necip fazıl kısakürek

entry2609 galeri265 video20 ses1
    1.
  1. 2.
  2. pirimiz; türkçe üstadı yeri dolduralamayacak şair, yazar, düşünür.
    93 ...
  3. 3.
  4. 4.
  5. bekleneni en iyi anlatan şairdir.

    beklenen

    ne hasta bekler sabahı
    ne taze ölüyü mezar
    ne de şeytan bir günahı
    seni beklediğim kadar

    gelme istemem gelmeni
    yokluğunda buldum seni
    bırak vehmimde gölgeni
    gelme artık neye yarar
    175 ...
  6. 5.
  7. "sonum yokluk olsa, bu varlık niye" diyerek kafaları karıştıran şair.

    (bkz: indeterminizm)
    (bkz: işte de ondan)
    55 ...
  8. 6.
  9. allah dostunu gördüm, bundan alti yil evvel
    bir aksamdi ki, zaman, donacak kadar güzel
    abdulhakim arvasi hazretleriyle tanıştıktan sonra yazdığı şiir..
    şairlerin sultanı... akıllara zarar bir zeka... keskin ve hisli bir dil...
    ruhu şad olsun..
    64 ...
  10. 7.
  11. kıymetini yeterince bilemedigimiz, politik kavgalarımıza rating malzemesi yaptıgımız buyuk sair, üstad.
    41 ...
  12. 8.
  13. sembolizm i en iyi kullanan, muamma olmak yerine bilmece olmayı tercih eden ve siirlerinden bize cevcapsız bir suru bilmece kalan sair.
    22 ...
  14. 9.
  15. keske siir, portika ve felsefe dısında bilmedigi konular hakkında yazmasaydı, keske bu kadar milliyetci olmayıp herkesi mezhepsizlik, inkarcılıkla suclamasaydı dedirten polemilk ustadı.
    20 ...
  16. 10.
  17. şeriatçı değil,türkçü şair...
    28 ...
  18. 11.
  19. 12.
  20. 13.
  21. Necip Fazıl KISAKÜREK vapurla Karaköy'e geçerken, yanına biri yaklaşıp, ''Üstad, peygamberlere ne diye gerek duyuldu., biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik'' diye sorunca Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan, ''Ne diye vapura bindin yüzerek geçsene karşıya'' cevabını vermiş..
    133 ...
  22. 14.
  23. beni; şiir yazsında ne yazarsa yazsın diye düşünderecek kadar ahenkli şiirler yazan ve okumaktan bıkamadığım şair..
    32 ...
  24. 15.
  25. hüseyin üzmezin ahmet emin yalmanı vurması sonucu "biz ayağa kalk sakarya dedik onu bir hüseyin anladı ama o da amuda kalktı" diyen büyük şair.
    46 ...
  26. 16.
  27. muhafazakar döneminin öncesi halini şu şiiriyle mükemmel anlatan şair

    tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum
    gökyüzünden habersiz uçurtmalar uçurmuşum
    47 ...
  28. 17.
  29. 26 Mayıs 1904'te, Perşembe günü sabaha karşı, istanbul'da büyük bir
    konakta doğdu.
    Kayıtlı bir şecereyle, Alâüddevle devrinin Şeyhülislâmı Mevlâna Bektût Hazretlerine dayanan ve Osmanoğullarından daha eski bir familya olan Dülkadiroğullarına bağlı "Kısakürekler" soyuna mensuptur.
    Babası, Mekteb-i Hukuk mezunu, Bursa'da âzâ mülazımlığı, Gebze savcılığı ve kısa ömrünün son senelerinde Kadıköy hakimliği görevlerinde bulunmuş, gayet enteresan ve alakaya değer bir insan olan Abdülbâki Fazıl Bey (öl. 29 Kasım 1920); annesi, Girit muhacirlerinden bir ailenin kızı, kayıtsız şartsız teslimiyet örneği, derin ve fedakâr bir müslüman-Türk kadını Mediha hanımdır. (öl. 10 Haziran 1977)
    18 ...
  30. 18.
  31. CANIM iSTANBUL

    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu istanbul diye toprağa kondurmuşlar.

    içimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
    O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki istanbulludur.

    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

    istanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...

    istanbul,
    istanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O manayı bul da bul!
    ille Istanbul'da bul!

    istanbul,
    istanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.

    istanbul,
    istanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

    Ana gibi yar olmaz, istanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sünbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,

    istanbul,
    istanbul...
    39 ...
  32. 19.
  33. çile şairi olarak da bilinen yazar, şair...
    18 ...
  34. 20.
  35. 21.
  36. içerisinde inanılmaz betimlemerin bulunduğu üstadın şaheseri..

    sakarya türküsü

    insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

    Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
    Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?

    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

    Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

    Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
    Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

    Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

    Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

    Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

    Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
    38 ...
  37. 22.
  38. Akrostiş
    ihtilal acentası...
    Solun tam da ortası.
    Moskof'un oltası..
    Eli, zulüm muştası.
    Tek ümidi, cuntası

    inkılap, avantası...
    Nemrut, onun atası...
    Ölüm yolu, rotası..
    Namlı servet çantası..
    Ünlü küfür softası..

    (1968)
    Necip Fazıl Kısakürek
    43 ...
  39. 23.
  40. FEZA PiLOTU

    Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu
    Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu ?

    Bir odun parçasına at diye binen çocuk
    Başında çelik kulaf, sırtında plastik gocuk.

    Uzakları yenmiş Fatih edasındasın|
    Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...

    Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...
    Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış.

    Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;
    Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe.

    Kavanozda, kendini deryada sanan balık;
    Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık;

    Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası
    Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;

    Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;
    Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.

    Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;
    Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.

    Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;
    Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,

    Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,
    Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

    Bizimkiler ışığa gem vururda binerler;
    Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler..
    25 ...
  41. 24.
  42. Batılılaşmaya karşı çıkan, islamcı görüşe bağlı siyasal bir organ olan büyük doğu'yu aralıklarla, dergi (1943-1978), gazete (1951, 1952, 1956) biçiminde yayımladı. Vatan gazetesi sahibi ahmet emin yalman'ın malatya'da bir fanatik dincinin saldırısına uğrayarak yaralanması olayıyla ilgili görülerek tutuklandı ve yargılandı (1952). 1934'ten sonra nakşi şeyhi abdülhakim arvasi'ye bağlanarak onun tasavvuf ve din görüşlerinden büyük ölçüde etkilenmiş ve şiirinin amacını "mutlak gerçeği aramak" diye tanımlamıştır. Mutlak gerçeğin ise tanrı olduğunu savunmuştur.
    15 ...
  43. 25.
© 2025 uludağ sözlük