bugün
- şampiyonluk için yanak okşatmak40
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin12
- anın görüntüsü17
- larisalisa21
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır12
- sözlükten gitse üzüleceğiniz yazarlar8
- sevdiğiniz sözlük yazarları11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası9
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri14
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- nişanlı kalmanın saçma olması8
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım9
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- şizofreni11
ikinci Cumhuriyetçi gazeteci-yazarlar.Ahmet Altan'ın kardeşi.Liberal görüşlüdür.
an itibari ile katılmış oldugu genc bakıs progamındaki ogrencilerin avrupa birligi'ne karsı cıkmaları üzerine ögrencilere ayar veren, tepki toplayan, kendisinin universite hocası oldugunu soyleyen, kendisinin ogrencilerden ustun oldugunu ima eden, ogrencileri yok yere karsısına alan kişi.
altanlar ailesinin üniversite kanadında faaliyet gösteren üyesidir...
sabah gazetesi okuru olmak için en önemli nedenlerden biriydi ancak 11 kasım 2006 tarihinde yazdığı yazı ile 20 yıldır yazmakta olduğu gazeteden ayrılacağını belirtmiş , buruk bir tad bırakmıstır yüreklerde ..
Bana müsaade...
Kendi koyduğum başlığı kendim garipsedim:
"Bana müsaade..."
Dört ay daha dişimi sıksam dolu dolu yirmi yılı geride bırakacağım gazetenin en eski yazarı ben olduğum için "müsaade" istemek garibime gitti belki de...
Neredeyse elime doğmuş sayılan SABAH'taki konukluğum çoktan sona erdiği gibi ev sahipliğim bile eskimişti.
ilk "merhaba" yazısını yazdığım gazeteden geriye neredeyse kimse kalmamış, kurucu patronu bile gitmişti.
Zaman hızlı ve hoyrat akıyordu.
Zamanın içinde hem eskiyor, hem biriktiriyoruz...
Bir yandan o zamanla birlikte akıyor, bir yandan da zamanın akışını gözlüyoruz.
Hem o geçip gitmiş zamana anılarımızla bağlıyız, hem de "kaybolmuş bir zamanın" artık epey yabancısıyız.
Tanpınar'ın söylediği gibi:
"Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında..."
Gene de bu "yekpare ve geniş an"ı, SABAH'taki yıllarıma bakarak çok da fazla örselemeden parçalarına ayırmaya çabaladım.
Bizim gibi ülkelerde medya, siyasal iktidar kavgalarının hem arenası, hem de kontrol kulesi olduğu için gözlerimin önünden epeyce hatıra geçti.
Turgut Özal Türkiyesi'nin yaramaz çocuğu olarak başlayan, tabu yıkıcılıkla devam eden, 28 Şubat cuntacıları karşısında hazin bir şekilde ezikleşen, bu ezikliğin karşılığını para olarak almaya çalışırken iflas kayalıklarına çarpan bir serüvenin yer aldığı bir dönem albümü önüme konmuş gibi oluverdi...
Seksenli yıllar...
Doksanlı yıllar...
iki binli yıllar...
Yazının özgürlükle koklaşıp kısrak gibi koştuğu mutlu zamanları da yaşadık...
Haftada dört ile başlayan yazı macerasının, demokrasiden yana çıkmanın bir cilvesi olarak tek güne kadar indiği zamanları da gördük... Oksijensizliğin boğduğu bir ortamda bir yıllık terki diyarı da...
Bazılarının şimdiki davranışlarıyla, baskıcı dönemlerde benimsedikleri rolleri birarada düşündüğümde hınzır bir gülümseme yerleşiyor yüzüme.
Belki bir gün o dönemleri daha derinlemesine konuşuruz.
Huzurlu ve özgür olduğum dönemlerin, huzursuz ve baskı altındaki dönemlerinden fersah fersah ilerde olduğunu da söylemeliyim...
