insan yarasına bir band sarıp kendine ilk yardım yapabilir, ama kendi kendini ameliyat edemez.bu durum nasıl doktor ihtiyacını doğuruyorsa gönül yarası tedavisinde de ihtiyaç duyulan şey mürşittir.
HAKiKi VE KAMiL BiR MÜRŞiD,iMAN KURTARMA NOKTASINDA ADETA BiR CAN SiMiDi GiBiDiR.ANCAK “TAKLiDiNDEN SAKINMAK” ŞARTTIR. AKSi HALDE iMANI KURTARMAK BiR YANA,TEHLiKEYE BiLE GiREBiLiR.HER MESLEK VE MEŞREPTE OLDUĞU KADAR,BU MESLEKTE DE AKiDESi, NiYETi BOZUK,MENFAATÇi,SAHTE VEYA EĞiTiMi YETERSiZ,KEMALE ERMEMiŞ OLANLAR MEVCUTTUR.FAKAT SAHTE OLANLARI KOLAY VE ÇABUK FARK EDiLiRLER.YETER Ki BiRAZ BASiRET VE FERASET OLSUN.
Tertib-i ilâhi, varüsün-nebi, nedim-i ilâhi, evliya mensub olduğu peygamberinin şeriatını manasını tahrip etmeden yaşantı ve uyarısını günah-ı kebairler dışında asra uyumlu mana vazifelisi verilmiş kişiye mürşit denir!
Bu sahih mürşitlere biat etmek peygamberine biat etmekten farklı değildir!
Bî-kılavuz kim varır Allâhına
Reh-nümâsı olmayınca evliya
Kamil doğarmış ehl-i hak
Doğmadan evvel anası
Mürşid-i kamil kime talim eyledi
Her varaktan okuyup tefsir-i kurân eyledi.
Levh-i dilden okuyup bî-harf-i ümm-i kitab
Hak teâla ilm-i hıdrı ona ihsan eyledi
DÜNYADA HAKiKi MÜRŞiT iLiMDiR. DENiLDi. ÇOK DOĞRU, ÇÜNKÜ MÜRŞiT EŞiTTiR iLiM! iLiM ALLAHI BiLMEKTiR.
Peygamber efendilerimiz en çok ALLAHı bilendir. Varisün-nebi, nedim-i ilahiler de en çok Hazret-i ALLAHı bilenlerdir.
"el ele, el hakka" düsturunda zincirin en önemli halkasıdır. doğuştan aydınlık kimseler için şart olmamakla birlikte kendini bir mürşide teslim etmek; yürümeyi öğrenirken kendini anasının duruşuna teslim eden bir bebek kaygısızlığı verir insana. eğer bu bir yolsa, mürşit daha önce bu yollardan defalarca geçmiş bir yol gösterici ve rehberdir.
ulular şöyle demiş:
...
Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gitdiğini anlamayan hayvân imiş
Mürşid gerekdir bildire Hakk'ı sana hakk'al yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş
Her mürşide dil verme kim yolunu sarpa uğradur
Mürşidi kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş
Anla hemân bir söz dürür yokuş değildir düz dürür
Âlem kamu bir yüz dürür gören anı hayrân imiş
işit Nîyâzi'nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hakdan ayan bir nesne yok gözsüzlere pünhân imiş
Yalnız gidenin hâli harap, ömrü hederdir
Yol göstereni olmayanın zevki kederdir
Doğru bilici öncü gerek yolcuya, zira
Çıkmaz yola sapmış olanın derdi beterdir
Bir mürşid-i kâmil ara, boş geçmesin ömrün
Şeksiz yolu aydınlatan ol şems-i zaferdir
Tut dâmenini aşk ile sen ol ulu zatın
Zan zulmetini yok eden ol nur-ı seherdir
Her âşıka yokluk gerekir almak için yol
Benlik bırakır yolda seni, terki hünerdir
Her zahmeti rahmet bilir Hak yolcusu elbet
Her cevr ü cefâ; aynı safa, dürr ü güherdir
Bel bağladığın aşk ipini dosttan ayırma
Yol ehline teslim olunan sır bu kemerdir
Hak gezdirir her durağı zevk ile seyret
Ta gayesi Hak'tan sana bir lütf-i eserdir
Aşk kervanının başbuğuna bağlı bu FÂNÎ
Hep mahmil-i aşkında kalır, gör ne seferdir
irşad edici, yol gösterici lider anlamlarına gelen kelimedir. Tarikat başcısı olurlar bu insanlar. Müritleri olur bu insanların, mürşitlerinin ilminden faydalanan, açtığı yoldan yürüyen müritleri olur.
Şüphe yoktur ki kimi kişinin ermesi hidayeti için bir aracı pek ala cenabı hak ile verilebilir. Oyle ki en büyük Mürşit ler peygamber kimseler idi.
Ahir Zaman dan dolayi ise Mürşit aramak bulmak şeytanı bulmak gibidir. O yüzden kişinin en büyük Mürşiti kurani kerim dir. Keza O'na Rabbin sözleri vardır.