bugün

uyumak ve kafa dinlemek için süper bi şarkı.
(bkz: charles aznavour)
candan erçetin de söylemiştir..

ahanda sözleridir:

Je vous parle d'un temps
ques les moins de vingt ans
ne peuvent pas connaitre
montmartre en ce temps-la
accrochait ses lilas
jusque sous nos fenêtres
et si l'humble garni
qui nous servait de nid
ne payait pas de mine
c'est la qu'on s'est connu
moi qui criais famine
et toi qui posais nue

la bohème, la bohème
ça voulait dire on est heureux
la bohème, la bohème
nous ne mangions qu'un jour sur deux

dans les cafés voisins
nous étions quelques-uns
qui attendions la gloire
et bien que miséreux
avec le ventre creux
nous ne cessions d'y croire
et quand quelque bistro
contre un bon repas chaud
nous prenait une toile
nous récitions des vers
groupés autour du poêle
en oubliant l'hiver

la bohème, la bohème
ça voulait dire tu es jolie
la bohème, la bohème
et nous avions tous du génie

souvent il m'arrivait
devant mon chevalet
de passer des nuits blanches
retouchant le dessin
de la ligne d'un sein
du galbe d'une hanche
et ce n'est qu'au matin
qu'on s'asseyait enfin
devant un café-crème
epuisés mais ravis
fallait-il que l'on s'aime
et qu'on aime la vie

la bohème, la bohème
ça voulait dire on a vingt ans
la bohème, la bohème
et nous vivions de l'air du temps

quand au hasard des jours
je m'en vais faire un tour
a mon ancienne adresse
je ne reconnais plus
ni les murs, ni les rues
qui ont vu ma jeunesse
en haut d'un escalier
je cherche l'atelier
dont plus rien ne subsiste
dans son nouveau décor
montmartre semble triste
et les lilas sont morts

la bohème, la bohème
on était jeunes, on était fous
la bohème, la bohème
ça ne veut plus rien dire du tout

(bkz: copy paste değil cd kapağı)
tek sevdiğim fransız parçasıdır kendileri. tesadüf eseri fransızca hocamın da en çok sevdiği şarkı çıkması, sunumumda fon olarak kullanmam aracılığıyla 98 almamı sağlamıştır. *
(bkz: edith piaf)
yirmi yasin altindakilerin bilemeyecegi
zamanlardan soz ediyorum size.
o vakitler montmartre; leylaklarini,
pencerelerimizin altina kadar asardi.
bize yuva olan fakirhanemiz
bes para etmese de
tanistigimiz yerdi orasi.
ben acliktan bagiriyor,
sen ciplak poz veriyordun.

bohem, bohem
mutluyuz demekti

bohem, bohem
ancak iki gunde bir yemekti.

komsu kafelerde,
sohreti bekleyen birkac kisiydik
kazinan bir mide ve sefaletimize ragmen
inancimizi yitirmiyorduk.

ve bazi bistrolarda
sicak yemek karsiliginda
bir tuval aliyor,
sobanin etrafinda toplanip
dizeler dokturuyorduk.

bohem, bohem.
guzelsin demekti
bohem bohem.
deha hepimizdeydi.

cok zaman sovalemin onunde
bir gogus cizgisinin
bir kalca kivriminin
desenlerini duzelterek
beyaz geceler gecirirdim.
ancak sabah olunca,
birer kafe-krem alip otururduk:
tukenmis ama hosnut,
birbirimizi sevmeli,
yasami sevmeliydik:
bohem, bohem
yas yirmi demekti
bohem bohem
hepimiz havasina girmistik o zamanin.

gunlerden bir gun tesadufen;
eski adresime yolum dustu.
gencligimi gormus duvarlari, yollari
hicbirini cikaramadim.

bir merdivenin ustunden,
artik eser kalmamis atelyeyi aradim.
yeni dekoruyla uzgun gibi geldi montmartre
ve leylaklar olmus.

bohem, bohem
genctik, cilgindik.
bohem, bohem
hicbir sey ifade etmiyor artik.
yumuşak bir şeylere, dokunması hoş bir şeylere dokunurmuş gibi hissettiriyor, 'fareler ve insanlar' daki malkowich gibi hani,

