havada kalan bir finalle biten dizidir. zira bu mehmet'in sevgilisi vardı en son gidip gördü sonra noldu bunlar. ayrıca güney ile alp in aralarında ne olup bitti ve öss de ne yaptılar bunlar ve bunun gibi bir çok şeyi anlatmadan sondan bir önceki maçı kaybetmelerine rağmen final oynamaları gibi kurgu hatalarıyla bitmiştir. ama iyi hoştu keşke böyle güzel diziler yapsalar.
son bölümünde mehmet in * kıro bi taksici kılığında arkadaşının rüyasına girip diyarbakırlılarla urfalılar arasındaki kavgayı anlatmasıyla beni gülmekten kopartan dizi.**
o defteri olan lisedeki öğrencilerin başına herşey gelmektedir.emre altuğ'un oynadığı karakter önce kötürümdür sonra bir ara hastanede komadadır sonra bir bakmışız koşmaktadır.sonra sevgilisi komalık olup ölmektedir falan filan.
ama şöyle bir gerçek var okul konum ve mimari olarak gerçektende süper
d max da her gün 18.40 da tekrarları verilen dizi. tekrarları izleyince hakkaten yazık olmuş bu diziye. aslında o kadar naif o kadar ince ki, zaten kırılırdı dayanmazdı bizlere. illa başrol oynamak lazım değil bu dizide. ara rol ya da figürana bile kamera değiyor. birkaç mimik yakalıyor herkesten. kavak yelleri'nin yanında imdb'de ilk beşte film gibi duruyor. yazık olmuş çok yazık keşke birkaç ayrıntı dışında farklı düzenlenip devam etseydi.
d-max teki tekrarları tadından yenmemektedir. her gün iş çıkışı eve gelindiği vakit d-max te başladığı görülen ve sevinilen dizideki karakterler:
kaptan: dizinin kralı. emre altuğ oynuyor. her bölümde fix 15 dakika sadece onun. sürekli felsefik laflar. elinde kamerayla milletin mahremiyetine giren adam. defteri (sanırım lise defteri budur) doldururken bir yandan buğulu bir sesle okuyor. eğer pür dikkat dinlemezseniz "ne diyo lan bu adam?" diyebilirsiniz. zira bir bok anlaşılmıyor.
kısacası sınıfın babası. bir de sakattı. sonra yürümeye başladı falan da filan. bir de en kıl karakter.
ediz: çok ama çok öfkeli. hareketleri genelde çok gerçekçi. sürekli sert tepkiler veriyor. çok çabuk sinirleniyor. nil'le takılıyor. alemin kralı değil ama çok iyi 3lük atıyor. öfkesini yendiği gün reggie miller olacak.
nil: ece erken oynuyor. öncelikle ece erken in oyunculuk 0. her hareketinden belli ediyor bunu. dizide ise kaptan a yazılıyor az buçuk. ama ediz ile takılıyor. "kimin eli kimin skinde belli değil" muhabbetinin öncülerinden. bir de ağır kız takılıyor. yesinler.
güney: acı hayat ın nermin i oynuyor (selin demiratar). çok bilgili. çok kültürlü ve yardımsever. aynı zamanda bir sözlük yazarı gibi. sürekli ayar veriyor. ancak görülen o ki selin demiratarın da o zamanlarda oyunculuk 0 mış.
zeynep: uzun rastalı saçları ile dikkat çeken, sürekli insanlarla alay eden ezik bir tip. zaten sonradan tecavüze uğruyor. bizi üzüyor. saçlarını kestirince daha güzel oluyor. onun dışında çok gereksiz.
ayça: kıl #2. sempatik olucam diye yaptığı hareketler (ki senaristler tarafından hazırlanmış belli) o kadar antipatik ki. "hey belanı s... " diye başlayıp uzatıyorsunuz. fazla kıl. çok ama çok fazla kıl.
