bugün

1071 yılında türklere anadolu kapılarını açan savaş...
Tarih kitaplarimizda Selçuklu sultanı Alparslanın cuma namazını kılıp beyaz savaş elbisesini giydikten sonra hilal taktigini uygulayarak düşmanı mundar ettigi savaştır
kimi gerizekalı ilkokul öğretmenleri kendi çaplarında yazdıkları ve besteledikleri şu şarkıyı ögrencilerine seslendirirler
Bin yetmiş bir yılında
Malazgirt Savaşında
Alparslan Orduları
Yendiler Bizanslıları
bu savaşta uygulanan turan taktiği şöyledir.

geri cekiliyormuş gibi yapıp düşmanı pusu kurulan yere kadar cekip burda gercek savaşı başlatmak.
TAKTiKSEL BiR SAVAŞTIR...BU SAVAŞTAKi TAKTiĞi ULUDAĞ PAiNTBALL ZiRVESiNDE MAVi TAKIM UYGULAMIŞ VE BAYRAĞI KAPMIŞTIR...
Burda uygulanan savaş taktiği dünyaya damgasını vurmuş ve unutulmuyacak TÜRK gücünü dünyaya göstemeye başlamışızdır...
saldır geri çekil etrafını sar ama iskoçlar gibi oranı buranı acma taktıği ile kazandıgımız savas.
alp arslan vs romen diyojen şeklinde vukuu bulmuştur.
29 ağustos 1071 tarihinde olan savaş.Türk tarihinin dönemeç noktalarından biridir.Büyük selçuklu bu savaşı kazanınca Türkler anadoluya girmiştir.Ve bunla beraber anadoluyu türkleştirme çalışmaları başlamıştır....
malazgirtte bi alanda olmuştur . türkler bizanslılara ayar verip komutanlarını esir almıştır ve bu adama pek iyi davranmışlardır . bu savaş sonrasında türkler anadolu'ya doluşmaya başlamıştır ki iyi yapmışlardır .
dünyaya ayar veren osmanlı atalarının sadece bir zaferi.
(bkz: malazgirt savaşı)
(bkz: aramaya inanmak)
1071 de selçuklu devleti ile bizans devleti arasında gerçekleşen ve türklere anadolu nun kapılarını açan savaş olarak bilinen savaştır.
(bkz: malazgirt)

http://www.malazgirt.gov.tr
savaşın tam tarihi 26 ağustos 1071'dir. savaş başlamadan önce karşılıklı olarak elçiler arasında ayarlaşmalar olmuştur. galibiyetten emin olan bizans meliki romen diyojen, savaş olmasın diye gelen türk elçisine:

+isfahanbu mevsimde soğuk oluyormuş. biz hamedan'da oturcaz, atlarımız da isfahan'da kışlayacak demiştir

hemen kontrayar veren türk elçisi ise:

