bugün

-mezar, kabir, ebedi mekan.
-dinlendiğinde tüyleri diken diken eden, ölüm kokulu müzik eseri.
ahmet özhan ın çok güzel seslendirdiği iç parçalayan, göz yaşı döktüren hüzünlü eser.
Abdülhak Hamit'in "Fatma Hanımın Ölümü" üzerine yazdığı manzum yapıt.
eser abdülhak hamit'in makber şiirinden değil tarık adlı oyunundan alınmış manzumedir. şarkı;

Her yer karanlık pür-nûr o mevkî
Mağrip mi yoksa makber mi yâ Râb

diye başlar fakat şiir;
eyvah ne yer ne yar kaldı
gönlüm dolu ah u zar kaldı şeklindedir.

en güzel yorumu hamiyet yüceses'e aittir kanımca.
eyvah ne yer ne yar kaldı
gönlüm dolu ah u zar kaldı
şimdi buradaydı gitti elden
gitti ebede gelip ezelden
ben gittim o haksar kaldı
bir köşede tarumar kaldı
baki o enisi dilden eyvah
beyrut'ta bir mezar kaldı

bildir bana nerde nerde ya rab
kim attı beni bu derde ya rab
nerde arayayım o dilrübayı
kimden sorayım bi-nevayı
derlerki unut o aşnayı
gitti tutarak reh-i bekayı

sığsın mı hayale bu hakikat
görsün mü gözüm bu macerayı?
süratle nasıl da değişti halim
almaz bunu havsalam hayalim.

çık fatıma! lahteden kıyam et
yanımdaki haline devam et
ketn etme bu razı söyle bir söz
ben isterim ah öyle bir söz
güller gibi meyl-i ibtisam et
dağı dile çare bul meram et
bir tatlı bakışla bir gülüşle
eyyamı hayatımı temam et

makber mi nedir şu gördüğüm yer
ya böyle reva mı ey cay-ı dilber *
hamiyet yüceses'in ilk kez 1948 yılında taş plağa (78'lik plağa) okuyup 1950 yılında yayınlanmış olan, ismiyle özdeşleşmiş türk sanat müziği klasiklerinden.

aynı zamanda sanatçının anısına, emi müzik tarafından yayınlanan derleme/ seçki albümünün de adı.

albümde yeralan şarkılarda şöyle;

01. Ud Taksimi/ Sormadın Halimi
02. Olmaz ilaç
03. Doymadım Sana
04. Bakmıyor Çeşm-i Siyah
05. Kaşların Çatık Yine
06. Makber (Her Yer karanlık)
07. Yana Yana Kül Oldum
08. Geceler
09. Ud Taksimi/ Başımı Taşlara Vurdum
10. Esmerim Güzelim
11. Rast Medhal/ Ayrılık Yarı Ölmekmiş
12. Herkes Gitti Yalnız Kaldım Meyhanede
13. Ada Sahillerinde Bekliyorum
sertap erener de çok güzel söylemiş, ruhuna işliyor insanın. dinlenilesi..
bir rivayete göre karısı öldükten kırkgün sonra evlenmiştir.*

(bkz: bari senesi dolsaydı)
(bkz: en azından kırkı çıkmış)
"hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar, haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele, gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telaşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen mânâda boş bırakılabilsek. aslında boşluklar varoluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız, boşluğun arasından kendini gösterecek form asla görünmez. notalar, aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alış verişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat, ölümle vardır.."

cem mumcu
(bkz: içmeden sarhoş eden parçalar)
Güftesi Abdülhak hamit tarhan'a aittir. Hamiyet yüceses'den dinlenmesi gerekir.
Rakı masasının vazgeçilmezlerindendir.
oldukça uzun bir şiir. bazı yerleri hakikaten insanın tüylerini diken diken eder. yok böyle bir şey...

ey yar şu nevbahar (ilkbahar) sensin
ben anlıyorum ki yar sensin
ettikçe nigah bahr u berre (karaya ve denize baktıkça)
birden sanırım ki bazı kerre
meşcerdeki (koruluktaki) rüzgar sensin
ağlar, derim: eşk-bâr (gözyaşı döken) sensin
türben görünce anlarım ki
öldüm, bana türbedar sensin

bu nasıl bir boşluk hissi? bu nasıl bir yalnızlık duygusu? anlamak insanı deli ediyor. hele meşcerdeki rüzgar sensin, ağlar, derim eşk bar sensin dediği yer...

