--spoiler--
Fransızca'da, şimdilerde pek kullanılmasa da, bir de 'laïciste' sözcüğü vardır (ki bu ingilizce'ye de 'laicist' şeklinde girmiştir). Bu da 'laiklikten yana olan kişi'; anlamına gelen sıfat veya isimdir. Bunu Türkçeye 'laisist' veya 'laikçi' diye çevirebiliriz. Yalnız şunu da ifade etmeliyiz ki son yıllarda Fransızca'da bu sözcük pek kullanılmaz olmuş, bu anlamda bile yerine 'laïque' sözcüğü kullanılagelir olmuştur (ki bu da tabii Türkçe'ye 'laik' diye çevriliyor).
--spoiler--
(bkz: laik/@zigonsehpa)
din ve devlet işlerinin ayrı olduğunu savunaraktan gizli gizli dinsizlik propagandası yapan kişi ya da kişiler.
dini, bilimsel gelişmelerin önünde bir engel olarak gören bu şahıslar, her nedense 1940'lı yılların ismet inönüsünü çok severler. hep o yıllara özlem duyarlar. sivil anayasa lafından kesinlikle nefret ederler. başları sıkıştığında "ordu göreve" diye meydan meydan dolaşırlar. "demokrasi aşığıyız" derler ama her seçimden sonra darbe çığırtkanlığı yapmaktan geri durmazlar. buna rağmen yine de ülkemizin gelişmesine engel olarak kendilerini değil de dini görürler.
devletin laik olması gerektiğini savunanlardır. çoğunlukla "dinsiz" veya "din düşmanı" olarak yaftalanırlar. sanıldığının aksine atatürk'ü veya inönü'yü sevmeyeni de vardır.
devlet laiktir. bazı aşırılar laikçilik yaparak dahada insanları laik devletten soğuturlar. amerika ve fransa da laik devlet ama bizimkiler gibi aşırıları yok. devlet laik kaslın ama aşırı insanlarda biraz düşüncelerinden arınsın.
olmayan şeydir.
devlet laik olur derler ama sonra laikçi diye kendilerini rezil ederler.
yahu bi zihniyet cahil olur ama bu kadar cahil olmaz.
ayrıca laikçi diye birşey olsa idi ve onu pazarlasa idi şuan pkk'lılar dağdan davul zurna ile gelmez aksine onları getirten hain sürüleri imralıya giderdi davul ve zurna ile.
laiklik kelimesinin ne olduğunu bilmeyen, kapasitesiz, algılamada ciddi problemler yaşayan, akp tayfası insanların kaynak götüm şeklinde oluşturdukları yeni kelimedir. laisizm yanlısı demeye çalışmaktadırlar herhalde...
Kısaca, dünya işlerini dinden ayırma diye tanımlanıyor laiklik. Din ve dünya kelimeleri yerine, maneviyat ve maddiyatı da kullanabiliriz. Buna göre laik, siyaseti, ticareti, toplumsal ilişkileri, kısaca 'dünya işlerini' din üzerinden kurmayan insan demek oluyor.
12 Eylül darbesinin şefleri, tarikatçıları ve onlar tarafından yönlendirilen kitleleri kendi taraflarına çekebilmek için, 'Laiklik dinsizlik demek değildir' vecizesini icat etmişlerdi. Son derece önemli politik bir manevrayı tanımlayan bu söz, laiklik kavramına yeni bir boyut kazandırmıyor; ama devletle dinin o özel koşullarda kol kola girmesi ihtiyacına işaret ediyordu. Darbe öncesi koşullarda, halk kitleleri ile devlet arasında oluşmuş bulunan ağır güvensizlik ve kopukluk, bu biçimde tamir edilebilir diye düşünmüşlerdi.
