match point

    22.
  1. 28.
  2. film boyunca önemli sahne geçişlerinde bize eşlik eden, adeta filme ruh kazandıran o muhteşem melodi georges bizet'nin les pecheurs de perles operasının en bilinen ve söylenmesi en güç olan je crois entendre encore aryasıdır.
    filmde kullanılan yorumunu ünlü italyan tenor enrico caruso seslendirmiştir.
    5 ...
  3. 66.
  4. 3.
  5. closer'ı izleyen bir insanı tatmin etmeyecek sıradan bir film.

    --spoiler--
    tenis hocası olan genç bir adam zengin bir kadın ile tanışır ve evlenir.sonrasında yasak aşk yaşamaya başlar...

    bir kere konusu itibariyle 124 dadkika çok bu filme.aşırı uzatılmış bir film.aslında bu yasak aşk bile değil sadece seks.seks dışında hiçbir şey paylaşmıyorlar.paylaşmadıkları içinde yasak aşkı(seksi) anlatma zamanı çok uzun olmuş.

    filmin son 15 dakikası hariç doğru düzgün bir şey yok diyebilirim.son 15 dakikasında da çok hata var çok basite indirgenmiş plan var.

    closer'daki vuruculuk,çatır çatır diyaloglar,olayların çirkin yüzü bu filmde hiç yok.basit bir şekilde anlatayım denilmiş.

    para ile seks arasında kalmış bir adamın basit bir hikayesi...

    bu kadar...

    Woody Allen yaptı diye abartılmış bir filmdir kanaatimce.o yapmasaymış sıradan bir film ilgisinden başka bir şey olmazmış.benim için hala öyle...
    --spoiler--
    3 ...
  6. 8.
  7. klasik sonlara öyle alışmışız ki sonuyla dumur eden film.
    3 ...
  8. 30.
  9. izlerken kimi zaman sıksa da, gerçekçiliğiyle "vallaha hep böyle oluyor" dedirten film.

    --spoiler--
    kahramanımız chris wilton, hayatında istediği yerlere ulaşamamış bir tenis oyuncusudur. gözü yükseklerdedir. teniste çok iyi olmasına rağmen en iyisi olamamıştır. karşısına çıkan tom hewett ve ailesi sayesinde hayatı değişir. iyi bir iş ve iyi bir eş şansını değerlendirir. o arada tom'un nişanlısı nola^ya tutulur. yasak bir ilişki başlar aralarında. istediği hayatı elde etmiştir bir bakıma. iş hayatındaki başarıları, onu seven ailesi ve yüksek yaşam standartları vardır. ama istediği şehveti nola'da bulur. ne var ki nola'yı sevmesinin tek sebebi onun cinsel çekim alanında olmasıdır. birbirleriyle konuşup dertleşemezler, aşk yoktur. başını döndüren bu durum için evliliğini yıkamaz. ne zaman karısıyla konuşsa onun sevilecek yanlarını görür. ona aşık değildir ama ona bu haksızlığı yapamaz. yasak ilişkisini gözden çıkarır, onun getireceği tehlikeleri de yok etmek ister. işte burda nola'nın ve evine kimseyi almayan komşusunun ne kadar şanssız olduğunu görürüz. chris'in işlediği cinayet yanına kalır. evet dünya'da adalet yoktur. günlük, polisin gördüğü rüya, suya düşmeyen yüzük gibi delil olabilecek hiçbir şey onu ele vermez. chris de yoluna devam eder.

    yasak ilişkinin evliliği nasıl yıkabileceğini işleyeceğini düşündüğüm film bir anda bambaşka bir şeye dönüşmüştür.
    --spoiler--
    2 ...
  10. 2.
  11. başrollerinde Jonathon Rhys Meyers ve Scarlett Johannson'ın oynadığı Woody Allen tarafından yazılıp yönetilen son zamanların en etkileyici filmlerinden.
    1 ...
  12. 4.
  13. genellikle voleybol, tenis gibi spor dallarında kullanılan alınması halinde maçın bitmesini sağlayan terim
    2 ...
  14. 1.
  15. woody allen'in new york'ta cekmedigi filmi. son filmi. londra'da geciyor.

    Tutku ve hirs, sapkinlik ve takinti, paranin bastan cikarici etkisi, ask ve seks ile ilgili bir drama. Bundan daha önemlisi, sansin hayatimizda sandigimizdan cok rol oynadigini gösteren bir hikaye.

    Scarlett Johansson, Jonathan Rhys Meyers, Emily Mortimer, Matthew Goode, Penelope Wilton ve Brian Cox oynuyor.

    http://www.matchpoint.dreamworks.com/main.html
    1 ...
  16. 26.
  17. temposuz, dingin, aralara scarlett johansson'lu sevişme sahneleri serpiştirilmiş bir film.

    bir de tabi, "-iyi olmaktansa, şanslı olmayı yeğlerim- diyen adam, hayatı anlamış adamdır" sözüyle giriş yapan ve filmin genel hatlarını belirten, sophocles'in "hiç doğmamış olmak, belki de en büyük ihsandır" sözüyle de finalini yapan filmdir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük