la boheme

    1.
  1. uyumak ve kafa dinlemek için süper bi şarkı.
    (bkz: charles aznavour)
    7 ...
  2. 5.
  3. yirmi yasin altindakilerin bilemeyecegi
    zamanlardan soz ediyorum size.
    o vakitler montmartre; leylaklarini,
    pencerelerimizin altina kadar asardi.
    bize yuva olan fakirhanemiz
    bes para etmese de
    tanistigimiz yerdi orasi.
    ben acliktan bagiriyor,
    sen ciplak poz veriyordun.

    bohem, bohem
    mutluyuz demekti

    bohem, bohem
    ancak iki gunde bir yemekti.

    komsu kafelerde,
    sohreti bekleyen birkac kisiydik
    kazinan bir mide ve sefaletimize ragmen
    inancimizi yitirmiyorduk.

    ve bazi bistrolarda
    sicak yemek karsiliginda
    bir tuval aliyor,
    sobanin etrafinda toplanip
    dizeler dokturuyorduk.

    bohem, bohem.
    guzelsin demekti
    bohem bohem.
    deha hepimizdeydi.

    cok zaman sovalemin onunde
    bir gogus cizgisinin
    bir kalca kivriminin
    desenlerini duzelterek
    beyaz geceler gecirirdim.
    ancak sabah olunca,
    birer kafe-krem alip otururduk:
    tukenmis ama hosnut,
    birbirimizi sevmeli,
    yasami sevmeliydik:
    bohem, bohem
    yas yirmi demekti
    bohem bohem
    hepimiz havasina girmistik o zamanin.

    gunlerden bir gun tesadufen;
    eski adresime yolum dustu.
    gencligimi gormus duvarlari, yollari
    hicbirini cikaramadim.

    bir merdivenin ustunden,
    artik eser kalmamis atelyeyi aradim.
    yeni dekoruyla uzgun gibi geldi montmartre
    ve leylaklar olmus.

    bohem, bohem
    genctik, cilgindik.
    bohem, bohem
    hicbir sey ifade etmiyor artik.
    8 ...
  4. 2.
  5. candan erçetin de söylemiştir..

    ahanda sözleridir:

    Je vous parle d'un temps
    ques les moins de vingt ans
    ne peuvent pas connaitre
    montmartre en ce temps-la
    accrochait ses lilas
    jusque sous nos fenêtres
    et si l'humble garni
    qui nous servait de nid
    ne payait pas de mine
    c'est la qu'on s'est connu
    moi qui criais famine
    et toi qui posais nue

    la bohème, la bohème
    ça voulait dire on est heureux
    la bohème, la bohème
    nous ne mangions qu'un jour sur deux

    dans les cafés voisins
    nous étions quelques-uns
    qui attendions la gloire
    et bien que miséreux
    avec le ventre creux
    nous ne cessions d'y croire
    et quand quelque bistro
    contre un bon repas chaud
    nous prenait une toile
    nous récitions des vers
    groupés autour du poêle
    en oubliant l'hiver

    la bohème, la bohème
    ça voulait dire tu es jolie
    la bohème, la bohème
    et nous avions tous du génie

    souvent il m'arrivait
    devant mon chevalet
    de passer des nuits blanches
    retouchant le dessin
    de la ligne d'un sein
    du galbe d'une hanche
    et ce n'est qu'au matin
    qu'on s'asseyait enfin
    devant un café-crème
    epuisés mais ravis
    fallait-il que l'on s'aime
    et qu'on aime la vie

    la bohème, la bohème
    ça voulait dire on a vingt ans
    la bohème, la bohème
    et nous vivions de l'air du temps

    quand au hasard des jours
    je m'en vais faire un tour
    a mon ancienne adresse
    je ne reconnais plus
    ni les murs, ni les rues
    qui ont vu ma jeunesse
    en haut d'un escalier
    je cherche l'atelier
    dont plus rien ne subsiste
    dans son nouveau décor
    montmartre semble triste
    et les lilas sont morts

    la bohème, la bohème
    on était jeunes, on était fous
    la bohème, la bohème
    ça ne veut plus rien dire du tout

    (bkz: copy paste değil cd kapağı)
    4 ...
  6. 3.
  7. tek sevdiğim fransız parçasıdır kendileri. tesadüf eseri fransızca hocamın da en çok sevdiği şarkı çıkması, sunumumda fon olarak kullanmam aracılığıyla 98 almamı sağlamıştır. *
    4 ...
  8. 24.


