bugün

Film, kısa film, video gibi eserlerin hazırlanış aşamalarını sunan filmler. Bunları izlerken, genelde "vay be" ve türevi ünlemler kullanılır istemsiz olarak.

Bu arada making of kalıbının anlamı da "yapım"dır.
Filmlerin "perde arkasını" anlatan özel belgeselleri, çekim güncesini, "making of" dedikleri ek çalışmaları sever misiniz? Ben bayılırım.

Eskiden böyle bir çalışma yapılmazmış. Şimdi artık, özellikle filmin "DVD'sine koymak" amacıyla mutlaka yapılıyor. "Making of" faslı, bir filmin "anatomisi" oldu adeta.

Bunları, piyasaya yeni çıkacak filmleri tanıtmak amacıyla bazı televizyon kanalları da oynatıyor.

Genellikle yarım saat kadar süren bu "yan filmlerde", bir kere mutlaka ana filmin çekimi gösteriliyor, kamera arkası, bir planın motor-stop süreci, kalabalık ekip, araç ve gereçler... ikinci bir ekip de bunun için çalışıyor. Çekim sonrası uygulanan özel efektler, bilgisayar numaraları... Buna mutlaka "kullanılmayan planlar" ve "çekim hataları" da ekleniyor. Bu da pek eğlenceli oluyor doğrusu.

bu "making of" muhabbetinde adet olmuş, seyirci eşek ya, yönetmen de oyuncu da uzun uzadıya "ne yapmak istediğini" anlatıyor.

Buna da genellikle, oyuncunun "filmdeki kostümü üzerinde", iki çekim arası setin bir köşesinde ayaküstü yakalanmış da konuşturulmuş havası veriliyor.

Ortaya müthiş bir "yabancılaştırma efekti" çıkıyor tabii.

Bir şövalyenin sigarasını yakıp cep telefonuyla konuştuğunu, bir on yedinci yüzyıl kontesinin elinde Fanta şişesiyle dolaştığını, bir kralın plastik bardaktan Nescafe içtiğini, bir SS neferiyle bir Kızılordu albayınının kolkola yemek kuyruğuna girdiğini görüp şaşırıyorsunuz...

Örneğin, "The Shining" filminin belgeselinde, kafayı yemiş ve karısına çocuğuna baltayla saldıran Jack Nicholson'un, yönetmen stanley kubrick'in "stop" sesi üzerine birdenbire "normale" dönüp "ben acıktım, yemeğe gelen var mı" demesini hiç unutmam!

Hele, "est-ouest" filminin "yatak sahnesinde", Oleg Menchikov'un koynunda yarı çıplak yatan Sandrine Bonnaire'i "bu karı beni güldürüyor abi" diye yönetmene şikayet etmesi!...

işte bu "making of" faslı aynı zamanda bir tür sinema eğitimidir. Çok yararlıdır.

"Üff, herif karıyı ne biçim götürüyor" dediğiniz en ateşli sevişme sahnesinde, kameranın arkasında otuz çift göz olduğunu görünce oyunculara acırsınız... En iyi açıyı yakalamak için erkeğin beline ip bağlayıp kadının üzerine "milimetrik" sarkıtırlar tavandan... Hadi seviş bakalım...

Bu eğitim, özellikle, filmle gerçeği ayırt edemeyen, örneğin filmde seyrettiği kötü adamı gerçekten kötü adam sanıp taşla kovalayan halkımız için çok yararlı.

Fakat onlar da DVD almıyorlar.

Çünkü Türk sinemaya para vermez, televizyonda beleş seyreder. DVD benim gibi eşeklere mahsus bir lüks. Üstelik kitap okumak gibi kötü bir alışkanlığım da var, hem param gidiyor, hem gözlerim bozuluyor.

Siz benim gibi yapmayın. Bunlarla ilgilenmeyin. Bir şey öğrenmeyin.

Sonra da sıkıştığınız konuları tarihçilere bırakırsınız!