-atlarının hamedan'da kışlayacağı doğrudur ama senin nerede kışlayacağını bilemem demiştir.
Türklere Anadolu yu kazandıran, Selçuklu-Bizans Savaşı.
Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans imparatoru Romen Diyojen kuvvetleri arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu;da Malazgirt Ovasında meydana geldi. Bu muharebe, dinî, millî, siyasî, askerî neticeleri ve Türk-islâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından önemlidir.
Bizans imparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) iyi bir cengâverdi. Fakat hanedan mensubu değildi. Askerlik bilgisi, tecrübe ve cesareti, dul Bizans imparatoriçesi Eudoxie;nin dikkatini çektiğinden, diğer aday ve teklifleri reddederek, 1068;de Diyojen;i tercih etmesine sebep oldu. Hanedan dışından bir şahsın Bizans imparatorluğuna getirilmesi üzerine asiller, iktidara karşı cephe aldılar. Ülke içindeki muhalefeti tasfiye etmekle meşgul olan Diyojen, zekâ ve tecrübesine inandığı şahısları devlet kadrolarında vazifelendirip, Bizans;ın doğu hududundaki hadiseleri de dikkatle takip ettirdi. Ani ve Kars;ı zaptederek Ani;nin askerî mevkilerini tahrip eden Selçuklulara karşı, tahta çıkışından, 1071 yılına kadar her yıl sefere çıktı. 1068;de Pozantı;ya, 1069;da Palu;ya kadar geldi. 1070;te de Kayseri;ye ordu gönderdi. Bu seferlerle, Bizans ordusunun muharebe kabiliyeti ve tecrübesi arttırılıp, disiplinli olması sağlandı.
Romen Diyojen, 13 Mart 1071;de istanbul;dan 200 000;den ziyade Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Ermeni ve Rumeli;de yaşayan islâm dînini kabul etmemiş Peçenek ve Uz Türklerinden de ücretli asker alarak Anadolu;ya geçti.
Bütün kaynaklarını seferber ederek hazırladığı ordusuna güvenen Diyojen, Bizanslılara büyük zaferle dönmeyi vaad ediyordu. Sivas;a gelen Diyojen, bu bölgedeki Ermeni Prensleri ile ahalisini, toptan öldürttü. Ermenilerin mallarını askerlerine yağma ettirdi. Sivas;tan hareket etmeden önce, generalleri ile harp meclisi kurdu. Bu harp meclisinde, muharebenin, alınacak karar, plan ve hedefi tayin edilecekti. Gerçi Diyojen;in plan ve hedefi kafasında çizilmişti. Bu, Türklerin Anadolu;ya bir daha akın yapmamalarını sağlayacak bir plandı. iran;ın içlerine ilerleyecek, Türkleri daha da doğuya sürecek, başşehirlerini zaptedecekti. imparator, yalnız Anadolu;yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün islâm ülkelerini de almaya karar vermişti. Horasan, Rey, Irak-ı Acem ve Arap, Suriye valiliklerini komutanlarına vermeyi tasarlamış ve hattâ vaad etmişti. istilâ edeceği islâm ülkelerindeki camilerin yerine kiliseler açmayı ve bu suretle islâm dinini ortadan kaldırmayı da aklına koymuştu. Harp meclisinde, generallerden, takip edilmesini lüzumlu gördükleri tekliflerin, ortaya konmasını istedi.
Sivas;taki harp meclisinde, yapılacak harekâtın plan ve hedefi hakkında, iki ana teklif ortaya çıktı. Birincisi; Bizans ordusunun en bilgili ve tecrübeli komutanlarından Rumeli ordusu kumandanı General Nikefor Bryennes ile iyi bir stratejist ve tecrübeli bir komutan olan Türk asıllı general Magistors Tarkhal'dan (Jozeph Tarhchaniotes) geldi. Bu iki general, hudut boylarındaki tecrübelerine dayanarak, Türklere karşı çok ihtiyatlı harekâta girişmeyi tavsiye edip, ordunun Erzurum;a kadar ilerleyerek, burada Türk ordusunu muharebeye zorlayacak ve kışkırtacak bir tertibin alınmasını, bu suretle muharebenin kendi toprakları içinde yapılarak lojistik desteğin kolaylaştırılmasını ve Türklerin istifadesine yarayacak her türlü maddî imkânların tahrip edilmesini teklif ettiler. Bu teklife karşılık, imparator;a hoş görünmek isteyen ikinci teklif sahibi muhalif generaller ise, hedefin daha derin olmasını ve ordunun vakit kaybetmeden Erzurum;a varıp, iran;a yönelmesini ve Türk ordusu ile nerede rastlanırsa orada, daha ziyade Türk ülkeleri içinde harp edilerek yok edilmesini teklif edip, birincileri korkaklıkla itham ettiler. Bu son teklif, esasen Bizans imparatoru;nun planına uygun düştüğünden, ordunun doğuya hareketini emretti.
Bizans ordusunun doğuya hareketini haber alan Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Mısır Seferinden vazgeçti. Suriye;den geri dönüşte, önce doğuya yönelerek, gerekli savaş hazırlıklarını yaptı. Bu arada karakulakları (casus) vasıtalarıyla da Bizanslılara, Türklerin Rey;e çekildiği haberlerini yaymakta idi. Nihayet Diyarbekir;den kuzeye yöneldi ve Bizans;ın beklemediği bir anda, Malazgirt;in doğusunda ordugâhını kurup savaş hazırlığına başladı. Alparslan, muharebe azmiyle ordugâh kurarken, önceden, düşmanla dövüşeceğini Bağdat;taki Abbasî Halifesine bildirdi. Büyük Sultan, savaş başlamadan evvel, Halife El-Kâim'in (1031-1075) gönderdiği ibnü;l-Mahleban;ı (ibn-i Mühelban), değerli komutanlarından Sav Tigin;le birlikte Diyojen;e elçi gönderdi.
