bugün

okunası bugün gazetesi yazarıdır. gerçek bir aydındır, zamanımızın solcularına hanımefendinin geçmişini ve şimdiki duruşunu dikkatlice incelemelerini öneririm. Her satırına imzamı atacağım bir yazısı için ;

http://www.bugun.com.tr/h...er/070507/p47720y138.html
20 şubat 2008 tarihli bugün gazetesindeki köşesinde ismet özel'in 19 ekim 1997 tarihli yeni şafak'ta yazdığı 'kadınların örtünmesi demokratik bir hak değildir' başlıklı yazısına bir kez daha hak verdiğini ifade etmiş yazar.
(bkz: http://www.bugun.com.tr/yazar.asp?yaziID=16488)
akp taraftarı tsk aleyhtarı yazar.
ta lise yıllarında komünizmle tanışıp, üniversite yıllarında kominizm hareketlerinde aktif rol almasına karşın zamanla kendini buna ait görmeyerek liberal fikri benimsemiş ve bunu yayma çabası ile odtü'deki eğitimini yarım bırakmış, fabrikalarda sol propagandası yapabilmek için fabrikalarda çalışmış, bu sırada işçilerin sendikal mücadelelerine de destek vermiştir. daha sonra eşi ile aydınlık gazetesi'ni kurmuş, kapatılmasının ardından farklı gazetelerde yazmaya başlamıştır. görüşünün arkasında durmadığı sanılabileceğini düşünerek kapatılacağını bile bile haftalık yeni ufuklar yayınları'nda yazmayı kabul etmiş ve 4 ay sonra kapanmış. bir süre işsiz kaldıktan sonra güneş gazetesi'nde, günaydın gazetesi'nde çalışmış. eski davalarından ötürü buralardan atılmış. medyada tutunamayacağını düşünerek ingilizcesi ile iş aramaya başlayıp ve sekreterlik yapmış, işinin ilk günü nokta dergisi'nden gelen teklifi değerlendirerek muhabir gazeteciliğine dönüş yapmış. burada genel yayın yönetmeni yardımcılığına kadar yükselmiştir ancak buradan da kendisi ayrılmıştır. bundan sonra da aktüel dergisi'nde genel yayın yönetmenliği yapmış ve eşi ile birlikte televizyon programı üretmek için buradan da ayrılmıştır ancak televizyon işi gerçekleşmemiştir. yeniyüzyıl gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmış, yeniyüzyıl'ın kapanması ile sabah gazetesi'nde yazarlık yapmaya devam etmiştir.
aydındır, hep aydındır, çok aydındır. ap*...

(bkz: ironiyim ironisin ironi)
adı batasıca adı,gözaltına alınması gereken gazeteciler listesinde olan,gözaltına alınması bile türkiye cumhuriyeti'ne zarar olan,ilker başbuğ'a,koskoca türk ordusuna dahi,bu adam,bu pislikler,diyebilen varlık.bunun gibi binlercesi olması canımı sıkıyor..bak sıkıyor diyorum.sıkıyönetim demiyorum.canımı sıkıyor dediğim bir organizma.

türevleri için;

(bkz: ahmet altan)

(bkz: yasemin çongar)
demokrasiyi ülkenin anasını sikmek sanan kaltaban.orduyu kaldırın paşaları asın sonra memleket adam olacak.. (bkz: ebem ölecek götü gülecek)
nazlı ılıcak v2.0.
yandaş gazetenin yandaş yazarı. tüm eski solcular böyle gazetelere dadandı akp iktidarı döneminde moda bu sanırım.
zeki, dürüst, son derece özgürlükçü yazar. nüfusunun büyük kısmı milliyetçi-ulusalcı gelenekten gelen bir ülkede sevilmemesi gayet doğal. ulusalcısı, milliyetçisi, dincisi, kimse sevmez bu ablayı. düşüncelerini değiştirme-geliştirme olgunluğuna sahip olmasının, geniş-sağlam bir bakış açısına sahip olmasının eleştiriliyor olması ilginçtir. nazlı ılıcak ile kıyaslanması hakarettir.
terör sempatizanlığına demokrasi, liberalizm gibi kılıflar örtenlere çakmış yazardır. helal olsun. çok yerinde ve de acı tespitler.

Ankara'da patlama ve barış çağrıları

Terör bu kez Ankara'nın kalbinde patlattı bombasını.

Kızılay Kumrular Sokak'ta, Başbakanlık'a ve içişleri Bakanlığı'na birkaç adım uzakta patlayan bomba 3 ölü 15 yaralı bıraktı geride.

