3. dünya ülkelerinde yayınlanacak bir fuzuli insanlar ansiklopedisi'nde kendine rahatlıkla yer edinecektir. oysa okyanusun diğer tarafında (yani abd'de) birçok üniversiteden fahri doktora verilmesi pek muhtemeldir kendisine.
liberal demokrasinin Türkiye'deki en istikrarlı ve tutarlı temsilcisi. Otokratik ve hiyerarşik toplum projesine karşı bugüne kadar çok etkili eleştiriler getirdi. Yerleşik statükodan, iktidarı bir ucundan yakalayanlara kadar geniş bir iktidar yelpazesi hemen her ülkede var. Ama siyasal ve toplumsal düzeni özgürlükçü eleştirilerle hizaya getiren; bireyi devlet karşısında her hal ve şartta savunan muhalif sesler her zaman çok nadir bulunur. Bu yüzden Mehmet Altan ın ısrarla takip ettiği Cumhuriyet i demokratikleştirme" projesi ileri ve medenî bir topluma ulaşmak için çok önemli ve değerli. Üstelik liberalizm bir ideolojik tercihten ziyade, ideolojik tercihleri bireylere bırakan ve bu tercihlere saygı gösteren bir yaklaşımı temsil ediyor. Demek ki, Türkiye'nin liberal eleştirilere ve doğal olarak Mehmet Altan a çok ihtiyacı var. **
-bildiğim kadarıyla- kendisi çekirdekten yetişme* bir komünist iken, sonradan değişerek demokrat olmuştur. başkalarının değiştiğine inanmayanlar bu adamın değiştiğine nasıl inanıyorlar hayret.
hiçbir şeyi tam olarak bilmeyen, "kafası o kadar dolu ki kendini ifade edemiyor" dedirten, halbuki öyle olmayan liberal tuhaf bir insan.
temettü anlayışı (orijinali hocaefendiye aittir) ile garip bir şekilde amerikancılaşan, antin kuntin batılılaşan çoğu türk insanı gibi genç yaşında başına bir yurtdışı gezisi konmuş, kendisi de "ne biçim ülkede yaşıyormuşum lan ben" demeye başlamıştır gıt gıt. (gıdak)
bu anlayıştaki zavallı türk gençleri ne buldum delisi olarak adlandırılabilirler. bu arkadaşlar gittikleri ülkedeki ferahı gördüklerinde, o feraha nasıl ulaşıldığı ile değil, türkiye'nin neden o feraha ulaşamadığı üzerine kafa patlatırlar.
patlatırlar deyince de öyle kafa yormazlar. karşılarına çıkan katı kutu ne varsa ona saldırır ve onda suç bulurlar.
altan kardeşimiz de kemalizm'le, atatürkçülükle, devletin ideolojisi ile kafayı bozmuş vaziyette. ona göre bunların hepsi militarist. anti demokratik. tu kaka.
şu ülkede kaç nesil, kaç insan var, hala da varlar, bu kemalizm'den rahatsız olmayan, hür yaşayan, hür düşünen... o halde altan'ın derdi ne?
söylemek lazım: bilmeden bilir gibi yapmak için kendine küfretmen lazım. o kadar küfretmen lazım ki hele, insanlar "ulan herif çok acılı. çok ezik. acıdım vallahi billahi" desin de kol kanat gersin.
çok var bu arkadaşlardan. hayatı boyunca devlet kesesiyle, onun bunun kesesiyle, sağdan sola, ihtilalcilikten devrimciliğe, komünizmden ülkücülüğe dolanan duran. hepsi bir yerden dürtükleniyor. maşa değiller, çok da iyi niyetliler ama; kendileri bile ne niyetlerinin farkında değiller.
şu sıralar samanyolu tv de yerini bulmuş, zamanını ve mekanını bulunca yanındaki liboşdaşlarıyla birlikte atatürkçülüğe, kemalizme, silahlı kuvvetlere utanmadan sıkılmadan atıp tutan her devrin adamı sözde aydın.
