bugün

la boheme

La Bohème, bestelerini Giacomo Puccini'nin yaptığı 4 perdelik opera. Henri Murger'ın yazdığı hikayelerin derlendiği "Scènes de la vie de Bohème" adlı esere dayanmaktadır.
Operanın prömiyeri 1 Şubat 1896 tarihinde italya'nin Torino kentinde yapıldı. Gösterimde orkestra şefliğini Arturo Toscanini yapmıştır. La Bohème 50 yıl sonra Toscanini tarafından tekrar yönetildi ve kayda alındı; ilk şefinin yorumuyla kaydedilebilmiş olan La Bohème, diğer Puccini operaları arasında bu nedenle önemli bir yere sahiptir.
1897 yılında Ruggero Leoncavallo aynı hikayelere dayanan ve aynı ismi taşıyan bir başka opera besteledi. Leoncavallo'nun eseri ancak birkaç kez sahnelendi. Puccini'nin La Bohème'i ise opera repertuvarlarında bir standart haline gelmiştir. Türkiye'de Devlet Operasında ilk temsili Ankara'da 1948 yılındadır.
Eserin konusu bir dikişçi kadın olan Mimi ile şair Rodolfo arasında olan aşk üzerine odaklanmıştır. Birbirlerini ilk görüşte sevmişlerdir ve hala da birbirlerine sevgileri büyüktür. Rodolfo onu bırakır; nedeni güya Mimi'nin diğer erkeklerle flört etmesini kıskanmasıdır. Ama Mimi çok ağır verem hastasıdır ve ölümü yakındr. Rodolfo birlikte yaşarken fakirane yaşam şartlarının Mimi'nin sağlığını daha da kötüleştirdiğini bilerek vicdan azabı çekmektedir ve Mimi'ye daha iyi şartlarla bakacak birini bulmayı sağlamak için, gösterdiği kıskançlık yapmacıktır. Sonunda Mimi ölmeden önce kısa bir müddet için tekrar bir araya gelirler.
Size söz ediyorum, Yirmi yaşın altındakilerin bilemeyeceği zamanlardan.
O vakitler Montmartre; leylaklarını, pencerelerimizin altına kadar asardı.
Bize yuva olan fakirhanemiz para etmese bile
Orası tanıştığımız yerdi. Ben açlıktan ağlarken,
Sen çıplak poz veriyordun... Derbeder Derbeder
Mutluyuz demekti Derbeder Derbeder
Yemek yiyemezdik iki günde bir (iki günde bir yemekti gibi bir anlam işte)
Komşu kafelerde, Ünü bekleyen birkaç kişiydik
boş midemiz ve sefaletimize rağmen inancımızı kaybetmiyorduk.
ve bazen bazı bistrolarda sıcak iyi bir yemek karşılığında
bir tuval alıyor, sobanın etrafında, dizeler söylüyorduk kışın.
Derbeder, Derbeder, Sen güzelsin demek isterdi Derbeder Derbeder
ve hepimiz dehaya sahiptik. Genellikle şövalemin önünde
desenlerini düzelterek beyaz gecelerin geçişinde sabah olunca,
birer café krem alıp otururduktükenmiş fakat hayran, hoşnut,
Birbirimizi sevmeli, Hayatı sevmeli idik Derbeder Derbeder
Yaş 20 demek idi... Derbeder Derbeder Hepimiz o zamanın havasındaydık.
Günlerden bir gün Eski adresime gitmiştim,
ne duvarları, ne de yolları, bilmiyordum artık.gençliğimde görünen
Bir merdiven üzerinde, atölyeyi aradım eser kalmamış.
Yeni dekoru ile üzgün hissettim Montmartre ve leylaklar ölmüş.
Derbeder, Derbeder, Gençtik, deliydik. Derbeder Derbeder
hiçbir şey söylemek istemiyor artık. (Hiçbirşeyin ifadesi yok anlamında)
De Meteov,