Ama yazının özgürlüğü peşinde koştukça görünen ve görünmeyen faturalar ödediğimi de vurgulamalıyım.
Aslında bir bilanço yapmak kolay değil.
Aynı gazetede yirmi sene çalışınca "iyi"ler ve "kötü"ler alabildiğine, bazen iç içe girerek birikiyor.
Gazetenin şimdiki binası çok öncelerde Şişe ve Cam Fabrikası'nın genel müdürlüğüydü... Bu binada o dönemler planlama uzmanı olarak bir süre çalışmıştım... O zaman üniversiteye gitmek için "müsaade" istemiştim... Şimdi gene aynı binadan ikinci kez "müsaade" istemekteyim...
Gene de SABAH'a "bana müsaade" demek garip geliyor... Çünkü ev sahipliğim bile eskidi...
Belki de müsaade istemem bundandır...
Otuz dört yaşında geldiğim gazeteden elli üç yaşında izin isterken dilimden Tanpınar düşmüyor:
"Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında"
Allahaısmarladık...
Bir gün yeniden görüşmek ümidiyle...
Bana müsaade...
Kendi koyduğum başlığı kendim garipsedim:
"Bana müsaade..."
Dört ay daha dişimi sıksam dolu dolu yirmi yılı geride bırakacağım gazetenin en eski yazarı ben olduğum için "müsaade" istemek garibime gitti belki de...
Neredeyse elime doğmuş sayılan SABAH'taki konukluğum çoktan sona erdiği gibi ev sahipliğim bile eskimişti.
ilk "merhaba" yazısını yazdığım gazeteden geriye neredeyse kimse kalmamış, kurucu patronu bile gitmişti.
Zaman hızlı ve hoyrat akıyordu.
Zamanın içinde hem eskiyor, hem biriktiriyoruz...
Bir yandan o zamanla birlikte akıyor, bir yandan da zamanın akışını gözlüyoruz.
Hem o geçip gitmiş zamana anılarımızla bağlıyız, hem de "kaybolmuş bir zamanın" artık epey yabancısıyız.
Tanpınar'ın söylediği gibi:
"Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında..."
Gene de bu "yekpare ve geniş an"ı, SABAH'taki yıllarıma bakarak çok da fazla örselemeden parçalarına ayırmaya çabaladım.
Bizim gibi ülkelerde medya, siyasal iktidar kavgalarının hem arenası, hem de kontrol kulesi olduğu için gözlerimin önünden epeyce hatıra geçti.
Turgut Özal Türkiyesi'nin yaramaz çocuğu olarak başlayan, tabu yıkıcılıkla devam eden, 28 Şubat cuntacıları karşısında hazin bir şekilde ezikleşen, bu ezikliğin karşılığını para olarak almaya çalışırken iflas kayalıklarına çarpan bir serüvenin yer aldığı bir dönem albümü önüme konmuş gibi oluverdi...
Seksenli yıllar...
Doksanlı yıllar...
iki binli yıllar...
Yazının özgürlükle koklaşıp kısrak gibi koştuğu mutlu zamanları da yaşadık...
Haftada dört ile başlayan yazı macerasının, demokrasiden yana çıkmanın bir cilvesi olarak tek güne kadar indiği zamanları da gördük... Oksijensizliğin boğduğu bir ortamda bir yıllık terki diyarı da...
Bazılarının şimdiki davranışlarıyla, baskıcı dönemlerde benimsedikleri rolleri birarada düşündüğümde hınzır bir gülümseme yerleşiyor yüzüme.
Belki bir gün o dönemleri daha derinlemesine konuşuruz.
Huzurlu ve özgür olduğum dönemlerin, huzursuz ve baskı altındaki dönemlerinden fersah fersah ilerde olduğunu da söylemeliyim...
Ama yazının özgürlüğü peşinde koştukça görünen ve görünmeyen faturalar ödediğimi de vurgulamalıyım.
Aslında bir bilanço yapmak kolay değil.