5. entry deki sözler ise söyledikleri pek te boşuna değilmiş işte, niyet yine...
http://www.youtube.com/watch?v=P7fjH-YZ43Y

not: bir şarkı ancak bu kadar estetik söylenebilir.
henry murger'ın muhteşem ve insanı ağlatan romanı, bu romanın ilham olduğu, puccini operası, bu romanın ilham olduğu muhteşem parçadır. sefaletin güzelliğidir.
henri murger'ın bohem yaşamından kesitler sunduğu, otobiyografik hikayelere dayalı ve 1830ların paris'inin gündelik yaşamından ilham aldığı eseridir.
Charles Aznavour'dan dinlenmesi gereken güzeller güzeli şarkı.insanı nedense derinden acıtır.
ankara devlet opera bale sahnesi'nde geçtiğimiz sezon gösterilmiş olan,sahnenin aldığı binbir çeşit hale bakmaktan usanmayacağınız,kostümlere, ışıklara takılıp kalacağınız 4 perdelik opera
en az la boheme kadar güzel bir başka aznavour şarkısıda "et moi dans mon coin " dir.
http://www.youtube.com/watch?v=nZvehG_Lgls
bestelerini giacomo puccini'nin yaptığı 4 perdelik opera.
La Boheme, Bestelerini Giacomo Puccini'nin yaptığı 4 perdelik opera. Henri Murger'ın yazdığı hikâyelerin derlendiği "Scenes de la vie de Boheme" adlı esere dayanmaktadır.
Eserin konusu bir dikişci kadın olan Mimi ile şair Rodolfo arasında olan aşk üzerine odaklanmıştır. Birbirlerini ilk görünce sevmişlerdir ve hala da birbirlerine sevgileri büyüktür. Rodolfo onu bırakır; nedeni güya Mimi'ni diğer erkeklerle flört etmesini kıskanmasıdır. Ama Mimi çok ağır verem hastasıdır ve ölümü yakındr. Rodolfo birlikte yaşarken fakirane yaşam şartlarının Mimi'nin sağlığını daha da kötüleştirdiğini bilerek vicdan azabı çekmektedir ve Mimi'ye daha iyi şartlarla bakacak birini bulmayı sağlama için, gösterdiği kıskançlık yapmacıktır. Sonunda Mimi ölmeden önce kısa bir müddet için tekrar bir araya gelirler.

son olarak suan da Londra Royal opera house(covent garden)da oynuyor.2 saat 50 dk lik bir performans bilet fiyatari 7 ile 195 paund arasinda degismektedir.
sabah kalktığımdan beri adını sözünü melodisini zikrettiğim deli fişek şarkı.
amel bent'in de hakkını verdiği süper şarkı.
http://fizy.com/s/13clkd
Pariste yaşayayım hayat da ne hoş olur diyerek dinlenecek aznavour şarkısı.
bir zamanlar mersin devlet opera ve balesi tarafından sahnelenen, galasında italyan maestro antonio pirolli'nin yer aldığı, benim de içerisinde çocuk sanatçılardan birisi olarak görev aldığım puccini'nin 4 perdelik operasıdır. (bkz: hey gidi günler)
la boheme, c.aznavur. istanbula geldiğim ilk yıl. sene 1963, sultanahmette üç katlı bir ev. terasından yenikapı, azgın lodos, uğultu.
radyoda aznavur. la boheme. küçüğüm, istanbula aşık olmuşum birde alt kattaki komşu kızına. bu şarkıyı ne zaman dinlesem, siyah beyaz istanbul, teras ve küçük aşkım, küçük yaşım gelir kalbime. daraltır, bunaltır, iki damla yanaklarımda.
insanı ağlatacak kadar güzel olan şarkıdır.
fransızcada çingene demek ayrıcanada.
bir roman.

okumaya sadece birkaç sayfa sabredebilmiştim, sanırım o zamanlar 10 yaşında olmamdan sebep. en son böyle; karanlık odada anahtar yere düşüyor ve kadınla adam anahtarı ararken elleri birbirine değiyordu falan filan... **
dinleyen kendini hayalindeki güzelle kolkola, tüm aşklarıyla dans ederken yirmili yaşlarına dönmüş bulur. dinleyen sevdiğinin elini tutup montmatre tepesini tırmanır sacre coeur'a doğru yol alır. kahve kremlerini içerken sokak köşelerindeki portre çizen ressamları izler. işte böyle bir şarkıdır Charles Aznavour'un le boheme'si.
http://www.youtube.com/watch?v=xCNIbpy4fjo

buika'dan dinlenesi mükemmel parça.. biraz huzur, biraz zevk..