--spoiler--
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Üç" dediler,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun basına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
--spoiler--
bunları okurken harbi bağırarak söyledi öküz. noluyo aq modunda kafamı bi kaldırdım millet gülmekten yerlere yatıyor. hoca buna sen oku evladım o kısmı demiş çocuk da gaza gelmiş. yazarın adını unutmadık haliyle.
usta yazarın güzel sözleri vardır. bir kısmını aktaralım;
-Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim.
-Yazılarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak! (o zamanlar yasakmış)
-Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.
-Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.
-Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.
-Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta.
-Bir meltem olacak rüzgârım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.
-Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.
-Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır.
-Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım.
-Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!
-Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.
-Benim sevdasında bencil; ama yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim: ne güzel darma duman ediyorsun beni.
-Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
-Arkadaşlık ağaca benzer… Kurudu mu bir daha yeşermez.
-Toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar.
-Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!
-Kimselere anlatamadım. Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.
-Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması…
-içimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
-insanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.
-Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.
-Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.
-Ve bir gün ekler Nazım Hikmet mektubunun sonuna; herkese selam sana “HASRET”
-Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
-Evet. Belki umudum kalmadı geleceğimden; ama asla pişman değilim geçmişimden..
--spoiler--
Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda
ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
sizin ordaki gibi
--spoiler--
bugün ölüm yıldönümü.
allah rahmet eylesin.
ışıklar içinde uyusun.
atatürkçü olmasa da (bkz: kuvayi milliye destanı) vardır atatürk'ü öven.
her ne kadar k*münizm'i desteklese de şiirleri pek güzeldir.
Atatürkçü falan değil, komünisttir. Atatürkü övdüğü eserleri de bence zorlamadır..
Hayatını hapiste geçirdiği 12 yıl (1938-1950) da chp tek parti dönemine denk gelmektedir. Asker kaçaklarını haklı bulan yazılarından ötürü 1938de atatürkün hastalığında cezaevine gönderilmiş, 1950de demokrat partinin farklı kesimlerin desteğini almak adına çıkardığı afla tahliye olmuştur.
Vera'ya son parasını yedirmiştir. Bayağı boynuzlanmıştır.
Derdinden hastalanıp, zavallı olarak ölmüştür.
Kore'de savaşan Kendi askerine karşı "Ahmet teslim ol ya öleceksin ya esir düşeceksin" propaganda kâğıtlarının çevirisini yaparsan sonun böyle olur.
Sen Rus emperyalizmine safça hizmet edersen, Ruslar adamı böyle rezil eder.
''sonra aramıza şehirler girecek,
hiç karşılaşmayacağız.
tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
sonra belki birimiz öleceğiz,
diğerimiz hiç bilmeyecek.''
ideolojisini beğenmesemde bu dizesi beni derinden etkilemiş şairdir "Ve elbette yollarımız yine ayrılacak bir gün. Sonra aramıza şehirler girecek hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz bilmeyecek.."
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Şiirlerinde sadece melankoliyi, acıları, sancıları konu edinmeyen; yaşamayı, yaşatmayı, şükretmeyi, mutluluğu konu edindiği şiirleri ile okurlarının kalplerindeki umut ışığının diri kalmasını sağlayan şair.
Hayata dair umutsuzluğa düştüğümde biraz olsun nefes alabilmek için Gülhane Parkına gider ve Nazım Hikmet'in şiirini Cem Karaca'nın sesinden dinleyerek yürürüm.
"Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında"
Memleketimden insan manzaraları'nı okuyunca, sadece propaganda yapmak için boş vaktinde şiir yazdığını düşündüğüm biri olmuştu gençliğimde. Klasik edebiyatın baskısından kaçmak için şiire sığınmış biri. Yazarlıkta.. Bi tarafında sallar pek çok insanı şu dünyada. Açıkçası ben şair değil yazar olduğunu düşünüyorum nazım'ın. Komünist propagandaya kendini adamışlığı ve yazarlığını kurban etmişliği için de Türk solu müteşekkir olmalı bence kendisine.
üstümüze yazdıklarımın hepsi yalan
onlar olan değil olmasını istediklerimdi aramızda
onlar ulaşılmaz dallarında duran hasretlerimdi
onlar susuzluğumdu düşlerimin kuyusundan çekilmiş
ışığa çizdiğim resimlerdi onlar.
üstümüze yazdıklarımın doğru hepsi
güzelliğin,
yani bir yemiş sepeti yahut kır sofrası
sensizliğim,
yani şehrin son köşesinde son sokak feneri oluşum
kıskanışım seni,
yani gözüm bağlı koşuşum geceleyin tirenlerin arasında
bahtiyarlığım
yani bentlerini yıkıp akan güneşli ırmak.
üstümüze yazdıklarımın hepsi yalan
üstümüze yazdıklarımın doğru hepsi.
Dert etme turk nasıl olsa okuyanlar diledikleri gibi anlayacaklar
Dert etme turk nasıl olsa okuyanlar diledikleri gibi anlayacaklar
Dert etme turk nasıl olsa okuyanlar diledikleri gibi anlayacaklar üçü de aynı cümleymiş allah allah
Yani olay şu:
Dert etme turk nasıl olsa okuyanlar diledikleri gibi anlayacaklar.
Her ne kadar karalıyor olsalar da; nazım aşkın elçisidir. Aşkı en iyi betimleyen, satırlarında yaşatan ender adamlardandır. Kendi çekip gitmiştir bu dünyadan, ama şiirlerine yüz bin elle sarılan milyonlar var. Amansızca gömmeye çalışan arkadaşlara duyurulur...
"Küstürmeyin insanları hayata.
Sonra her şeyden vazgeçiyorlar.
Yaşamaktan, güzel olan her şeyden.
Bir odada yalnızlığı;
Bir dağ başında kalmayı,
Bir adada mahsur kalmayı,
Nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar.
Küstürmeyin işte bazı insanları."
Sonuna orospu çocukları da eklenebilirmiş aslında.