Aynı gazetede yirmi sene çalışınca "iyi"ler ve "kötü"ler alabildiğine, bazen iç içe girerek birikiyor.
Gazetenin şimdiki binası çok öncelerde Şişe ve Cam Fabrikası'nın genel müdürlüğüydü... Bu binada o dönemler planlama uzmanı olarak bir süre çalışmıştım... O zaman üniversiteye gitmek için "müsaade" istemiştim... Şimdi gene aynı binadan ikinci kez "müsaade" istemekteyim...
Gene de SABAH'a "bana müsaade" demek garip geliyor... Çünkü ev sahipliğim bile eskidi...
Belki de müsaade istemem bundandır...
Otuz dört yaşında geldiğim gazeteden elli üç yaşında izin isterken dilimden Tanpınar düşmüyor:
"Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında"
Allahaısmarladık...
Bir gün yeniden görüşmek ümidiyle...
aklı başında yorumlar yapabilen,duygusallıktan ziyade mantıksallığı tercih eden ve bu doğrultuda konuşan ender aydınlarımızdan biri.
(bkz: engin ardıç)
(bkz: eser karakaş)
(bkz: şahin alpay)
(bkz: engin ardıç)
(bkz: eser karakaş)
(bkz: şahin alpay)
altan familyası mensubu. işçi partisi genel başkan yardımcısı hasan yalçın'ın bir yazısında bulunan "vatan haini", "dönek" gibi ifadelerden dolayı tazminat davası açan ancak kaybeden insanımsı şahsiyet.
şimdi sorulması gereken şu: eğer mahkeme hasan yalçın'ı haklı gördüyse, mahkemece mehmet altan'ın nesi belgelerle sabit görülmüş oldu?
(bkz: valla ben bişey söylemedim)
(bkz: o söyledi)
şimdi sorulması gereken şu: eğer mahkeme hasan yalçın'ı haklı gördüyse, mahkemece mehmet altan'ın nesi belgelerle sabit görülmüş oldu?
(bkz: valla ben bişey söylemedim)
(bkz: o söyledi)
nihat genç'in bir programında şair nazım hikmet'ten alıntı yaparak laf attığı 3 altan'dan biridir! "zengin sofralarının zangoçluğunu yapan kişi".
"kemalizm değil demokrasi" konulu röportajı: (#989450)
http://www.yeniasya.com.t...2/11/roportaj/default.htm
http://www.yeniasya.com.t...2/11/roportaj/default.htm
her fırsatta radikal kemalist-laikçi kesimle taşşak geçmeyi ihmal etmeyen star yazarı. çok güzel kahkaha atar.
köprü dergisinin "insan hakları" konulu güz 2006 sayısında "insan Hakları, Hukukun Üstünlüğüdür" başlıklı röportajı yayınlanmış olan fikir adamı.
röportajın bir kısmı:
-Bir yazınızda dünyada 11 Eylül'ün, bizde de 12 Eylül'ün ruhunu ve özünü kapitalizm belirliyor diyorsunuz. Siyasetin insan haklarını belirlemedeki rolü nedir? insan hakları neye göre belirlenmelidir?
-Bugün kapitalizm sosyal demokrasiye dönüşmüştür. Bugün kapitalizm de değişiyor. Yavaş yavaş insan, kutsallığın en kutsalı haline geliyor. Yani devletlerden, bayraklardan, sınırlardan çok daha önemli hale geliyor. Çünkü beyniyle en büyük zenginliği yaratan adam oluyor. Bugüne kadar, işte ilk başta tarım döneminde toprak üreticiydi, sonra kol gücüyle sermaye fabrikalarda üretir hale geldi. Bugün beyinsel yaratıcılık bütün bunların dışında büyük zenginlik yaratıyor. Söylediğim gibi Bill Gates buna bir örnek. insan bu kadar zenginlik kaynağı haline geldiği vakit de en dokunulmaz, en tabuların tabusu, en kutsalın kutsalı haline geliyor. insan böyle bütün kavramların önüne geçtiği vakit insan hakları çok farklı ve taviz verilmez bir şekilde uygulanır olacak.