bakın nasıl deli eden bir sessizlik:

safil-i semavatı (göklerin altını) cay (yer) edinsin
teşhir olunup ecel tepinsin
bin velvele, bin kıyamet olsun
bin zelzele, bir inayet olsun
mahşer tozarak mezara binsin
çarpıp küreler kırılsın, insin
yağsın nesi varsa kainatın
lakin şu derin sükut dinsin

çarpıp küreler kırılsın insin de ne demek be! Nasıl deli eden bir sükuttur ki gezegenlerin çarpışmasını dahi sessizliğin bozulması için göze alıyor.
bir cem mumcu kitabı.
Makberi öylesine kendinden geçerek yazmış ki bazı yerlerine kendi bile anlam verememiş.
son derece traş bir türk dizisi, ekrem bora güya zengin ama dişleri yok...
gece yarısından sonra rastgele bir kanalda karşılaştığım dizi. kaçıncı bölümüydü, tekrar mıydı neydi anlayana kadar bölüm bitti. sardı yani.

istanbul'dan bursa'ya taşınınca insan cumartesi geceleri sıkılıyor burada. ass kadar yer afedersin. bir ucundan bir ucu arabayla 10 dakika.

diyeceğim odur ki cumartesi gece yarısından sonra, yani pazarın ilk saatlerini değerlendirmek için türkiye'nin en büyük 4. şehrinde en iyi alternatif.

bazıları da yok mu bursa'da gece hayatı var diyorlar hani.

(#3855027)
rakının yanında olmazsa olmazdır.
yine akrabaların toplu halde yaşayıp gizlice birbirlerini siktiği bir dizi. diğer tüm diziler gibi.
Mezar anlamına gelir. Dizisi bile var.
dizisi geçen hafta 10. bölümü göremeden final yapmış dizidir. darısı o malum dizinin başına.**
abdülhak hamit tarhan ın muhteşem şiiridir.

"makber, sonudur dekayıkın bu
bir sırr-ı garaibi halik in bu.
bir nur ki meyledince haba,
inmekte şu bir yığın türaba.
en yükseğidir şevahikın bu,
en müthişidir hakayıkın bu.
bedbaht, o hakikat anlaşılmaz,
şanın bu cihanda layıkın bu.

gitti nazarımda ah, gitti...
bi-maksad ü bi-günah gitti...
her ferd cihanda birdir amma
bir tane değildir öyle haşa.
bir tane idi o mah, gitti,
aylarca olup tebah gitti.
görsem yeridir seni karanlık,
nurum benim ey ilah, gitti!..."

şiir 2. dönem tanzimat edebiyatının özelliklerini taşır.
abdülhak hamit tarhan'ın ölen karısı fatma için yazdığı allah'a isyan ve yakarış içeren mersiye tarzında bir şiir.ayrıca karısının ölümünden sonra da evlilikler yapmıştır.
Bülent ersoyun hem içip hem söylediği, sonunda da rakı bardağını yere attığı şarkıdır.
"...hayat içindeki boşluklar, bekleyişler, durmalar haddizatında boş değildirler. en az hareketler kadar doludurlar. ne yazık ki herkes acele içinde. mesela durakta bekleyenler bile durmakta oldukları halde aceleyle duruyorlar. durmak bile aceleyle yapılabiliyor. aslında bekleyişler en acele gelmeyişler en sabırsız. aslında yürümek, hareket etmek, bir şeyler yapmak, yemek yemek aceleyi, telâşı azaltıyor. durmak en hızlısı, en yorucusu. keşke boşlukları istenilen manada boş bırakabilsek. aslında boşluklar var oluşa imkân tanırlar. sizinle benim bile ayrı ayrı varoluşumuz aramızdaki boşluktur. nazım, mimarlık ilmiyle şu oturduğumuz evi yaptığında duvarlar, kirişler, tavanlar yapar. doğru! ama asıl yaptığı bunlar değildir, şu içinde oturduğumuz oda, yani boşluktur. resim yapanlar bilirler, boşluğa hakim olamazsanız boşluğun arasından kendini gösterecek asıl form görünmez. notalar aralarındaki boşluklar nedeniyle müzikal bir kaliteye ulaşırlar. yoksa curcuna olurdu duyduğumuz. kalp atışlarımızın, soluk alışverişimizin sıhhatli olması için aralarında boşluklar olmalıdır. bizi yaşıyor kılan da ölecek olmamızdır. hayat ölümle vardır."

(bkz: makber) (bkz: cem mumcu)
abdülhak hamit tarhan ın yazmış olduğu bir insanın yazabileceği en isyankar en güzel en anlamlı şiirdir. Hafız burhan ın yazdığı makber eseri ise bu gün dinlediğimiz her yer karanlık satırlarıyla başlayan ve yorum olarak en güzel handan karanın yorumlarığı şiirdir.