Fakat daha önemlisi, laikliğin ve Atatürkçü düşüncenin en sıkı koruyucuları ve gerçek sahipleri pozunda ortaya çıkanlar, bir taşla iki kuş vurmayı deniyorlardı. Bir yandan kendilerine yapıştırdıkları şekli (Atatürkçü, laik) korumaya çalışıyorlar, diğer yandan da, inançlarına uygun politik bir çizgi geliştirmeye çalışanları (şeriatçı politikacılık) saf dışı ederek, onların etkilediği kitleleri kendi yanlarına çekerek ayakta durma planları yapıyorlardı. Bir bakıma, eskiden Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın 'bu memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz size ne oluyor ulan' derken ifade ettiği zihniyeti yeniden sahneye çıkarıyorlardı. 'şeriatçılık lazımsa onu da biz yaparız...'
Gerçekten, bir zamanlar 'lazım olduğu için', Atatürk bir komünist partisi kurdurmuş, başına da kendi yakın adamlarını koymuştu. Hatta bu parti, Komünist Enternasyonal'e üye olmak istemiş, ama dünya komünistleri bu kurnazlığı yutmamışlardı.
Şimdi neden 'kendi şeriatçıları'nı piyasaya sürmesinlerdi? Sahici şeriatçılar, miting meydanlarında dinden imandan bahsediyorlarsa, neden kendileri de Kuran'dan ayetler okumasınlardı?
devlet kendine bir din buluyor
12 eylül darbesi, boydan boya bir toplumu yeniden şekillendirme projesiydi. Toplumsal, siyasal, kültürel her oluşumu denetim altına almayı ve belli bir doğrultuda yönlendirmeyi amaçlayan bu proje, din konusuna özel bir önem verdi. Çünkü iran islam Devrimi, zaman ve mekan olarak darbenin burnunun dibinde duruyordu ve islami devrim düşüncesinin bölge çapında yayılma potansiyeli taşıyor olması, darbenin önemli nedenlerinden biriydi. Böylece, devlet ve Amerika düşmanı olmayan, ama aynı zamanda dindar kitleleri de el altında tutabilen bir 'dinci politika' inşa etme ihtiyacı doğdu. Dindar olmanın, düzen ve Amerika yanlısı olmakla eşanlamlı sayılması anlayışı, iran Devrimi'yle birlikte yıkılmıştı. Aslında Filistin halkının mücadelesiyle birlikte, ABD'nin 'yeşil kuşak' stratejisinin bel kemiği olarak gördüğü 'Müslüman= ABD yanlısı' formülü çoktan çatırdamaya başlamıştı. Humeyni, son darbeyi vurdu. Yıkılmış olan geleneksel çizgiye yeni bir hayat soluğu verme görevi, Türk darbecilere düştü. Artık onların gözünde iki tür Müslüman vardı: 'Bizimkiler ve onlar!'
'Onlar', teröristti; 'bizimkiler' ise 'vur sırtına al ağzından lokmasını' dedikleri garibanları peşinden sürükleyecek 'efendi hazretleri' idi.
Ayrımı derinleştirmek için akla hayale gelmedik işler yapıldı. Komplolar, suikastlar, katliamlar, gazeteler, televizyonlar, cicili bicili kitaplar, Fethullah Hoca gibilerinin önderliğinde kurulan 'atatürkçü ve amerikancı tarikatlar', 'aczimendiler', 'adnan hocacılar' gibi 'televole tarikatları', 28 Şubat postmodern darbeleri, Hizbullah'ı önce yaratıp sonra yok etme operasyonları... Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu onlar tarafından öldürülmüştü; Sivas katliamını yapan da, Danıştay'ı basan da onlardı ve hepsinin arkasında iran vardı! Komplocuların en sevdiği slogan olan 'Mollalar iran'a', bu açıdan çok yönlü ve çok işlevliydi. 'Bizim dindarlar'la, 'kötü şeriatçılar' arasında nasıl bir fark olduğunu merak edenlere gösterilenler bunlardı.
laikçi laisizme karşıdır
Laikçilik, işte bu sürecin ürünüdür. Yozlaştırılmış, gereken şekle sokulmuş, emperyalizm ve kapitalizmle kucak kucağa yaşamayı başlıca amaç edinmiş bir çeşit 'din'i kabul eden, bu anlamda da kenan evren'in vecizesinde dile getirildiği gibi asla ve kat'a 'dinsiz olmayan' bir anlayıştır bu.
