bugün

five leaves left albümünü çıkardıktan 5 sene sonra intihar ederek dünyadan ayrılan müzisyen. bach hayranıdır, günümüzde elliott smith ve jose gonzalez gibi az rastlanır kişiler tarafından bilgiye aç genç beyinlere iletilmektedir. 1974'te, 26 yaşındayken antidepresanlarını fazlasıyla alıp, terk-i diyar eylemiştir. arkasında birbirinden kalıcı eserler bırakmıştır: Been Smoking Too Long, time has told me, Cello Song, Day Is Done, Way to Blue, Things Behind The Sun, At the Chime of a City Clock.
albümleri:

five leaves left *
bryter layter
pink moon
time of no reply
çok kısa müzikal yaşama, inanılmaz şarkılar sığdırmış, river man! sahnede yere ya da uzaklara bakarak şarkı söyleyen bir sosyal fobili! been smoking too long çalarken izlenesi, dinlenesi 26 yıllık ömür! *
mogwai şarkısı! *
three hours, fly, cello song şarkıları dinlenesi şarkıcıdır. Ses tonu dinlendiricidir.
jack johnson'a çok benzetirim sesini.
1948-1974 yillari arasinda yasamistir,26 yasindayken asiri anti deprasan kullanimina bagli olarak hayatini kaybetmistir.Sarkilarinda hep bir huzun hissedilir.Nedense way to blue sarkisi bana hep ic burkucu gelmistir.
Ayrintili bilgi icin
--spoiler--
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nick_Drake
--spoiler--
gerçek müzik yapmış gerçek bir müzisyen...
time has told me, you're rare rare find
trouble cure for a troubled mind
time has told me, not to ask for more
for some day our ocean will find its shore
***
so i'll leave the ways of making me be
what i really don't want to be
leave the ways of making me love
what i really don't want to love
***
time has told me, you came with the dawn
a solve with no foot print, a rose with no thorn
your tears they tell me, there's really no way
of ending your troubles, with things you can say
and time will tell you to stay by my side
to keep on trying, till is no more to hide
***
so you'll leave the ways of makin you be
what you really don't want to be
leave the ways of making you love
what you really don't want to love
***
time has told me you're rare rare find
trouble cure, for a troubled mind
time has told me, not to ask for more
for someday our ocean will find its shore...

five leaves left albümünde bulunan ve aynı zamanda göl evi adlı filminde soundtrack'i olan time has told me adlı parçanın sözleridir. dinlenesidir okunasıdır. böyle bir şiire böyle bir melodi yazabilen kişiyi dinlerim arkadaş!
hüznün sesi. yakışıyor hüzün onun sesine. evet o da erken kayıplardan.
bakıyorsun yapıtlarına. hepsi birbirinden değerli. modern müzik, hüzünle buluşmuş. ortaya, an itibariyle dinlediğim güzellikler çıkmış. ondan 20 yıl sonra da bir diğer kent ozanı jeff buckley göçüp gitmişti.
araba da dinlemek daha ayrı bir zevk nick drake'i. şöyle uzun yolculuk seanslarında. hala tanışmamışlar varsa pink moon 'u bulup başlasınlar bir yerlerden. * *
bu 10 gönderiyi yapan benim dışımdaki 9 arkadaşı teker teker bulup alnından teker teker öpmek isterim.
yazık olmuş sanatçısı. tek kelimeyle muhteşem. 2000'li yıllarda hele böyle sanatçıları bulmak çok mu çok zor. ben de benden önce yazan 12 yazarın alınlarından öpmek isterim.*
erken gidenlerden hatta gitmeyi tercih edenlerden biri, çekingen ve melankolik adam... 6 yıllık sanat hayatı boyunca iyi işler yaptı, iyi şarkılar yazdı- söyledi. kendi gitti şarkıları kaldı kulağımızda. ebedileşmek böyle bir garip şey...
her yaz eve dönüp balkonda uyurken pink moon adlı parçasını dinlediğim üstad. pike üstümde hafiften bir rüzgar kulağımda nick drake..
döndür döndür dinle bıkılmaz.
ayrıca kontrbas kullanmasını da takdir ettiğim güzel insan.
öldüğünde başucunda sisifos söyleni bulunmuştur bu da intihar olduğu yönündeki kanıları güçlü kılmaktadır.
çok kaliteli müzikler yapmış olan sanatçı. parçalarında hep anlatılmaz bir huzur bulmuşumdur.
ilk dinlediğiniz an sesindeki buğuyu hissedebileceğiniz, sizi farklı bir dünyaya götürecek ve orada sizi yalnız bırakacak bir insandır kendisi. Öyledir ki sesini bavulunuza koyup hayat treninde kahvaltınızı from the morning ile yapıp utangaç adamın sabahına doğarsınız...
utangaç olduğu için turnelere çıkmayan öldükten sonra kült haline geldiği söylenen britanya lı şarkıcı.
heath ledger ölmeden bir iki sene önce verdiği bir röportajında; yakın zamanda şarkılarını keşfettiğini, çok beğendiğini hatta kafayı bu adamla bozduğunu söylemişti. çok geçmeden yanına gitti. ikisi de nur içinde yatsın.
Şarkılarında sevgi, umut ve aşk gibi konuları işlemesine rağmen kendisi umutsuzluk, hüsran ve utangaçlık hissiyatları içinde kavrulan yüce şahsiyet. Hatta o kadar umutsuzdur ki 'pink moon' albümünde bulunan 'road' parçasını yazım aşamasında iken, bir süre sözleri birleştiremeyince kafayı yemiş halde dolaşıp ancak anti-depresanlarla ayakta kalabilmiştir.