(...)
-Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülkemizde "uyum reformları" adı altında yapılan iyileştirmeleri insan hakları açısından yeterli görüyor musunuz?
-Bunları insan hakları açısından çok önemli adımlar olarak değerlendiriyorum. Fakat bunu Türk toplumu henüz içselleştiremedi. Mesela, bilgi edinme yasası. Bizim paramızla, vergilerimizle var ettiğimiz bir hizmet örgütü olan devletin bizim paralarımızla ne yapıp ne ettiğini sorgulayan çok önemli bir mekanizma; ama merak ediyorum bugüne kadar kaç kişi bilgi edinme yasasını kullandı. Yahut eşler ayrılmaya kalkmaları halinde mirası eşit paylaşmaları, milli güvenlik kurulunun gizli tüzüğünün ortadan kalkması, yahut etlerin çok daha nitelikli bir şekilde satılmasını düzenleyen yasa. Avrupa Birliği uyum yasaları sürecinde insanoğlunun yaşam kalitesinde muazzam bir artış var. Fakat bireyin bunu içselleştirmesi, bireyin buna sahip çıkması, bunu kullanması lazım; ama henüz o aşamaya gelemedik.
-301. maddede olduğu gibi, devletçi ve milliyetçi söylemlerle bunun önüne geçilmesi çabalarını nasıl yorumluyorsunuz?
-Türkiye'deki fay hattı, aslında Avrupa Birliği konusuyla bağlantılı. Avrupa Birliği'ne karşıysanız, Türkiye'nin dünyalaşmasını istemiyorsunuz demektir. Bu eskisi gibi, statükonun devamı, içe kapalı, iç sömürgeci bir mantığın devamı. Yok, Avrupa Birliği'nden yanaysanız buranın değişmesi, bireyin kutsallaşması, insanın her şeyden önce gelmesini istiyorsunuz demektir. Bunun etrafında büyük bir kavga var. * `http://www.koprudergisi.c...oster=Yazi&YaziNo=809`
röportajın bir kısmı:
-Bir yazınızda dünyada 11 Eylül'ün, bizde de 12 Eylül'ün ruhunu ve özünü kapitalizm belirliyor diyorsunuz. Siyasetin insan haklarını belirlemedeki rolü nedir? insan hakları neye göre belirlenmelidir?
-Bugün kapitalizm sosyal demokrasiye dönüşmüştür. Bugün kapitalizm de değişiyor. Yavaş yavaş insan, kutsallığın en kutsalı haline geliyor. Yani devletlerden, bayraklardan, sınırlardan çok daha önemli hale geliyor. Çünkü beyniyle en büyük zenginliği yaratan adam oluyor. Bugüne kadar, işte ilk başta tarım döneminde toprak üreticiydi, sonra kol gücüyle sermaye fabrikalarda üretir hale geldi. Bugün beyinsel yaratıcılık bütün bunların dışında büyük zenginlik yaratıyor. Söylediğim gibi Bill Gates buna bir örnek. insan bu kadar zenginlik kaynağı haline geldiği vakit de en dokunulmaz, en tabuların tabusu, en kutsalın kutsalı haline geliyor. insan böyle bütün kavramların önüne geçtiği vakit insan hakları çok farklı ve taviz verilmez bir şekilde uygulanır olacak.
(...)
-Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülkemizde "uyum reformları" adı altında yapılan iyileştirmeleri insan hakları açısından yeterli görüyor musunuz?