laikçi din ve devlet arasında kopmaz bir bağ bulunmasını ister diyanet işleri başkanlığı dine resmi bir biçim verilmesini sağlamakla görevlidir gerçek bir laik böyle bir kurumu kabul edemez
Laikçi, biçimcidir: Başörtüsünü, cenaze ve Cuma namazının 'kadınlı mı, kadınsız mı' kılınacağını tartışmak çok ama çok önemlidir. Bir toplantıda kadınlarla erkeklerin ayrı ayrı oturmak istemesi dayanılmaz bir gericiliktir onun için. Gerçek bir laik açısından ise, bunlar konuşulacak şeyler bile değildir. inançlara, törelere, geleneklere müdahale etmek, herkesin kendisine benzemesini istemek, benzemek istemeyenleri devlet zoruyla, yasalarla, yasaklarla yola getirmeye çalışmak, din ile dünya işlerini birbirinden ayırma ilkesini kabul eden bir laik için kabul edilemez bir müdahaleciliktir. Devlet, dinin dışında dursun demek ve bu yasakları savunmak birbiriyle kesin bir biçimde çelişir.
Laikçi, semavi dinlerin yerine kendi dünyevi dininin hakimiyetini savunur. Bu hakimiyeti sağlayabilmek için bütün zor araçlarını kullanmayı mübah sayar. Mevcut dinlerin kendi dinine benzemeyen, uymayan yanlarını beğenmez; 'dinde reform' ister. Laik ise, herhangi bir dinin ya da inancın şu ya da bu özellikleri taşıyor olmasıyla ilgilenmez; dinler ve inançlar arasında herhangi bir hiyerarşi görmez. Yanlış-doğru, iyi-kötü din ya da inanç yoktur onun açısından.
Laikçi, laisizmi ticari ve siyasi meta olarak değerlendiren bir komisyoncudur. Korkuları, önyargıları bir silah olarak kullanmayı beceren, inançlar üzerinden rant sağlamayı amaçlayan bir spekülatördür. 'Çağdaş yaşam', 'modern toplum', 'bilimsel gelişme', 'demokrasi' gibi kavramları tabu-totem (put) düzeyine yükselten ve bunlarla uyumlu olmayı kabul etmiş bir dini 'gerçek din' haline getirmek isteyen bir 'toplum mühendisi'dir.
Egemen sınıf siyaseti, en geniş kitleleri en zayıf noktalarından avlamaya yönelik bir alçaklık üzerine kurulmuştur. Bu yöntem, sadece ikiyüzlülük, yalan ve rüşvetle birlikte uygulanabilir. Resmi din eğitimi, en küçük toplumsal birimlere kadar indirilmiş dinci örgütlenmeler ve propagandalar, denetleme, yönlendirme ve kendi safında tutma amacının araçlarıdır. Bu açıdan bakılınca, laikçinin gerçekte hiçbir zaman laik olmadığını saptayabiliriz. Halkçı ve emek üzerine kurulmuş bir siyaset, toplumu sürü olarak görmenin işareti olan bu uygulamaları ve araçları ahlak dışı olarak görür. Gerçek bir laik, aynı zamanda emekten yana olmak zorundadır. Halkın değerlerine saygılı, geleneklere ve inançlara karşı devlet zoru kullanmayı aklına bile getirmeyen, inançları ve gelenekleri kendi siyasi hedeflerinin aracı olarak kullanmayı sahtekarlık olarak kabul eden kişidir.
Laik bir devlet, cami, kilise, havra, tapınak yapmaz, yapılmasına katkıda bulunmaz; ama yapanı engellemez, yasaklamaz. imam, papaz, haham yetiştirmek için okul açmaz, bunları maaşa bağlamaz, devlet görevlisi haline getirmez. Laikçi, hem bunları yapar, hem de kendisine uymayan din adamını süründürür.
