bugün

11. Nesil yeni yazar arkadaşımızdır. Hoşgelmiştir.
(bkz: franz Kafka)
(bkz: milena ya mektuplar)
yengemizdir. kafka reisin manitasıdır.
--spoiler--
Ya biz böyle mektuplaşıyoruz ama sevgilin kızmasın?
--spoiler--
--spoiler--
Yorgunum, hiçbir şey bilmiyorum. Tek istediğim, yüzümü kucağına koymak, başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.
--spoiler--

Kafka reyizin milena yengeye yazdığı mektuplardır.
Kafka'nın evli olmasına rağmen aşık olup, mektuplaştığı milena'ya olan mektuplarından oluşan kitaptır.

Milena bu sırada evlidir ve kafka ise ölmek üzeredir.

Bu kitapta onca olumsuzluğa, umutsuzluğa ve imkansızlığa rağmen kafka'nın aşka olan aşkını Çok net görebiliyoruz ve bu bize bugünkü dünyada bile umut ışığı olabilir.

Kesinlikle kafka'nın en iyi iki kitabından birisidir.
çok mal bi kitap.
Yardim et bana soylediklerimden daha fazlasini anla...... anlayana ..... mal kitap demisler * mektuplastimi bunu yazan yazar acaba *
Evet beni bitirdi burasi ve soyle biseyde var dir ki tikat edin kafam guzel yaziyorum zira herzaman bilgi icerikli entry girmem max brod 'a verilmis bir kutuda cikan mektuplar edebi degeri o kdar yuksek ki dunya capinda yanki buluyor,,, max bunlari bastrp kitap haline getiriyor edebiyatin hicbir sinifina oturtulamamis bir yazar franz kafka neyse oralar ayri birer konudur degerli arkdaslar IQ seviyeniz oldukca yuksek biraz dikkatli okuyun apayri bir tel dir kafka bakin bir kuple sunacagim * sana seni seviyorum yazmiyorum hic belki yanima geldiginde soylerim eger sesim kısılmazsa** :( bir kanser le bogusuyor yazar :( {tamamen uygun olmayan kanatlarla sana kanat çırptm}
aglicim bak simdi
Ve milena evli bu arada yani imkansizliklrn icinde imkansizlik var ve bunun yani sira kafkada evli * kafka okur die bir dergi yayinlanmaktadr bu arada ......

Hosgeldin sn. Nick i guzel yazar .
Her okuduğumda güzelliklerini yeniden keşfetmek için altını çizmediğim kitaptır.

--spoiler--
(evet, seni seviyorum budala;tıpkı denizin,kendi dibindeki küçücük bir çakıltaşını sevmesi gibi,işte sevgim seni öyle kaplıyor-ve tanrı izin verirse senin yanında bu kez ben bir çalıktaşı olacağım)

------

Milena, yardım et bana söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla!

--spoiler--
Kafka'nın en güzel kitaplarından biri.Okumanızı öneririm.

görsel
Tek kelimeyle bayildigim yine bir Kafka klasigi.
Yaz da okuyalim lakin her güzel şey bitermissss.
Unutamayacağım bir doğa olayıydı yüzün istasyonda Milena; Bulutlardan değil, kendiliğinden gölgelenen bir güneştin sanki. Ne söyleyeyim daha? Kafam ve ellerim dinlemiyor beni.
ben kirliyim milena. hem de çok kirli. temizlik ve saflık konusunda bu kadar takıntılı olmamın sebebi de budur zaten. hiç kimse cehennemin en derin çukurlarına atılmış insanlar kadar saf bir şekilde çığlık atamaz. işte biz, meleklerin ilahileri yerine onları dinleriz.
Şişman insanların ne kadar güvenilir olduğunun farkında değil misiniz?
Franz Kafka \mileneya mektuplar.
geceleri hüzünlendiğimde nescafe içip okuduğum kitaplardan biri. yani nasıl desem tam olarak beni anlatıyor bu kitap.
franz kafka'nın kendi eliyle yazdığı ve arkadaşı max brod'dan öldüğünde yakılmasını istediği mektuplardır.
kitabın edebi yönü tartışılmaz. ancak sen nişanlı, milena evli.. olmadı.
franz abimizin sahte delikanlı olduğunu göstermiş kitaptır.
mektubunun sonuna imza yerine "seninim" yazması da beni benden almıştır.
vəziyyət idi: beyin özünə yüklənən kədər və ağrılara dözə bilməz hala gəlirdi. deyirdi ki: "mən pes edirəm, lakin burada bütünün qorunmasına əhəmiyyət verən biri daha var, o halda yükümü bir hissəsini ala bilər və bir müddət daha belə idarə edilə bilər. ıste orada ağciyər dövrəyə girirdi, hərhalda itirəcək çox bir şeyi yoktu.beyin və ağciyər arasında mənim məlumatım xaricində edilən bu danışıqlar qorxunc keçmiş olmalı.

