mani dinini bilmeden nefret ettirildik.
anadolu nun kapısı nerede hala merak ederim.
bir de türk devletleri niye hep birbirini yediği halde muzaffer olanı sevip diğer devleti kendi ırkından değil gibi itibarsız ilan ederler anlamadım gitti.
halifelik dini onderlikse niye kılıç zoruyla alınıyor ki.
orhun alfabesini neden bir danimarkalı dilbilimcinin çözdüğünü anlayamamaktır. nedenini yıllar sonra anladığımda lise tarih kitaplarının bize pek bir şey öğretmemiş olduğunu anladım.
türklerin islamı benimseme hikayesidir. yok şamanizm yakınmışta yok göktanrı ya çok benziyormuş yerleşik hayata geçince kabul etmişler.
hayatımda hiç bu kadar kandırılmamıştım vallahi. öyle kolay din mi değiştirilir diyede hiç sormamışım kendime. neyse ki gerçekleri biliyoruz.
türk tarih kitapları, en çok ideolojinin karıştığı kitaplar olduğundan bu arta kalanların önemli bi kısmına üniversitedeki hocalarınız yanlış der, güler. siz "lan ben bunu böyle biliyodum, böyle anlatılmıştı bana" falan dersiniz ama öyle değildir.
sonra siz haklı olarak "bu ne amınakoyum, teknoloji mi değişti, tarih statik, sayısal ilimlerse dinamiktir" diye düşünüp olana bitene anlam veremezsiniz.
bir örnek:
bilmem hangi ilkokul kitabından alıntı yapan hocamız baya bi kaymıştı birilerine. alıntıysa şuydu; x kitabevinin bilmem hangi kitabında atatürk' ün çocukluk yılları anlatılırken bi illüstrasyon da yazıya monte edilmiştir. buna göre atatürk ilkokul çağlarında diğer çocuklarla oynamaz, ileride planladığı ülke hakkında düşünürmüş.
bu notun üstündeki resimde de atatürk' ün selanik' teki evinin önünde oynayan çocuklar, onlardan ayrı bi yerde ileride kuracağı cumhuriyetin temelleri hakkında fikirler yürüten ilkokul çağındaki atatürk vardır.
hoca isyanla karışık ifade etti kendisini:
- yahu bir çocuk düşünün ilkokul çağında; kimseyle oyun oynamıyor, gelip size ilerde kuracağı ülkeden bahsediyor! bu mümkün mü! benim böyle çocuğum olsa doktora götürürüm. atatürk' de tabi ki diğer çocuklar gibi oyun falan oynamıştır. bunların amacı farklı çocuklar!
siz bizim donanmamızı yakarak bizim sakalımızı kestiniz. bizse sizi mağlup ederek kolunuzu kestik. blesiniz ki kesilen sakal daha gür çıkar, fakat kesilen kol artık hiç bir iş göremez.
atam izindeyiz diyip sürekli izin yapıyoruz tabi ilerleyemiyoruz, bu ülkenin çalışan insanlara ihtiyacı var.
demişti sevgili tarih hocamız bugün gibi aklımda.