tombili: işte işin amerkanlaştığı bölüm. çalışkan ama çok şişko ve gözlüklü öğrenci. aşık oluyor zeynep'e. ona hayat veriyor kanı ile. sonra takılyorlar falan. ama zeynep in kişisel gelişimi için çok tehlikeli. bir de "lopez lopez kiikiki" diyerek jeniffer lopez in kalçalarına olan hayranlığını dile getiren bildiğiniz abaza.
alp: geldi bizim donnie darko. kızlar ona hasta. o da bunalımları oynuyor. yok haplar içmeler, yollara dökülmeler falan. dostum orası istanbul. donnie gibi ilacını içip geceleri arka sokaklarda güle oynaşa gezemezsin. adamın dötünü keserler!
mehmet: feci kıl. smaç basarak ortalığı ağlattı. çok heyecanlandım o anı izlerken. ama sonra gördüm ki böyle yürürken bacakları açıp kasılmalar falan. bir de antipatik mimikler. gözükmeyen gözler. sarp levendoğlu nun en kötü rolü.
bir de kendisi bir bölümde sırf kız arkadaşının yemeğini ısmarlamak için aç kalıp sokağa çıkmış, para çekmeye gitmiş, bankada parası olmadığını anlayınca da gidip nohutlu pilav yemiş kişi. kabataş'ta okuyosun? altıma sıçtım ulan gülmekten!!
sefa: okuun kapıcısı. dizideki tek güzel şey. o charlie chaplin yürüyüşünü yaparken gülmekten ağladığımı hatırlıyorum bir tek.
erol: kızarıp bozaran göttenbacaklı bişiy. hiç ama hiç komik değil.
serhat: şimdilerde kavak yellerindeki esprileri ile yardıran ancak bu dizide de "başrol gibi gözüken yardımcı roldeki oyuncu"lardan birisi.
ali: yağmur atacan ın oynadığı habire dudağını üstten alta doğru yamultarak güşen, amerikan vari bel altı espriler aşığı oyunkurucu. o da çok kıl.
dizi genelde başarılı olamıyor. bazı sahneleri çok güldürse de her an sürekli tekrar ettiğimiz 'amerikanvari' duygusallığı ön planda tutuyor. bizden birşeyler katamıyor. herkes sürekli birbirine "abi, baba" ve en çok da "lan" diye hitap ediyor ama bir kişi bile lan denmesine karşın "hey it!", "dürzü napıyon?" "dötten bacak gel lan buraya!" vs demiyor. "yiğen gel çay ısmarliim" ler yok bu dizide.
düz bir dizi. liseyi yanlış tanıtıyorlar diyeceğim ancak orası kabataş. ben bilmem, hanım bilir.
Bir zamanlar oldukça tutulan Mustafa Altıoklar'ın çekmiş olduğu gençlik dizisiydi.Öğrenciler arasında geçen olayları, zengin, fakir, güzel, çirkin çatışmalarını oldukça kaliteli bir şekilde göz önüne seren tekrardan çekilmesi umulan dizidir.
bir zamanlar hastası olduğum dizi. favori karakterimde dizinin alp'i mehmetcan mincinozlu idi. ne çok severdim kendilerini o zamanlar, böyle cool tavırlar falan.*
sözlükte tekrar gündeme gelince "oha tekrarını mı veriyorlar yine ya?" diye panik olduğum dizidir. 30 yaşındaki adamların lisecilik oynamasını anlatır.
pis yedili ve arka sıradakiler'den daha iyi olduğu kesindir. bir kere senaryo kalite amına koyayım. arda kural, emre altuğ, sarp levendoğlu, naci taşdöğen... sikimtrak oyuncu değil bu saydıklarım. reyting kavgasına kurban edilen yegane dizilerden biridir ayrıca.
kastını çok beğendiğim dizidir.bir dizinin oyuncularının hepsimi sonradan ünlü olur.ha bu dizinin ünlü olmalarında ne kadar payı var o muamma.ama şimdi bu kadroyu bir araya getirmek için milyonlar harcayacağınız kesin.