Malazgirt Muharebesinde Bizans ordusunun kumanda kademesi şu şekilde idi: Merkezde Bizans imparatoru Romen Diyojen olup, yanında hassa ve seçkin birlikler vardı. Sağ kanatta, Anadolu ordusu kumandanı Mikhail Attalicpiates; sol kanatta Rumeli ordusu kumandanı Nikefor Bryennes; ihtiyatta da Andronikos Doucas vazifeliydi. Bizans ordusunun taktiği, Türkleri imha etmekti. Sultan Alparslan kumandasındaki kırk bin kişilik Selçuklu ordusu, yarım hilâl şeklinde tertibat aldı. Hafif süvâri kıtaları, kanatlara yerleştirildi. Ordu merkezi, düşman karşısında birleşmeden yavaş yavaş geri çekilecek ve onu hırpalayacak, at üstünde ok atan süvariler, düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek, Bizans ordusunu dağıtmaya çalışacaklardı. Taarruza katılan düşman süvarisi ezilerek geri atılacaktı. Bu şekilde ilerleyen düşman ordusu, karargâhından kâfi derecede uzaklaştıktan sonra, baskın kıtaları, düşmanın gerilerine taarruz edecek, asıl ordu da, bir ağırlık teşkil ederek, düşmanın kanatlarından birine taarruzla, onu yıktıktan sonra saldırıyı diğer kanada çevirmek suretiyle sonuca gidilecekti.
Selçuklu Sultanı Alparslan, âlim ve devlet adamlarının tavsiyesiyle, muharebeyi Cuma günü yapmayı tercih etti. 26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, atından inip secdeye vardı;;Yâ Rabbî sana tevekkül ediyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda cihad ediyorum. Yâ Rabbî niyetim hâlistir. Bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!; diye dua etti. Sonra askerlerine dönerek; ;Burada Allahü teâlâdan başka bir sultan yoktur, emir ve kader O;nun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte cihad etmekte veya benden ayrılmakta serbestsiniz; dedi. Askerler coşarak hep bir ağızdan; ;Asla emrinden ayrılmayacağız; karşılığını verdiler. Sonra hepsi ağlayarak helâlleştiler. Sultan, beyazlar giydi. Atının kuyruğunu bağlayıp, eline er silâhı olan gürzü alıp, şöyle hitap etti:;Askerlerim! Şehit olursam, bu beyaz elbise, kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah;ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, istikbal bizimdir;. Bu nutku, hitabet sanatının ve muharebe öncesi psikolojik şartların, bütün inceliklerine sâhipti. Askerler coşup, şevke geldi.
Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alparslan, fevkalade bir muharebe taktiği uyguladı. Bozkır çevirme hareketiyle, Türk ordusu hilâl şeklinde yayıldı. Muharebenin başlamasından iki saat sonra, Peçenek ve Uz Türkleri, Bizanslılardan ayrılıp, millî bir his ile, Müslüman Selçuklu Sultanına tâbi oldular.
Mezhep baskısı sebebiyle Bizanslılara kırgın ve kızgın bulunan Ermeni kuvvetleri de, muharebe meydanını terk etti. Bu hadiseler, Bizanslılarda manevî bozguna yol açtı. Bizans ordusunda Türklerin ok, gürz ve kılıcından kurtulanların, akşam teslim olmaya can attıkları görüldü. Cengâverliğine rağmen hiçbir şey yapamayan mağrur Bizans imparatoru Diyojen, yaralı halde bütün mâiyeti ile birlikte esir edildi.
Malazgirt meydanındaki mücadeleden yenik çıkan imparator, Sultan;ın huzuruna getirildiğinde, utancından başını kaldıramıyordu. Sultan Alparslan, onu nezaketle kabul edip oturttu, gönlünü aldı. Diyojen, muharebe öncesi, muazzam ordusunun Türkleri muhakkak yeneceğine inandığını itiraf etti. Sultan Alparslan;Eğer zafer sizin olsaydı, bana ne yapardın?; diye sordu. Diyojen, öldürteceğini açıklayamadı.;Kamçılardım; cevabını verdi. Alparslan;Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?; diye sordu. ;Ya öldürtürsünüz, yahut islâm memleketlerinde bir esir gibi dolaştırır, süründürürsünüz. Belki de... Fakat onu düşünmek bile istemiyorum; mümkün görmüyorum, ama... Belki de, affedersiniz!; dedi. Alparslan, yenilgiye uğramış bir insanı daha da küçük düşürmek istemedi. Bizans imparatorunu affetti. Ağır şartlarla antlaşma imzaladı. Fakat Romen Diyojen, dönüşünde Bizanslılar tarafından, Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. * Yeni Bizans imparatoru Yedinci Mihail, Diyojen;in Türklerle yaptığı anlaşmayı kabul etmedi.
Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferinden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bu zaferle, Anadolu;nun tapusu, Türklerin eline geçti. Bu bakımdan, Malazgirt Zaferi, Türk ve dünya tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Anadolu;ya, burayı vatan edinen Selçuklu Türkleri ile diğer Türk boyları yerleştirildi. Bozkır kültüründen, islâm medeniyeti dairesine bütünüyle giren Türklerin dünya görüşü daha da gelişti. Doğudan gelen göçebe Türkler, Anadolu;da yerleşik medeniyete geçirildi. Şehirler kurup geliştirerek kültür, sanat, sosyal müesseseler tesis edildi. Kıymetli mîmarî eserlerle, bu yerleşim merkezleri süslendi.
Bir ordu düşünün savaşa başlayacak binlerce, onbinlerce, yüzbin.. hepsi bembeyaz, hepsi secde de imam Alparslan, ova uçsuz bucaksız.. kefeniyle savaşa katılan, kefeniyle namazını kılan, bu kadar inanan bir ordunun kaybetmesi mucize olurdu..
gerçek bir destandır.
derler ki alparslan bu savaşa çıkarken korumaları ile beraber bembeyaz giyinmiş. "eğer burada ölürsem sizin yanınızda öleyim, işte kefenim de bu olsun" demiş. bunu gören askerlerin gazı ile de savaş kazanılmış..