Laikçi, dinle devleti özel bir biçimde birleştirmiş, devleti belli bir din anlayışının jandarması yapmıştır. Laikçi, Cuma Hutbesi yazıp okutan, okullarında mecburi din dersi koyan, inananlar şurada başlarını açabilir, burada kapatır diye kural dayatan bir devlet anlayışını yerleştirmiştir.
Bu saptamalar bizi, pek çok kez, pek çok kişi tarafından dile getirilen şu sonuca götürür: Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlet değildir.
Mezheplere, dinlere ve inançlara eşit ödenek ayırır, yeni ibadethaneler açar ya da açılmasına katkıda bulunursa da laik olmayacaktır. Diyanet'i, 'bir mezhebin taraftarlığını yapıyor' diye eleştirenler, sanki her mezhebi temsil ederse onaylanabilir bir kurum olarak görüyor ve gösteriyorlar. Ve bunu laisizm adına yapıyorlar. Dinler ve inançlar, bir devlet onu destekliyor diye yaşamaz, bir devlet onu yok etmek istiyor diye de yok olmaz. Ama sınıflara bölünmüş dünyanın egemen sınıf devleti, dini koltuk değneği olarak kullanmadıkça ayakta duramaz. Dinleri ve inançları yaşatan tek şey inanan insanlar ve onların varlığını sağlayan tarihsel koşullardır. Dinine, inancına güvenenin devletten isteyeceği tek şey, gölge etmemesi olabilir.
yobazdır bu insan.bir de kendi gibi olmayanları,ultra gelişmiş aydınlanma organlarının sağladığı güvenle yobaz ilan etme hürriyeti olduğunu zanneder.oysa her zannın arkasında göt olma ihtimali vardır.
- Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.
- Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir.
atatürk'ün çizdiği laiklik açılımını benimsemeyen, din düşmanı, din karşıtı gibi davranan, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, en az kökten dinciler kadar tehlikeli olan zümrelerin genel ismidir.
din düşmanlığı yapıp savunduğunun laiklik olduğunu iddia eden kişidir.
bu ifadenin ne amaçla kullanıldığı konusunda işkembeden atanlar için laikçi tabirini kullanan dinci basın mensuplarına örnekler: evrensel gazetesi gülay göktürk emre aköz mustafa erdoğan
sol eğilimli bir liberal olmasına rağmen ali bayramoğlu'nu yeni şafak'ta yazıyor diye saymayabilirsiniz ama ben yine de yazayım.
yok ben fransızca bilmiyorum derseniz gidin bir tercüman tutun. böylelikle dilinize pelesenk olmuş fransızca laïque kelimesinin ne olduğunu doğru öğrenir de din düşmanı faşist yaklaşımınızı bırakırsınız belki.
din ve vicdan özgürlüğünden zerre kadar haz etmeyen kişilerdir. dine karşı olduklarını söylemeye cesaret edememeleri ile de dikkat çekerler, gerçek niyetlerini saklamak için binbir türlü kılıf uydururlar ama asla demokrasi yanlısı olduklarını söylemezler.
din düşmanlığını dindarlara karşı faşizm düzeyine getirmiş zihniyete sahip olmayan her görüşten insan tarafından kullanıldığı gazetelerde yer alan köşe yazarlarıyla sabit bulunan ve laikçi-faşizan zihniyetin darbe dahil her türlü yolla emellerine ulaşmayı denemkten vazgeçmemesi nedeniyle sürekli kullanımda kalarak maalesef artık dilimize yerleşen tanımlamadır. kendilerini bu tanımlamaya malum yöntemlerle itiraz ederek belli ederler. dilbilgisi adına iyi niyetle itiraz edenlerin bir bölümü müstesna genelde tüm itirazlar laikçilerden gelir.nedense bu kelime onlara çok dokunur.gerçeği ifade edeip onları hakikaten laik devlet yanlılarından ayırdığından olsa gerek...
sözlüğün bir yerlerinde dinciyi, sermayesini ve pazarını korumak için din sosuyla yaşayan liberal olarak tanımlamıştım. laikçiyide benzeri bir tanımla verebilirim; sermayesini ve pazarını korumak için laiklik sosuyla yaşayan liberal.