makber

    62.
  1. (bkz: abdülhak hamit tarhan)’ın eşinin ölümünden sonra, ona ithafen yazdığı iç burkan şiiri.
    12 ...
  2. 57.
  3. 7.
  4. sertap erener de çok güzel söylemiş, ruhuna işliyor insanın. dinlenilesi..
    6 ...
  5. 12.
  6. oldukça uzun bir şiir. bazı yerleri hakikaten insanın tüylerini diken diken eder. yok böyle bir şey...

    ey yar şu nevbahar (ilkbahar) sensin
    ben anlıyorum ki yar sensin
    ettikçe nigah bahr u berre (karaya ve denize baktıkça)
    birden sanırım ki bazı kerre
    meşcerdeki (koruluktaki) rüzgar sensin
    ağlar, derim: eşk-bâr (gözyaşı döken) sensin
    türben görünce anlarım ki
    öldüm, bana türbedar sensin

    bu nasıl bir boşluk hissi? bu nasıl bir yalnızlık duygusu? anlamak insanı deli ediyor. hele meşcerdeki rüzgar sensin, ağlar, derim eşk bar sensin dediği yer...

    bakın nasıl deli eden bir sessizlik:

    safil-i semavatı (göklerin altını) cay (yer) edinsin
    teşhir olunup ecel tepinsin
    bin velvele, bin kıyamet olsun
    bin zelzele, bir inayet olsun
    mahşer tozarak mezara binsin
    çarpıp küreler kırılsın, insin
    yağsın nesi varsa kainatın
    lakin şu derin sükut dinsin

    çarpıp küreler kırılsın insin de ne demek be! Nasıl deli eden bir sükuttur ki gezegenlerin çarpışmasını dahi sessizliğin bozulması için göze alıyor.
    5 ...
  7. 5.
  8. eyvah ne yer ne yar kaldı
    gönlüm dolu ah u zar kaldı
    şimdi buradaydı gitti elden
    gitti ebede gelip ezelden
    ben gittim o haksar kaldı
    bir köşede tarumar kaldı
    baki o enisi dilden eyvah
    beyrut'ta bir mezar kaldı

    bildir bana nerde nerde ya rab
    kim attı beni bu derde ya rab
    nerde arayayım o dilrübayı
    kimden sorayım bi-nevayı
    derlerki unut o aşnayı
    gitti tutarak reh-i bekayı

    sığsın mı hayale bu hakikat
    görsün mü gözüm bu macerayı?
    süratle nasıl da değişti halim
    almaz bunu havsalam hayalim.

    çık fatıma! lahteden kıyam et
    yanımdaki haline devam et
    ketn etme bu razı söyle bir söz
    ben isterim ah öyle bir söz
    güller gibi meyl-i ibtisam et
    dağı dile çare bul meram et
    bir tatlı bakışla bir gülüşle
    eyyamı hayatımı temam et

    makber mi nedir şu gördüğüm yer
    ya böyle reva mı ey cay-ı dilber

    *
    4 ...
  9. 1.
  10. -mezar, kabir, ebedi mekan.
    -dinlendiğinde tüyleri diken diken eden, ölüm kokulu müzik eseri.
    5 ...
  11. 4.
  12. eser abdülhak hamit'in makber şiirinden değil tarık adlı oyunundan alınmış manzumedir. şarkı;

    Her yer karanlık pür-nûr o mevkî
    Mağrip mi yoksa makber mi yâ Râb

    diye başlar fakat şiir;
    eyvah ne yer ne yar kaldı
    gönlüm dolu ah u zar kaldı şeklindedir.

    en güzel yorumu hamiyet yüceses'e aittir kanımca.
    3 ...
  13. 8.
  14. bir rivayete göre karısı öldükten kırkgün sonra evlenmiştir.*

    (bkz: bari senesi dolsaydı)
    (bkz: en azından kırkı çıkmış)
    3 ...
  15. 9.
  16. "hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar, haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele, gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telaşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen mânâda boş bırakılabilsek. aslında boşluklar varoluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız, boşluğun arasından kendini gösterecek form asla görünmez. notalar, aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alış verişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat, ölümle vardır.."

    cem mumcu
    3 ...
  17. 54.
© 2025 uludağ sözlük