-Bunları insan hakları açısından çok önemli adımlar olarak değerlendiriyorum. Fakat bunu Türk toplumu henüz içselleştiremedi. Mesela, bilgi edinme yasası. Bizim paramızla, vergilerimizle var ettiğimiz bir hizmet örgütü olan devletin bizim paralarımızla ne yapıp ne ettiğini sorgulayan çok önemli bir mekanizma; ama merak ediyorum bugüne kadar kaç kişi bilgi edinme yasasını kullandı. Yahut eşler ayrılmaya kalkmaları halinde mirası eşit paylaşmaları, milli güvenlik kurulunun gizli tüzüğünün ortadan kalkması, yahut etlerin çok daha nitelikli bir şekilde satılmasını düzenleyen yasa. Avrupa Birliği uyum yasaları sürecinde insanoğlunun yaşam kalitesinde muazzam bir artış var. Fakat bireyin bunu içselleştirmesi, bireyin buna sahip çıkması, bunu kullanması lazım; ama henüz o aşamaya gelemedik.
-301. maddede olduğu gibi, devletçi ve milliyetçi söylemlerle bunun önüne geçilmesi çabalarını nasıl yorumluyorsunuz?
-Türkiye'deki fay hattı, aslında Avrupa Birliği konusuyla bağlantılı. Avrupa Birliği'ne karşıysanız, Türkiye'nin dünyalaşmasını istemiyorsunuz demektir. Bu eskisi gibi, statükonun devamı, içe kapalı, iç sömürgeci bir mantığın devamı. Yok, Avrupa Birliği'nden yanaysanız buranın değişmesi, bireyin kutsallaşması, insanın her şeyden önce gelmesini istiyorsunuz demektir. Bunun etrafında büyük bir kavga var. * `http://www.koprudergisi.c...oster=Yazi&YaziNo=809`
gazeteci yazar cetin altan ın ogludur.
an itibariyle skyturk tvde sinirli bir şekilde cunta özlemcilerine ayar veren star gazetesi başyazarı.
gün itibariyle skyturk ekranlarından cuntacıları ayar manyağı yapan türk aydını.
istanbul üniversitesi iktisat fakültesi türkçe iktisat bölümü iktisat politikası anabilim dalı öğretim üyesi, ayrıca sabah gazetesi yazarı * *
eser karakaş, nuray mert, ali bayramoğlu, fehmi koru, mehmet altan, mehmet barlas... kişilerinden oluşan ve sonuna kadar demokrasiyi savunan yazar grubunun en önemli isimlerinden, beğenerek izliyoruz.
edit: engin ardıçı unutmuşuz, o da bu grubun en asil üyelerindendir.
edit: engin ardıçı unutmuşuz, o da bu grubun en asil üyelerindendir.
star gazetesi başyazarı.
http://www.mehmetaltan.com/tr/default.asp
demokrasi temelli yaazıları ile severek okuduğumuz yazar..
http://www.mehmetaltan.com/tr/default.asp
demokrasi temelli yaazıları ile severek okuduğumuz yazar..
çetin altan'*ın yüzkarası.
demokrasiden bihaber bünyelere acil ilaçtır kendileri.anormalleşmeye karşı illa mehmet altan diyoruz.
aydın olmak gerçekten demokrasiye inanmaksa aydın diyebileceğimiz kişidir.
son zamanlarda orduyu ve ordunun açıklamalarını olumsuz bir biçimde düşünemeden,yeterince araştırmadan eleştirenler veya yorumlayanlar kervanına (kasıtsız veya kasıtlı olarak) katılan kişi.*hoş değil...
Birkaç ay önce kendisiyle yaptığımız röportajda son derece tatlı, fikirlerinde sağlam, inanılmaz hoşgörülü olduğuna bizleri ikna eden,, ikinci cumhuriyetçiler akımının sembol ismi.. Her fikre her inanca saygı duyması beni çok etkilemiş yazardır...
leninist olmasına rağmen piyasa ekonomisini destekler.
şu sıralar samanyolu tv de yerini bulmuş, zamanını ve mekanını bulunca yanındaki liboşdaşlarıyla birlikte atatürkçülüğe, kemalizme, silahlı kuvvetlere utanmadan sıkılmadan atıp tutan her devrin adamı sözde aydın.
güncel Önemli Başlıklar