Hür değildir. Milli irade, batıl fikirler ve batıl inançlarla paslanmış ve büyük ölçüde ortaçağ müessesleri kadrosunun köleliği altındadır. Her şeyden önce bu irade, müspet ilme dayanan ilk eğitim terbiyesi ile kara inançlardan temizlenerek saf kılınmalı ve hürriyetine kavuşturulmalıdır.
Milli irade denilen 18 yaş üstünün oy kullandığı seçimlerde fazla oy alanların yasama ve yürütmeyi kontrol ettiği sistemden bahsediyoruz.
Bu milli irade denen şey modernizmin leşinin canlı kuzu diye otlağa sürülme çabasıdır ki modernizm 18. yüzyılda başlayan, 19. yüzyılda altın çağını yaşayan, 2 dünya savaşıyla önce entelektüel çevrede sonra halk tabanında yavaş yavaş terk edilen 1980'li yıllardan itibaren de aslında ne kadar akıl dışı ve zırva olduğu anlaşılan; protestanların dünyayı cennete çevirme ideasının materyal evren üzerindeki iğreti bir izdüşümüdür.
18. yüzyıla kadar iki fikir vardı: hakikat varlığa içkindir ve o hakikate ulaşmak için insanların gerektiğinde bireysel, gerektiğinde kurumsal izlemesi gereken yollar vardır ve bu yolların meşriyet kaynağı da onlarla birlikte gelecek ödül ceza mekanizmasıdır. Bu budizmde acıda yok olma, islamda cehennem, hristiyanlıkta kötülüğe hapsolma, taoculukta niirvadan uzaklaşma vs. vs. isimler aldı.
18. yüzyıla kadar olan bu fikirler hakikate dair pek az şey söylüyorlardı ama en azından insanın çevresiyle etkileşime geçerken kullanabileceği bayağı kullanışlı paradigmalar üretiyorlardı.
21. yüzyılın putu olan kavram milli iradedir çünkü 1970'li yıllarla birlikte son çırpınışlarını yaşayan modernizm 80'li yıllarda çöktü ve bütün postmodern felsefe sadece modernizmin çöktüğünü ilan üstüne kuruldu.
Modern değerlerin tamamı iflas edince, toplumsal meşruiyet zemini aranmaktayken meşruiyetin asıl kaynağının çoğunluğun oyu olduğuna karar kıldı geniş yığınlar suya düşenin yılana sarılışı gibi.
Aradan geçen 40 yılda demokrasi ve siyaset fikirleri de tamamen iflas etti.
Göreceğiz ne olacak.
3. milenyumun dijital çağının getirdiği insan yekununu analitik olarak incelenebilmesi vasfı milli irade putunu çoktan yıktı.
Kuantum çağına doğru ilerlemekte olduğumuz şu günde milli irade kavramının en az kölelik ve mutlaki rejimler kadar vahşi ve onlardan çok daha süreksiz olduğu da ispatlandı.
Kapitalizm, komunizm, sosyalizm, faşizm, teknokrasi vs. modern değerlerin protestanlığın yozlaşmış birer materyal dünyaya izdüşümü olduğu 1980'li yıllarda tamamen anlaşıldı.
Şimdi birileri iki de bir çıkıp, biz çoğunluğuz halk bizi seçti diyor. Önce tanrıydı meşruiyetin kaynağı, mutlak bilgelik. Sonra modernite oldu yani mutlak bilgeliğe giden yol, bir derece düştü. Şimdiyse modernitenin iğrenç bir replikasının ızdırabını yaşamaktayız. Cahil kitlelerin ve onların halk davukluğunu yapan demagogların gönüllü kölesi olmamız beklenmekte bizden.
Reddediyorum! Milli irade putunuzu reddediyor ve o putu yıkıyorum!
Fikir hayatıma kasteden vahşilerin çokluğu beni suçlu değil kahraman kılar.
Demokrasi, insanlık tarihinin en vahşi köleleştirme rejimidir ve her anıyla vahşetini ortaya sermektedir.
Bin yıl sonra insanlık yeterince gelişirse, bizim bu bastırılma ve terörize edilme çağında intihar etmeden nasıl dayandığımızı sorgulayacak.
Burada kastedilen milli irade, demokratik seçimlerde çoğunluğun oyuyla yasa yapıcı ve hükümetin seçilmesi halidir.
ahmet davutoğlu el çektirilirken ne olduğu hakkında kimsenin fikri yokken, 15 temmuz gecesi bi anda asker ve sivilleri katlederek milletin korumaya çalıştığı içi boş hatta şey kelimesiyle tanımlanabilecek şeydir.
çoğunlukçuluk anlayışının, yani çok oy alanın "halk beni seçti, bir daha ki seçimlere kadar istediğim haltı yiyebilirim" demenin kılıf geçirilmiş hali.