Ne dersiniz; bu olayı ne şekilde isimlendirmeliyiz sizce? Kürt isyanı mı; terör mü; yoksa "terörü yöntem olarak kullanan bir isyan hareketi" mi?

x x x

Teröristlerin, Kumrular Sokağı'ndaki araca yerleştirdiği bombanın düzeneğini hazırladıkları saatlerde, eminim yüzlerce aydın da, "barış" için imza kampanyaları örgütlemek, her iki tarafa da ateşkes çağrıları yapmak, barış mitingleri tertiplemek için cansiperane çalışmaktaydılar. Diğer yüzlercesi de bize IRA deneyimini aktarmakla meşgullerdi.

Barış kelimesinin istismarını çok yaşadık ama doğrusu bu kavramın bugünkü kadar yozlaştırıldığına, bugünkü kadar içinin boşaltıldığına ve yanlış politikalara alet edildiğine tanık olmamıştık. Öyle bir durum ki, "barış" sözcüğü sadece katlanılamaz bir riyakârlık çağrışımı yapıyor artık... Herkes kendi politik hesabını "barış" pankartına sarıp sarmalayıp miting meydanına çıkıyor.

Oysa barışı gerçekten isteyenlerin görmesi gereken şey, PKK engeli aşılmadan barışın mümkün olmadığı... PKK'nın tek derdi Güneydoğu'da kendi derebeyliğini kurmak... Kürt halkının böyle bir şeyi isteyip istemediğinin zerrece önemi yok onun için. Kürtler'e rağmen özerk -ya da bağımsız- Kürt bölgesi kurma peşinde. Devletle de buna icazet çıkartmak için görüşüyor.

Dağdaki çatışmaların sesleri belki şehirlerde fazla yankılanmıyor diye kulağımızın dibinde patlatıyor bombayı. Ve açıkça ilan ediyor: Ya istediğimi verirsiniz ya da size çözdürtmem! Çözdürtmemek için elimden gelen her şeyi yaparım. Tükenene dek yakarım, yıkarım, Antalya'yı da, Marmaris'i de, başkentinizi de kana bularım!

Peki bizim barışçılarımız ne yapıyor?

Sözde demokrasi adına, Kürt halkını hiçe sayarak, yarısı Suriyeli üç-beş bin teröristin istediğini gerçekleştirmesi için "iki taraflı ateşkes" çağrıları yapıyor.

Bu arada da bize durmadan IRA'yı anlatıyor.

Evet, IRA deneyinden yararlanalım. Ama o deneyi de doğru anlayalım.

IRA'nın 36 yıllık terör çizgisini terk etmesine ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde birçok yorumcu ısrarla Blair hükümetinin affedici politikalarına vurgu yapıyor, IRA'nın terörden vazgeçmesini bu politikaya bağlıyor. "Devlet teröristi muhatap almaz" tezine karşı "Bakın ingiliz hükümeti muhatap aldı, sekiz yıl boyunca uzlaşmak için görüşme yaptı ve sonunda başardı" mesajını veriyor.

O müzakerelerin hangi ilkeler çerçevesinde yapıldığı ayrı bir tartışma konusu ama IRA hikâyeleri anlatılırken bu örgütü bitiren çok önemli etkenlerden biri nedense hep atlanıyor:

Bana kalırsa IRA'yı asıl bitiren şey ulusal ve uluslararası iklimin değişmesi oldu.

Çünkü IRA'yı 36 yıl boyunca diri tutan en önemli şey, bütün dünyada esen sempati rüzgârıydı. Başta ingiltere olmak üzere, Avrupa'nın ve ABD'nin bütün ilerici, demokrat ve liberal çevrelerinde sahip olduğu güçlü psikolojik destekti IRA'yı bunca yıl yaşatan. On yıllardır bütün Batı kamuoyunda filmlerle, müziklerle, efsanelerle beslenen IRA sempatizanlığı, neredeyse ilerici olmanın olmazsa olmaz koşulu haline gelmişti. Aslına bakarsanız dünya, teröre karşı çifte standart konusunda en vahim örneklerinden birini IRA konusunda verdi. En vahşi bombalama eylemlerini yaptığı sırada bile, sempati hiç eksilmedi.

Ama sonra bir şeyler değişti. En önemli değişikliklerden biri El Kaide'nin 11 Eylül saldırısıydı. 11 Eylül terör saldırılarından itibaren ingilizler, IRA'ya karşı daha sert tavır almaya başladılar. O tarihlerde Daily Telegraph gazetesinde yayımlanan Gallup anketine göre, ingilizler'in yüzde 88'i Bin Laden ve ağını bir terörist organizasyon olarak düşünürken, yüzde 89'u IRA'yı aynı şekilde kabul ediyordu. Ankete katılanların yüzde 80'i, IRA ve El Kaide'yi benzer özelliklere sahip düşmanlar olarak görüyordu.

işte IRA'yı kendine çekidüzen vermeye zorlayan da ingiliz kamuoyundaki bu iklim değişikliği oldu.

Galiba bizim PKK terörüyle mücadelede en zayıf tarafımız da bu...