Gözəl kitabdır.
Hayatında sadece bir kaç kez gördüğü evli bir bayana aşık olup, duygularını kağıda döken hasta adam Franz Kafka tarafından Yazılmış sonradan kitap haline getirilmiş bir eserdir.
ilk cümlesiyle kendine hayran bırakan eserdir.
Kaç yıl mektup arkadaşlığından sonra aşka dönüşen hikayenin meyvesi... Kafkada milenada birbirlerini normal gerçek halleriyle tanımışlardır birbirlerini bir tek onlar anlayabiliyormuş gibi arkadaş olmuşlar, bu bağ ise aşkın en büyük bağlarından birine dönüşmüştür. Artık kafka demek milena ,milena demek kafka olmuştur. Okuyun bu kitabi dostlarım...
severek okuduğum, franz'ın aşktan kafayı yediğini gözler önüne seren eser.
Bu aşk iyiki Türkiye'de yaşanmamış.

-Milena, neden ben otururken, uzanırken ya da uyurken -iyi uykular dilerim- seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim?

-ya nerden buluyorsun böyle lafları.

-hiç ya işte heheh.

-geliyor musun hiç viyana'ya felan.

-bir kere içinden geçmiştik.

olmuyor işte aga. Türkiye'de aşk etli dolma ve yaprak sarmasıyla doğru orantılı.
efsane cümlelere ev sahipliği yapan kitaptır. kafka'nın nasıl deli sevdiğini gösterir.

"...mesela neden senin odanda duran, sen sandalyen ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken(iyi uykular diliyorum!) seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? neden değilim?"
Bu Kadar Kavuşamayacak Ne Vardı Milena?

Yani ki, en iyi bildiğim şey sensizliğin dili; ondan da her gün sınıfta kalıyorum… Hasretle gözlerinden öpemem, selam ederim ancak. En içten selamlarımla. Sizin F. Kafka

Bu kitabı ne zaman okumaya başlasam aklıma hep “beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek” dizesi gelir. Evet, Kafka’yla Yavuz Sultan Selim’in birbirini tanımış olma gibi bir durum ortada yok. Ama şiirdeki bu dizeleri alıp Kafka’nın yazdığı mektubun sonuna iliştirince sanki kitap tamamlanmış gibi oluyor. Sakın yanlış anlamayın, kitap zaten başlı başlına bir yapıt. Ama bu dizeler bir kelebek gibi konsaymış kitabın sayfalarına, resim tamamlanacakmış, renkler birbirine kavuşacakmış gibi.

Yine senin için tutuyorum elimdeki kalemi. Önce ona anlatıyorum yazacaklarımı. Duyunca şaşırıyor; bunca acıyı benim gibi aciz bir kaleme yüklemeye utanmıyor musun diyor? Ona sıra gelene kadar benim acım içimde kaç duraktan geçiyor nerden bilsin. O kadar mektubu bir defada okursanız olacağı budur işte. Sürekli bir mektup yazma isteği içinizi sıkıştırıp durur. Kendinizi Prag’da, üzerinde basılmamış bir karışı kalmayan sokak kaldırımı gibi hissedersiniz. Acınız da, taşın soğukluğunu deler geçer. Milena’ya Mektuplar’ı okumadıysanız bugüne dek, bu saatten sonra da hiç okumayın zaten. Acı nedir, özlem nedir, beklemek nedir şahit olmamanız en büyük kazancınızdır. Kitabın neresinden alıntı yapsanız, o cümle hakkında bir kitap yazılabilir. Hammaddesi kendi içinde öylece gizlidir. Dolu doludur; size ancak nefes alacak boşluklar bırakmıştır Kafka.

