışsın Türk halkını tonla borçlandırıp nükleer santral kuracaksın, kaza olursa bir de bunun faturasını halk ödeyecek, siyasiler çoluğu çocuğu alıp can güvenliği bahanesiyle amerika' ya sığınır. Biz de nükleer serpintiden korunmak için yorganın altına saklanırız artık. Nükleer için referandum yapılmalıydı ama sonucu tahmin etmek zor değil. Kitap okumayan bir halka nükleer santrali refaha giden yol olarak yutturmak hiç de zor olmayacaktır.
Nükleer enerjinin, yapılan bir hata sonucu kısa sürede ne kadar tehlikeli olduğunu görmek açısından K-19 the widowmaker (dul bırakan) filmini şiddetle öneririm.
Daha senin maden ocakların tahdadan, çürümüş demirden, önce onları bir yenile nükleer e öyle giriş, bu kafayla yaparsan 301 kişi değil 30 000 000 insanın ölme ihtimali var. Nasıl tepki göstermesin bu cahiller!
"odtü'ye ödenek vermeyip, santrali işletecek mühendisi nasıl yetiştireceksin?" diye sormazlar mı adama? durumudur.
yeni türkiye'nin temeli imam hatiplerdir diyip, modern bilimlerin küçümsendiği ülkede, imam hatipten mühendis çıkartır reaktöre dua okutursun artık. hee ama sizi gocundurmaz tabii, çünkü o reaktörü işletecek kadar akıllı adam akp'lilerden çıkmayacaktır!! olmadı rus getirirsiniz yine.
itü, odtü, yıldız gibi teknik okullar, iktidarın ve cemaatin kafasına göre yerleştirdiği öğrencilerle doluyken o iş öyle yürümez. gelişmiş ülkelerde nükleer var evet, ama adamlar santrali kurmadan önce işin temelini atmışlar ve doğru eğitim vermişler. eğitim temeli, inşaat temeline benzemez, marmaray mantığı ile santral tartışmasına girmeyiniz mümkünse.
edit:
(bkz: atom mühendisisin er gazinosunda televizyondan sorumlusun)
asıl kendini akıllı sanan cahil beyanı. maden işletemeyen bir ülkeye nükleer santral emanet etmek ne kadar mantıklı, zaten düzgün adam yok ülkede olası bir facia ile embesil ve sekiz ayaklı insanlar mı doğursun millet.
ölmek istemeyen gerizekalılardır. oysa insan neden ölmesin ki bir avuç badem bıyık zevke gelsin diye...
ben de anlamıyorum bu insanları sahiden. alla alla.. cık cık cık...
önce memleketi dışarı bağımlı hale getir. sonra "çok dışarı bağımlıyız, artık nükleer kuralım da kendimize yetelim" de. bunlar da çıksın alkışlasın. ulan asil cahil sizsiniz.
memlekette ilerleme olmasın mıymış. ulan bu ülkeye ait ne kadar tesis, fabrika varsa satıldı amk. petkim nasıl bir türk şirketiydi. şimdi kimin bi bak bakalım. hani gelişim seviyordunuz? niye sattınız o zaman şirketleri. tübitak'ın "amaan bu da projemi lan" diyerek geri çevirdiği genç arkadaşların projeleri yurt dışından ödül ve patent aldı.
evet çok severler kendileri gelişimi ve ilerlemeyi.
önce bankaları yabancılara satıp sonra yabancı sermayeli bankalardan alınan yüzlerce milyon dolarlık kredilerle duble yollar, sonra yine yabancı sermayeli kredilerle yarısı vergi olan araçlar alıp dünyanın en pahalı benziniyle o araçları o yollarda sürebiliyoruz. allah bunları başımızdan eksik etmesin!
imf'ye borucumuz sıfırlandı ya hani. ee o kadar mı? yani diyorki "a bankasına hiç borcumuz yok, yaşasın türkiye, çok iyi düze çıktık"
e peki b bankası? c bankası? sadece a bankasına olan borç mu önemli?
imf'ye 23 milyar dolar borç ödedik. güzel. peki şu an dış borcumuz ne kadar? 2014 yılı sonu itibari ile 233,4 milyar dolar.
evet kardeşim. her şey güllük gülistanlık ama biz götlük olsun diye karşı çıkıyoruz bir şeylere. şapkanızı çıkarıp önünüze koyun. şu akp kimliğinden sıyrılıp bu ülkenin bir vatandaşı olarak, tarafsız bakmaya çalışın bazı şeylere.
ülke yönetmek futbol klübü yönetmekle aynı şey değildir. parti seçmek de futbol klübüne başkan seçmek değildir.
doğacak kötü sonuçlar bu ülkede yaşayan herkesi etkileyecek olduğu için bizim öncelikle halk olduğumuzu ve bizim yöneticilere değil onların bize mecbur olduğu gerçeğini bir hatırlamamız gerekir. kimse padişah değil. o makama gelen insan halka hizmet için gelir. halkı yönetmek için değil, devleti yönetmek için. bu ülkenin asıl yöneticisi millettir. açın artık şu gözlerinizi.
Tek duyduğumuz şey devamlı bir şikayet, ama hala ortada bir çözüm önerisi görmedim.
Tabii, nükleer santral bizim neyimize. Aselsan'ı falan da kapatalım, memlekette herhangi bir bilimsel araştırmayı bitirelim. Sonuçta herşeyi elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. Hatta ülkeyi kapatıp başkalarına devredelim, onlar daha iyi idare ederler zaten.
emeklemeyi beceremeyen bir ülkenin koşmaya çalışmasına bir tepkidir bu karşıtlık. sen daha kıçındaki dona sahip olamıyorsun nükleer santral senin neyine? hadi kurdun, hadi sorunsuz çalışıyor diyelim, sen yarın kendi vatandaşından koruyabilecek misin o santrali? malum, ülkede delisi de teröristi de beyinsizi de çok.
edit: aselsan ve nükleer santrali birbiriyle bağdaştırarak örnek vermek güzel kafa yalnız.
Burada Türkiye'yi ve Türk milletini cahil, beceriksiz, öküz ve benzeri sıfatlarla ezen kimselerin neyi başarmaya çalıştığını hala anlayabilmiş değilim.
Böyle bir argümanı bilimsel bir tartışmada yapsanız insanlar size gülerler. Anekdotlar ve kafanızda yazdığınız hikayeler üzerinden ülkenin enerji politikasını yöneteceksek vay halimize.
en ilkel enerji üretim sahası olan termik santrallerinde bile arıza çıkıp, bir gün boyunca elektriksiz kaldığımız bir ülkede nükleer santral gibi kompleks ve hassas bir tesiste ne boklar yaşayabileceğimizi bilmek istemeyen cahillerdir. türkiye dediğimiz ülke, en cahilinden tutun da, en bilgilisi profesörüne kadar ihmalkar insanların bolca bulunduğu bir ülkedir. "boşver yaaaa, hallederiz" zihniyetiyle gün geçirilen bir memlekette, bence herkes sağ kalabildiğine şükretmelidir. o yüzden nükleer karşıtlığı fazla normaldir.