traih kitaplarında 50.000 lik selçuklu ordusuna karşılık 240.000 kişilik bizans ordusu yazar. bizans tarafındaki türklerin de türklerle dövüştüklerini görüp de karşı tarafa geçmeleri savaşın sonucunda etkil olmuştur.

türklerin anadoluya tamamen yerleşmesi ise miryokefalon savaşı ile gerçekleşmiştir.
Turkler' in anadolu 'ya kesin giris yaptigi savas degildir . Zira Bu zaferden sonra da Bizansli ' lar ile anadoluya egemen olmak icin pek cok savas verilmistir . Mesela 1072 ' de kayseri , 1073 ' te paflagonya , 1074 ' de antakya meydan muharebeleri yapilmistir . Sayet malazgirt ' te kazanilan zafer ile kesin bir sonuc elde edilebilmis olsaydi bu savaslarda olmazdi . Kazanilan bu zafer ile anadolu' nun yanlizca dogu bolgeleri egemenligimiz altina alinmistir . Bati bolgeleri yine bizans' lilarin elinde kalmistir . Fakat bu durum kazanilan zaferin buyuklugune golge dusurmez . sayica kat kat ustun dusman kuvvetleri imha edilip baskomutani teslim alinmistir . Ayrica bizans ordusundaki hristiyan turkler savasin ortasinda bizim tarafimiza gecmistir ki bu da Onlardaki irk bilincinin yuksekligini gosterir . bu kazanilan savastan daha onemli bir hadisedir .
Tam 936 yil once bugun yapilmis olan savastir. Savasan atalarimin ve onceleri bizans ordusunda yer alip daha sonra irkdaslarinin tarafina gecen pecenek ve oguz turkleri'nin ruhlari sad mekanlari tanri dagi olsun.
neden özellikle meydan kelimesi kullaılmıştır sorusunu akla getiren savaş. geçmiş zaman, şimdiki gibi bir düğmeye bas, füzeyi gönder zamanları değil. savaşlar meydanda yapılmayacakta nerede yapılacak? neyse ki kazanmışız da kıçımız toprak görmüş. yoksa at sırtlarında nereye yaşayacaktık?
son günlerde kürtlerin pek bir sahiplendiği tarihi türk zaferdir. kürtler alparslan' ın yardımına koşmasaymış kahpe bizans bizleri gerisin geri orta asya'ya püskürtüyormuş tadında anlatırlar. tarihi olaylar bugünkü şartlara, olsaya, bulsaya göre değerlendirilemez dersiniz, viiii ez na nev lisani, tece faşik derler, ali sami' nin kulakları çınlatılır.
en önemli sonucu ;

türklerin anadoluya göçmesi ile, anadolu da arsa ve emlak fiyatları tavan yapmıştır. kiralar bile yükselmiştir.
kapı açmasıyla bilinen bir savaştır.

tarafların kuvvet sayıları çoğu kaynakta farklıdır. tabii emin olduğumuz bir şey var ki o da bizanslıların türklerden fazla olduğu.
kusura bakmasınlar ama sözlükteki mücahitlerin çoğunun hakkında atıp tuttuğu bir savaştır. namaz-kefen vs islami ögeler, doğru. fakat bir tek sorum var: alparaslan, savaştan önce niçin atının kuyruğunu bağladı? atın kuyruk ve yelesine boncuk bağlama ile benzer bir sebepten olabilir mi? ve o boncuğun, düğümün "işlevi" neydi?

(bkz: şamanizm)

müslüman-şaman karışık bir orduya kumanda ediyorsanız, iki tarafın da gönlünü hoş tutmanız gerekir. alparslan kaçın kurası, bunları mı bilmeyecek?

(bkz: realpolitik)