Bizim "demokrat" ya da "solcu" aydınımız terörü hiçbir zaman tam olarak karşısına almamış, bu suça cepheden karşı çıkmamış olmanın günahını taşıyor. Aydınlarımızın bir türlü tükenmeyen PKK sempatisi, on yıllardır Türkiye'nin PKK sorununu çözmesi açısından en önemli zaaflarından birini oluşturuyor. PKK terörüyle mücadelede askeri başarı ve Kürt meselesinde doğru politikalar izlemek meselenin iki önemli yanı ise bir diğer önemli boyut da terörün her türlü siyasi ve ideolojik destekten yoksun kılınıp tecrit edilmesi, lanetlenmesi.

Bence aydınlarımız, soyut barış çağrıları yapmak yerine, her bomba patladığında bu gerçeği hatırlamalı ve kaybedilen canların sorumluluğunu hissetmeli...
dallama.

tutarsız, satılık kalem.

aliye kemal.
bugünkü yazısında, nihat genç'in nagehan alçı'ya yaptığı hakaretle ilgili feminist dayanışması tadında, destek vermiş köşe yazarı.

http://www.bugun.com.tr/k...acik-mektup-makalesi.aspx
an itibariyle habertürk canlı yayınındadır.

ilker paşaya çakmaktadır.
"uyuyan birini uyandırabilirsiniz ama uyur numarası yapan birini uyandıramazsınız" diyerek chp ye selam çakmıştır.
bana televizyonu kapattıran gereksiz gazetecidir.zira ''ne mutlu türküm diyene''sözü hanımefendinin bir yerlerine batmış ve oradan bir daha çıkmamış.allah ümit hocama yardım etsin.
trabzonspor'un anlaşmaya vardığı 32 yaşındaki zenci forvet..
Allah çoluk çocuğuna sabır versin annem olsa reddederdim diyebileceğim bir yazar.
kürtçülüğün ekranlarda bayrak tutanı olan eski komünist yeni liberaldir.
An itibariyle tv8de 8.gün programında her zaman olduğu gibi saçmalayan, derhal soyadını değiştirmesi gereken ne idüğü belirsiz, kürtçü, komunist, liberal karışımı Türk düşmanı aptal bir kişilik. Fakat bir taraflarını da yırtsa karşısındaki Prof. Ümit Özdağ her defasında bu kadına ayarı verip, çenesini kapatmaktadır.
ÇOCUK PORNOSU YASAK OLMAMALI DiYEN YANDAŞ YAZAR GÜLAY GÖKTÜRK;
FAZIL SAY'IN CEZA ALMASINI YERiNDE BULUYOR!
ÇOCUK PORNOSU iLE iLGiLi DÜŞÜNCELERiNDEN DOLAYI DAVA EDiLMEYEN, LiNÇE UĞRAMAYAN YAZAR BUNUN "FiKiR iFADE ETME ÖZGÜRLÜĞÜ" OLDUĞUNU SAVUNURKEN SAY'A BU ÖZGÜRLÜĞÜ TANIMIYOR?
ilginç.
kendisi her türlü düşünce özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün sonuna kadar savunulmasını söyleyen yazarımızdır. hatta geçenlerde samanyolu haberde anime çocuk pornosunun da ifade özgürlüğü içine girdiğini söylemiştir. geleceğim nokta şu ki kendisi fazıl say'a cezanın verilmesi gerektiğini bunun ifade özgürlüğü olmadığını söylemiştir. bunun nefret içerdiğini söylemiştir. ben bu yazımla fazıl say'ın yaptığını tasvip etmiyorum ama bu kadarda dönek olmamak gerek. çocuk pornosunu bile hala savunan birisin seni ne kadar dikkate almak gerekir o da ayrı bir konu.
soyadıyla hiç bir şekilde alakası olmayan türk düşmanı.
Ahlâksızın bitmeyen tanımlamalarında yerini almıştır.
--spoiler--
insanların çocuklara zarar vermedikleri sürece "sübyancı olma hakkı"nı savunuyorum.
--spoiler--

demiş vaktinde gülay göktürk ve bunu geçtiğimiz günlerde samanyolu haber'de tekrarlamış. hüseyin üzmez zırtapozunu biliyoruz.

cemaatin göbeğinde porno konuşuluyor, hemde çocukları içererek. bunun nasıl aşağılık bi şey olduğu zaten malum.

ama başka bir aşağılık durumda bunu cemaatçiler yapınca görmezden gelip, karşı taraftaki ulusalcılardan birinin en ufak minicik erotik çağrışım içeren bir yazısına namussuz damgası vuran şerefsizler.

neredesiniz insanlık artığı şerefsizler, olmaz ya böyle şerefsizce bir bir şeyi bir ulusalcı söylese nasılda şekilden şekle girerdiniz.

iki yüzlü namussuzlar...