Kendisiyle çok barışık olmayan hasta bir adamdır. Gazetecilik yapan Milena’dan, öykülerini çevirmesini istemesiyle başlar her şey. Nisan ayında Milena’ya yazdığı ilk mektup da bu kısa ama ölümsüz aşkın ilk adımı olmuştur. “Yardım edin bana Milena! Söylediğimden fazlasını anlayın!” diye yalvarırcasına içinden dökülür cümleleri. Hayatta kalabilmenin anlaşılmaktan başka yolu yok, anlamıyor musun? Sen de beni anlamasan, bu zavallıyı anlamaya kimse tenezzül etmeyecek. “Uykusuz gecelerden ve baş ağrısından neredeyse saçlarım beyazlayacak.” diyorum ve sen hala “Gelmiyorsun; çünkü gelmeye kendin ihtiyaç duyana kadar bekliyorsun.”

Hep olmayacak zamanlarda, hep olmayacak günlerde, hep o gelmeyecek baharlarda ve o hep bir tarafı kırık banklarda imkânsızca oturuyorum. Mutlu olmayı bilmeyen birinden onun tarifini istiyorlar. Kimse anlamaz mı dert nedir, anlamaz mı halden; anlamak için kesilmiş vahiylerden idrak mı mayalamam gerek? “Üçüncü bir yolda ilerlemek istiyorum; sana ya da ona değil, yalnızlığa çıkan yolda.” Böylece biraz kendimle kalıp dindirebilirim sızılarımı. Hiçbir yara iyileşmesini bilmez Milena. Bunu, aklını yitirince anlayacaksın. Bu zavallı bedenim ciğerlerine söz geçiremeyecek kadar aciz. Öksürük nöbetlerinde kaç kez kendime yakalandım. Senden şifa bulmayı dilemiyorum, yanlış anlama; mektupsuz bırakma yeter. “Bu mektubu alınca bana bir telgraf çeksene! Bu bir rica değil, haykırış. Ancak içinden gelerek yap bunu.”

Ah Milena, zamanı gelmiş olsa da seninle şehrin sokaklarında çocukça koşup oynayabilsek. Sen görmüyorsun ama sana gelmek için kalkıyor içimden trenler. Bu bir, bu iki, bu üç… Yaramın acısından bir yaram olduğunu bile unutuyorum çoğu zaman. insan istese her şeyi bir hıçkırıkta silebiliyormuş, anladım. Acıyan her şeye senin sevgini sürüyorum: “Seni sevdiğim için (evet seni seviyorum budala; tıpkı denizin, kendi dibindeki küçücük bir çakıl taşını sevmesi gibi, işte sevgim seni öyle kaplıyor ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben bir çakıl taşı olacağım) bütün dünyayı seviyorum.

Şimdi nasılsın diye sordu, ancak bu kadar imkânsız olunabilir dedim. Kapattık defterleri, oyunlar masada yarım kaldı. Ben yine sınıfta kaldım. Nerede o mâhûr beste, kim gelecek benimle ağlaşmaya? Karadır kaşların ferman yazdırdın bana Milena.
23 haziran 1920

bugün bir viyana haritası gördüm, senin sadece bir odaya ihtiyacın olduğu halde böylesine büyük bir şehrin inşa edilmiş olmasını bir anlığına aklım almadı.


f.
***
Burada olmadığınızı söylersem aslında kendime deli demeliyim. O kadar kuvvetli bir şekilde hissediyorum ki burada olduğunu…
***