Ansızın gelmişiz bu hayata
Anlamadan bilmeden yaşıyoruz
Bir varmışız bir yokmuşuz
Nisan yağmuru misali öylesine zamansız
Koca şehir hazırlıksız yakalıyor bizi
Dize dize yağıyor üstümüze
Ama hiçbirimiz bilmiyoruz kelimeleri dizmeyi
Nisan yağmuru misali öylesine belirsiz
Geçiyor zaman değişiyor takvimler
Uzak şehir hala ayın on dördü
Geceye yağan bir çocuk saflığında
Nisan yağmuru misali öylesine kavgasız
Bugün nereye koyacağımı bilemiyorum seni
Sen mısralarımın şahı
Mavi “…”
Azade mısram
Bak kaldırdım seni tutsak eden bütün işaretleri
Bir çırpıda yaşayıversinler
Gözlerinin dolduğunu duyar gibiyim
Biliyorum görünce bir yaşına daha girdin
Dedim ya ben de nisan yağmuruyum öylesine nüktedan
Hatırla severim kelimelerle oynamayı
Velhasıl
Mavi
Söyle kıyıya vuran dalgalarına
Haddi aşmadan gitmeli buralardan
Nisan yağmuru misali
Bir mısra daha yazsam sana bitecekmişim gibi
arabeks nedir?! diye sorsalar...
aha budur amk! derim.
burada doğduk olm bizler... bunu ta arabeks zamanı arabeks dinlemeyen biri olarak diyorum ki... senin ben oymağını zikeyim oruspu... değmezmişsin hiçbir şeye diye derken... wish you were here gitmiyo o moda.
Bu yağmurun hamur işi yemek yapan yakınlarınızla paylaşabileceğiniz, ilginç ve bereketli bir özelliğini geçen gün bir teyzenin kendi elleriyle yaptığı ekmeği yerken öğrendim. Şöyle:
Bir yerlere değmeden doğrudan gökten yağan nisan yağmurundan bir kapta biraz toplarsanız onu hamurda maya yerine kullanabilirsiniz. Sonra ise yaptığınız hamurdan bir parçasını alıp buzlukta saklayarak bir sonraki nisan yağmurlarına kadar onu yapacağınız diğer hamurlar için maya olarak kullanmaya devam edebilirsiniz. Böylece sentetik mayalara ihtiyacınız kalmaz.
Şunu da belirteyim ki nisan yağmurunun mayalamasıyla yapılan hamurun tadı, diğer mayalarla yapılan hamurun tadından kat be kat daha güzel oluyor.
yalnız yürürken insanın yanında 'birisini' aradığı yağmurdur ve bu yağmur öyle kudretlidir ki onunla bu yağmur altında attığınız her adım sizi ona bağlar.