ancak Tüm bu içsel kavgaları bir yana dursun folk rock'ın üstadlarındandır. kızıl güneşe nazır, yemyeşil ve kokulu çimenlerin üzerinde, ılık meltem rüzgarları eşliğinde dinlemek yarattığı psychedelic etkinin dozunu artıracaktır.
o kadar yorgunum ki şimdi açtım pink moon albümünü dinliyorum, böyle yavaş yavaş mayışıyorum. albüm bittikten sonra kafamı koyup en güzel uykularımdan birini çekicem. iyi ki vardın nick drake.
yavuz turgul'un ''muhsin bey'' filmini anlatan -bir filmin hikayesi adındaki- kısa trt belgeselinde filmi hakkında söylediklerini genel manada sanata sonra da nick drake'in durumuna uyarlamak mümkün. ünlü yönetmenimiz şöyle diyor:

''bir filmin (sanat eserinin) kaderi vardır. siz o filmi yapar,çeker ve teslim edersiniz. eğer bu film belirli nitelikler ve değerlere sahipse bunun önüne hiçbir şey geçemiyor. o,bir yerden kendisine bir alan buluyor ve dışarıya fırlıyor.

sanatsever bir anneye sahip, bach dinleyerek büyümüş nick, ingiltere'nin huzur veren uçsuz bucaksız yeşil tepeler.sakin bir çocukluk,bitmeyen bunalımlar ve baş ağrıları. şarkılarının sözlerinde bin yaşındaki bir adamın bilgeliği var. dylan,rolling stones,the beatles,pink floyd ve müziğin her alanında sayısız dehanın en verimli çalışmalarını verdiği 60 sonları ve 70 başlarında bu genç adamın naif çığlıklarını duymak için ortam fazlasıyla gürültülüydü. toz,duman yerine oturdu. nick ve şarkıları hep oradaydı. insanlar ,sonraki kuşağın gençleri şarkılarını keşfetti. o duyguları paylaşan ruhlar,kendilerini birbirlerine yakın hissettiler.ayrı bir grup oluşturdular. ama o kadar derindi ki şarkıları henüz tüketilmedi. sinemada kubrick veya tarkovski'nin filmlerinin başına gelen hal yani özenti sahibi bir kısım zümre tarafından entelektüellik turnosolü olarak görülüp üzerine espriler de üretilmesi hali henüz söz konusu değil. belki nick drake'i sevenler de tıpkı kendisi gibi bir nevi nekrofili halindeler. bu imtiyazı herkesle paylaşmak nick drake'i ayağa düşürmek istemiyorlar. sadece belli kültür düzeyinde ve ruh olgunluğundaki insanlar onu dinlesin havasındalar. nick drake yaşasaydı bu duruma ne derdi bilmiyorum. bir tek şeyden eminim konser vermezdi. bir şey daha,anısına seçme şarkılardan oluşturulmuş ve genç ingiliz yorumcuların yer aldığı bir konser organizasyonunu izledim. arkada sağlam bir orkestra. ama şu bir gerçek kimse o şarkıları sahibi gibi söyleyemiyor.
Gitarını farklı notalardan akord eden, standart akordlu haliyle 2-3 şarkısının olduğunu bildiğim sanatçı, birisi rivermandır bu şarkıların. Ilk defa dinleyeceklere hep day is done şarkısını öneririm. Şarkıları özellikte geceleri uykuya yüz tutmuşken insanı çok etkiliyor. Şarkılarını kayıt ederken stüdyoda duvara dönüp kaydeden utangaç bi insanmış, ilk önce gitarı çalıp daha sonra üzerine vokal yaparmış şarkılarında.