Birkaç ay önce kendisiyle yaptığımız röportajda son derece tatlı, fikirlerinde sağlam, inanılmaz hoşgörülü olduğuna bizleri ikna eden,, ikinci cumhuriyetçiler akımının sembol ismi.. Her fikre her inanca saygı duyması beni çok etkilemiş yazardır...
son zamanlarda orduyu ve ordunun açıklamalarını olumsuz bir biçimde düşünemeden,yeterince araştırmadan eleştirenler veya yorumlayanlar kervanına (kasıtsız veya kasıtlı olarak) katılan kişi.*hoş değil...
eser karakaş, nuray mert, ali bayramoğlu, fehmi koru, mehmet altan, mehmet barlas... kişilerinden oluşan ve sonuna kadar demokrasiyi savunan yazar grubunun en önemli isimlerinden, beğenerek izliyoruz.
edit: engin ardıçı unutmuşuz, o da bu grubun en asil üyelerindendir.
köprü dergisinin "insan hakları" konulu güz 2006 sayısında "insan Hakları, Hukukun Üstünlüğüdür" başlıklı röportajı yayınlanmış olan fikir adamı.
röportajın bir kısmı:
-Bir yazınızda dünyada 11 Eylül'ün, bizde de 12 Eylül'ün ruhunu ve özünü kapitalizm belirliyor diyorsunuz. Siyasetin insan haklarını belirlemedeki rolü nedir? insan hakları neye göre belirlenmelidir?
-Bugün kapitalizm sosyal demokrasiye dönüşmüştür. Bugün kapitalizm de değişiyor. Yavaş yavaş insan, kutsallığın en kutsalı haline geliyor. Yani devletlerden, bayraklardan, sınırlardan çok daha önemli hale geliyor. Çünkü beyniyle en büyük zenginliği yaratan adam oluyor. Bugüne kadar, işte ilk başta tarım döneminde toprak üreticiydi, sonra kol gücüyle sermaye fabrikalarda üretir hale geldi. Bugün beyinsel yaratıcılık bütün bunların dışında büyük zenginlik yaratıyor. Söylediğim gibi Bill Gates buna bir örnek. insan bu kadar zenginlik kaynağı haline geldiği vakit de en dokunulmaz, en tabuların tabusu, en kutsalın kutsalı haline geliyor. insan böyle bütün kavramların önüne geçtiği vakit insan hakları çok farklı ve taviz verilmez bir şekilde uygulanır olacak.
(...)
-Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülkemizde "uyum reformları" adı altında yapılan iyileştirmeleri insan hakları açısından yeterli görüyor musunuz?
-Bunları insan hakları açısından çok önemli adımlar olarak değerlendiriyorum. Fakat bunu Türk toplumu henüz içselleştiremedi. Mesela, bilgi edinme yasası. Bizim paramızla, vergilerimizle var ettiğimiz bir hizmet örgütü olan devletin bizim paralarımızla ne yapıp ne ettiğini sorgulayan çok önemli bir mekanizma; ama merak ediyorum bugüne kadar kaç kişi bilgi edinme yasasını kullandı. Yahut eşler ayrılmaya kalkmaları halinde mirası eşit paylaşmaları, milli güvenlik kurulunun gizli tüzüğünün ortadan kalkması, yahut etlerin çok daha nitelikli bir şekilde satılmasını düzenleyen yasa. Avrupa Birliği uyum yasaları sürecinde insanoğlunun yaşam kalitesinde muazzam bir artış var. Fakat bireyin bunu içselleştirmesi, bireyin buna sahip çıkması, bunu kullanması lazım; ama henüz o aşamaya gelemedik.
-301. maddede olduğu gibi, devletçi ve milliyetçi söylemlerle bunun önüne geçilmesi çabalarını nasıl yorumluyorsunuz?
-Türkiye'deki fay hattı, aslında Avrupa Birliği konusuyla bağlantılı. Avrupa Birliği'ne karşıysanız, Türkiye'nin dünyalaşmasını istemiyorsunuz demektir. Bu eskisi gibi, statükonun devamı, içe kapalı, iç sömürgeci bir mantığın devamı. Yok, Avrupa Birliği'nden yanaysanız buranın değişmesi, bireyin kutsallaşması, insanın her şeyden önce gelmesini istiyorsunuz demektir. Bunun etrafında büyük bir kavga var.