bazen sorun olan kişilerdir.
geçen hafta biraz kalabalık bir misafir geldi. aralarında bazılarını tanıyorum bazılarını tanımıyorum. yine eve iş getirdiğim bir gün, pc de bir boklar yaparken çocuğun biri odama gelip telefonu çekiyor, laptop ile uğraşıyor falan derken, biraz yüksek sesle,
- kimin bu çocuk?
- bizim.
- olmamış bu çocuk?
- ay nasıl yani?
her gün, günde üç kez kahve içmeye gelen, gelirken kedilerini, yoktur ihtimaline karşı kahvelerini yanında getiren ve fincanlarımızın küçük olduğunu iddia edip kendi fincanlarını bize taşıyan üst kat komşularımız. Sanırım artık onları misafir saymamam lazım.
Mezarlık önünden geçerken dinlenince ilginç şeyler düşündüren şarkıdır. Kötü bir filmin ucuz senaryosuna benzeyebilir benim kafamdakiler ama napayım...
"Can emanet ruh da misafirmiş duydunuz mu ey mezarlık sakinleri? He? Asıl duyması gereken ben miyim... Eyvallah, ne diyeyim."
Bir gün yine misafir gelicek bende anneme malzeme getirmişim marketten çok büyük bir telaş ve acele içinde yemek yapmaya çalıştığını görünce neden bu kadar uğraşıyosun demiştim. Annemse misafirin önüne konan nimet önce Allah'ın önüne konur demişti.Annem misafirlere yaptığı yemekleri günlük hayatta yapmıyor yapsada o lezzeti hiçbir zaman vermiyor. Bende ister istemez kendi evime gelen misafirlere aynı hürmeti göstermeye çalışıyorum.
2010 yılında beyaz perdeye aktarılmış, senaryosu ve yönetmenliği ozan aksungur'a başrolleri ise halit ergenç ve lale mansur'a ait sinema filmi.
eminim birçoğumuzun haberi bile yoktur bu filmden hoş olsa da yeni nesil gençliğin pek dikkatini de çekeceğini sanmıyorum.
'vatanım sensin' dizisinden sonra halit ergenç'in katılmış olduğu tüm projeleri yakın markaj altinda incelemeye aldım ve kült olma yolunda ilerleyen ve muhtemelen yıllar sonra net sistemlerinin alt yapısından dahi yer almayacak bu filmi izledim.
durağan olmasına rağmen su gibi aktı gitti film. elbette bunda başrollerin payı çok büyük.
--spoiler--
gelelim konusuna; aslında tam anlamıyla türk insanının içinde bulunduğu üstü kapalı yaşanan tüm duyguları barındırıyor içinde. gizli ve yasak bir aşk, acılı, yalnız ve alkolik bir adam, kocası uzaklarda bir kadın... iki arada bir derede ani gelişen bir sevişme, sonrasında ani bir şekilde alınan kaçma kararı ve çok da sürpriz olmayan bir son...
oyunculuklara değinsem sabah olur o derece içime işledi halit ergenç'in halleri hatta tekrar izlememek için zor tutuyorum kendimi.
yalnız bir detay da dikkatimi çekmedi değil türk erkeği seviştiği kadına gerçekten farklı duygular besliyor ve kaybetmek istemiyor filmin belli kısımlarında birçok şeyi sorguladım. kadının hayatını, adamın neden yenge dediği bir kadını uzaklara götürmek istemesini, giderlerse anlaşabilirler mi? kadının kocası yollara düşmez mi? o adamın anasını bellemez mi? ya anlaşamazlarsa? öyle birkaç gün seviştin diye o kadınla kaçılır mı?
sanırım bize sorgulatmak istediği başka şeyler de vardır ama ben izleyici olarak çok başarılı buldum.
--spoiler--
eğer hala izlemediyseniz ve türk erkek ve kadın ilişkilerinin çarpıklığını az da olsa şekillendirmek istiyorsanız zıhninizde muhakkak izleyin.
mevzuyu kısa tutanı makbul olan kişilerdir. misal akşam oturmasına geldin atıyorum saat 20.00 de girdin eve 23.00 ü görmeden kalkacaksın. nihayetinde misafirliğe gidilen evdekilerde ceo veya şirket sahibi adamlar değil sabahtan akşama çalışan insanlar. belki karı koca ikisi beraber. o yüzden empati kurabilmek önemli bu aktivitede..
Gözü korktu sıkılıp kaçtı
Ne kadar masumdu, ne kadar utangaçtı
Masalın kahramanı gitti
Ne masal böyle bitti
Yoluna devam etti
Anılar kaybolmadan
Ne sabırlı usanmadan
inat ettim bekledim oooof
Hiç umutsuz olmadım
Çabalarken uğruna
Ne şikayet etmedim
Nakarat
/Fallarda çıkan biri var
Gönlüme bir misafir var
Kaç vakte kadar bilmem
Pişmanım diyen biri var oooof
Bir dilek tutmuştum
Denize atmıştım/ oooof
Üzülüp susmuştum
Ben ona küsmüştüm
Beni böyle bırakıp gitti
Ne kadar kırılmıştım
Ne kadar üzülmüştüm
Masalın kahramanı gitti
Ne masal böyle bitti
Yoluna devam etti
Anılar kaybolmadan
Ne sabırlı usanmadan
inat ettim bekledim oooof
Hiç umutsuz olmadım
Çabalarken uğruna
Ne şikayet etmedim
Nakarat. Evet
tutturdu gavurun karısı fotoğrafını çekicem diye.. biz biliriz o iman power arkasına sığınmış tontiş teyzelerin o fotoğraflarla ne haltlar karıştırdığını.
Vakitsiz gelmeyeni ve misafirligini maksimum 2 saat tutani makbuldür. Yoksa çat kapı geleni ve sabahtan akşama kadar oturanı sinir bozucudur. Kusura bakmayın kimse tanrı misafiri deyip durumu yumuşatmasın. Büyük bir çoğunluk sevmez böyle misafirleri.
Evin beti bereketi diye baştacı edilerek, hizmette kusur etmekten ar edilirdi bir Zamanlar.
Değerler yerle yeksan oldu, mertlik bozuldu.
iş çıkışı eve misafir gelmiş de, yemek yiyemiyorlarmış.
Vay anam vaaay!
Sofraya bir tabak daha koymak bu kadar mı zul, ekmeği bölüşmek bu denli mi zor?