  9. buika'dan dinlenesi mükemmel parça.. biraz huzur, biraz zevk..
    3 ...
  10. 11.
  11. ankara devlet opera bale sahnesi'nde geçtiğimiz sezon gösterilmiş olan,sahnenin aldığı binbir çeşit hale bakmaktan usanmayacağınız,kostümlere, ışıklara takılıp kalacağınız 4 perdelik opera
    3 ...
  12. 27.
  13. La Bohème, bestelerini Giacomo Puccini'nin yaptığı 4 perdelik opera. Henri Murger'ın yazdığı hikayelerin derlendiği "Scènes de la vie de Bohème" adlı esere dayanmaktadır.
    Operanın prömiyeri 1 Şubat 1896 tarihinde italya'nin Torino kentinde yapıldı. Gösterimde orkestra şefliğini Arturo Toscanini yapmıştır. La Bohème 50 yıl sonra Toscanini tarafından tekrar yönetildi ve kayda alındı; ilk şefinin yorumuyla kaydedilebilmiş olan La Bohème, diğer Puccini operaları arasında bu nedenle önemli bir yere sahiptir.
    1897 yılında Ruggero Leoncavallo aynı hikayelere dayanan ve aynı ismi taşıyan bir başka opera besteledi. Leoncavallo'nun eseri ancak birkaç kez sahnelendi. Puccini'nin La Bohème'i ise opera repertuvarlarında bir standart haline gelmiştir. Türkiye'de Devlet Operasında ilk temsili Ankara'da 1948 yılındadır.
    Eserin konusu bir dikişçi kadın olan Mimi ile şair Rodolfo arasında olan aşk üzerine odaklanmıştır. Birbirlerini ilk görüşte sevmişlerdir ve hala da birbirlerine sevgileri büyüktür. Rodolfo onu bırakır; nedeni güya Mimi'nin diğer erkeklerle flört etmesini kıskanmasıdır. Ama Mimi çok ağır verem hastasıdır ve ölümü yakındr. Rodolfo birlikte yaşarken fakirane yaşam şartlarının Mimi'nin sağlığını daha da kötüleştirdiğini bilerek vicdan azabı çekmektedir ve Mimi'ye daha iyi şartlarla bakacak birini bulmayı sağlamak için, gösterdiği kıskançlık yapmacıktır. Sonunda Mimi ölmeden önce kısa bir müddet için tekrar bir araya gelirler.
    Size söz ediyorum, Yirmi yaşın altındakilerin bilemeyeceği zamanlardan.
    O vakitler Montmartre; leylaklarını, pencerelerimizin altına kadar asardı.
    Bize yuva olan fakirhanemiz para etmese bile
    Orası tanıştığımız yerdi. Ben açlıktan ağlarken,
    Sen çıplak poz veriyordun... Derbeder Derbeder
    Mutluyuz demekti Derbeder Derbeder
    Yemek yiyemezdik iki günde bir (iki günde bir yemekti gibi bir anlam işte)
    Komşu kafelerde, Ünü bekleyen birkaç kişiydik
    boş midemiz ve sefaletimize rağmen inancımızı kaybetmiyorduk.
    ve bazen bazı bistrolarda sıcak iyi bir yemek karşılığında
    bir tuval alıyor, sobanın etrafında, dizeler söylüyorduk kışın.
    Derbeder, Derbeder, Sen güzelsin demek isterdi Derbeder Derbeder
    ve hepimiz dehaya sahiptik. Genellikle şövalemin önünde
    desenlerini düzelterek beyaz gecelerin geçişinde sabah olunca,
    birer café krem alıp otururduktükenmiş fakat hayran, hoşnut,
    Birbirimizi sevmeli, Hayatı sevmeli idik Derbeder Derbeder
    Yaş 20 demek idi... Derbeder Derbeder Hepimiz o zamanın havasındaydık.
    Günlerden bir gün Eski adresime gitmiştim,
    ne duvarları, ne de yolları, bilmiyordum artık.gençliğimde görünen
    Bir merdiven üzerinde, atölyeyi aradım eser kalmamış.
    Yeni dekoru ile üzgün hissettim Montmartre ve leylaklar ölmüş.
    Derbeder, Derbeder, Gençtik, deliydik. Derbeder Derbeder
    hiçbir şey söylemek istemiyor artık. (Hiçbirşeyin ifadesi yok anlamında)
    De Meteov,
    2 ...
  14. 6.
  15. yumuşak bir şeylere, dokunması hoş bir şeylere dokunurmuş gibi hissettiriyor, 'fareler ve insanlar' daki malkowich gibi hani,

    5. entry deki sözler ise söyledikleri pek te boşuna değilmiş işte, niyet yine...
    2 ...
  16. 4.
  17. 10.
  18. Charles Aznavour'dan dinlenmesi gereken güzeller güzeli şarkı.insanı nedense derinden acıtır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük