bugün

Okuduğum kitaplardan bambaşka bir yere sahiptir. Her insan okuyup, müzesini görmeli. Bunun yanı sıra erkeklerin Kemal beyden öğrenmesi gereken çok şey var. Fakat gel gelelim ki biz kızlar da bir Füsun değiliz.
aşkı aşkla anlatan müthiş bir kitap, her sayfa da gerçek aşkı, ümitsizliği, çaresizliği bulacak okuyucu ama çook sevecek çok, imkansızlığını aşkın. okuyun, okutturun, saklayın, hediye edin ve sevin.
şu anki ruh halim, füsun'un kaybettiği kelebek küpesi gibiyim.
Kitabı ve müzenin kendisi bir harika. Sevdiği kadının sigara izmaritlerini bile saklamış. Aşkına sadık, vefalı bir insan örneği.
her ne kadar kitabını okuyup gitmeniz gereken bir müze olsa da okumadan gittiğiniz takdirde de yetmişli seksenli yıllara ait eşyaları görebileceğiniz orhan pamuk müzesi. tabii kitabı okuyup o söndürülen sigaraları sıra sıra görmeniz çok farklı bir duygudur. müze-kitap fikrinin orjinalliğine hak vereceksiniz.
bitiremediğim.
sevgilimindi kitap. ayrılınca her şeyini verdim. ortasındaydım kitabın da. verdim gitti. ama içimde kaldı. bu kitabı bir gün bitireceğim.
başlarım böyle aşkın ızdırabına dedirten kitaptır.
yemin ediyorum kitaptaki karakter kadar okurken bende zulm çektim. nası psikopatça bir kitap bu. okurken sürekli bıçak darbeleriyle kahrolan beyninize finali ile direk excalibur u saplıyor.
üniversite 1. sınıftayım. yanıma bir kız oturdu. masanın üzerine de masumiyet müzesi'ni koydu. Derste bir ara kitabı elime aldim ve 1. bölümü okumaya başladım: "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, he şey de bambaşka gelişebilir miydi?" diye başlıyordu kitap. Ben bu başlangıcı o denli beğenmiştim ki hemen bir kağıda yazdım. Sonra da bu yazıyı tam 4 yıl cüzdanımda sakladım. Evet arkadaşlar tam 4 yıl. Üniversite son sınıfta ben bu kitabı aldım ve okumaya başladım. Okudukça daha da çok bağlandım kitaba. Kitabın pek çok yerinde kendimi bulmuştum çünkü. Füsun ile kendimi özdeşleştirmiştim sanırım. Annemin adının nesibe oluşu ve kitabı okuduğum günlerde 40 yaşında bir erkek arkadaşımın olması da bu bütünleşmeyi arttıran etmenlerdi sanırım.

Eşyalara anlam yükleme ve "biriktirici" kimliğine bürünmem bu kitabı okuduktan sonra oldu. erkek arkadaşımın almış olduğu çikolata kaplarına, sakızlara filan tarih atıp saklamaya başladım. Sonra yaz tatili geldi ben mezun oldum ve o şehirden gittim. Bir aşk defteri de böylece kapanmış oldu. Çikolata kapları filan hala durur. Garanti olsun diye fotoğraflarını da çekmişim bunu da birkaç ay önce eski fotoğraflara bakarken fark ettim. O erkek arkadaşıma bu kitaptan bir tane daha alıp hediye etmiştim. aylar sonra arayıp, her cümlede beni hatırladığını filan söylemişti. Sonra ben birine vuruldum. Sağlam da bir darbe yedim de orası ayrı. Ona da bu kitaptan hediye etmiştim. Entrymi okuyan diyebilir "bu ne lan herkese aynı hediye..." yok öyle değil işte. Hislerimi ve çaresizliğimi ve takıntılarımı ve saplantılı aşkımı en iyi ifade edecek kitabın bu olduğuna inanmıştım. Okudu mu bilmiyorum.

Dün kitabı elime aldım ve altını çizmiş olduğum yerleri tekrardan okudum. Sonunda yine ağladım. Belki Füsun ve Kemal'in durumuna, belki de Kemal gibi saplantılı bir aşka sahip olduğum için kendime... Entrymin sonunda şunu da belirtmek istiyorum ki; kendimi hem Kemal hem de Füsun ile özdeşleştirmişim ve bu kitap benim için bu yüzden bu kadar anlamlı...
Okurken kendinizi çok sevilen biri gibi hissettiren (genelde kadınlarda görülür), eğer er kişiyseniz ise biri varmış da çok çok çok seviyormuş gibi hissettiren kitaptır. Tabii ki bu ifadelerin yetersiz kalacağını ekleyelim. Türkiye'nin cumhuriyetle yeni yeni sevişmelerini, laiklik ve Osmanlı mirasının hafif sürtüşmelerini de kitapta bulabilirsiniz.Sizin olmamasına rağmen sırf seviyorsunuz diye bir kadının evine 7 yıl boyunca gidip gelmenin, içtiği izmaritleri biriktirmenin, askeri darbenin kara bir bulut gibi çöktüğü memlekette bu kara bulutu bile sevdiceğinizle olan ilişkinize göre yorumlamanın ne demek olduğunu her satırında bulabileceğiniz bir 'Müze'dir bu kitap. Ayrıca, kitapta anlatılan her nesneyi canlı kanlı görebileceğiniz,yaşayabileceğiniz bir Müzesi olan tek kitaptır.Çoğu okuyucunun düşündüğü üzere böylesine bir duygu yaşanılmadan yazılamaz ve kitaptaki baş kahraman aslında kitabın yazarı olan Orhan Pamuktur.Baş kahramanıyla olan benzerlikleri de bu iddayı destekler niteliktedir. Orhan Pamuk ön yargısını kırabilecek ve akabininde de Cevdet Bey ve Oğulları gibi müstesna bir kitabı okumaya ön hazırlık yapmanızı bununla kalmayıp artık eskisi gibi sevmemenizi daha yoğun hissetmenizi sağlar. Asıl olanın sevgili değil sevmenin kendisi olduğunu,kitabın başlangıç cümlesi 'Hayatımın en mutlu anıymış,bilmiyordum' ve son cümlesi 'Herkes bilsin ben çok mutlu bir hayat yaşadım' ile kanıtlar.Bağımlılık yapar, her yaş grubuna farklı etki eder bir kere okuduktan sonra 9.'ya kadar giden bile görülmüştür.
Sırf merakımdan pdf olarak ındırıp okudugum, orhan pamuk kıtabı.
Orhan pamugun tek begendigim kitabi.Konu ask olunca akan sular durur.Cok begenmistim.Aski guzel anlatmis.
http://www.sabitfikir.com...t-muzesi-nihayet-aciliyor
müzeyi gezen biri olarak konuşuyorum; anam o izmaritler ne öyle gııı.
Adamın çektiği acıyı derinden hissedip , böyle bir aşk yaşamak istememeyi umduran kitap.
çok incelikli bir romandır. bir takıntı düzeyinde yaşanan aşk anca bu kadar normale indirgenip öyle yansıtılabilirdi.
Çok pembedir. Hatırladığım kadarıyla kitabın kapağı da pembeydi.
kar ı okudum ama masumiyet müzesini daha olunamadım. farklı bir adam ne diyeyim kar çok farklı bir kitaptı mesela ağırdı da.
Bu müzeye giden insanları anlayamıyorum.Hayır orda sergilenen eşyalar sanki gerçek mi? Hayır.E ben o zaman romanda okuduğum kadının eşyalarını -gerçek olmayan eşyalarını- görüp onlara dokunsam ne olacak? A bak ben böyle hayal etmiştim deyip orhan pamukla hayal gücümü mü kıyaslayacağım?Benim tavsiyem ona para vereceğinize aynı paraya müze kartı çıkarttırıp ayasofya'ya topkapıya sultanahmetteki Türk -islam tarihi müzesini filan gezin.
Bir orhan pamuk eseri.
Büyük bir orhan pamuk hayranı olarak diyebilirim ki yer yer hafif sıkabilen bir kitaptır. Güzel kısımlarda da karanlık bir duygu durumu hakimdir. Ama her bir harfine değer tabiki bil hassa başları mükemmel.
kitabın ilk sayfalarında anlatımının akıcılığı, heyecanı ve betimlemeleriyle sürükleyici bir şekilde merak uyandıran, ilerledikçe

ayrıntılara çok fazla takılınıp sıkmaya başlayan, hüzün veren bir aşk hikayesini anlatan orhan pamuk romanı. kitabı satın aldığınızda

içerisinden çıkan müzeye giriş bileti ile yazarın yaşamış olduğu aşkın sembolik eşyalarını sergilediği müzeye giriş yapabiliyorsunuz.
tutku aşk( pek tatmin olmadım ama adet yerini bulsun) takıntı karışımı bir kitap. daha yeni başladım sayılır. adamın acısı kendisine müstehak bir yerde. bir yanda aileme yakışan etiket kadın diğer yanda taze sevdiğim kadın. kullan kullan dur. tatlı hayat. aşkını seçecek kadar cesur olamadığı için takıntıyla acı çekiyor. kişiliksiz sözlüsünü de aldatıyor. devam ederken adama oh olsun diyorum. acımıyorum bu tipe olan kadınlara olmuş. du bakalım daha neler olacak. fikrim değişecek mi göreceğim.
Orhan pamuk'un en ve hatta belki tek sevdiğim romanı. Ah füsun.

Bu roman yayınlandıktan sonra gerçekten romanda geçen "müze" parçalarıyla bir müze oluşturulmuş ve sergiye açılmıştı.
masumiyet mezarlığı olsaymış ya adı..
ilk okuduğumda tadı damaklarda kalan yeşilçam filmleri var ya aynen o tadı almıştım üzerinden yıllar geçti hala aynı tadı alarak anıyorum kitabı. istanbul ziyaretlerimde gerçekten kitabı yaşatan bir müzenin varlığını ziyaret etmek için çok çaba da sarfatmeme rağmen ne yazık ki kısmet olmadı ama gideceğim sözlük yeminim olsun o müzeyi gezeceğim.

hala okumayanlarınız var ise; okumasın. bu tadı damakta kalan romanlar bana özel olarak kalsın. bencilliğimi hoş görün. eğer okursanız anlayacaksınız.